Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Temmuz '08

 
Kategori
Deneme
 

Herkes çocuktu


Her birimiz çocuk değilmiydik zamanın birinde.Çocuk olmak dünyanın en zor işidir bence.Birşeyleri yapmak için birilerinin izinleri gerekir, hep neyi ne zaman yapman gerektiği söylenir. İşte bu yüzden de çocukken hep büyümek isteriz, büyüyünce de küçülmek!

Bu gün küçük kızımla (benim küçüğüm böyle söylediğimi duysa çok kızar bana, büyük olduğunu sanıyor da) eski resimlerime baktık. Annesini öyle görmek çok hoşuna gitti sanırım, kıkırdayıp durdu. Aslında eskilere gitmek benim daha çok hoşuma gitti demeliyim. Ben de her zaman anne değildim ki! Benim de çılgın düşlerim, keşke büyüsem dediğim zamanlarım vardı. Ben de annnemin yapma dediklerini yapmaktan zevk alırdım, eleştirilmekten, nasihat dinlemekten nefret ederdim. Bazı bunun neresi kötü neden şimdi bana kızdılar ki kesin beni sevmiyorlar, hatta dahada dramatikleştirip onlar benim annem babam değil sanırım bile derdim.Gülecek ne kadar komik şey vardı o zamanlarda yanlışlıkla söylenen sözcükler gibi (annemin annannesi bunlar her şeye gülerler nede olsa çocuklar derdide anlamlaştıramazdık). Yüksek frekanstaki müzik eşliğinde dans edilip hatta çılgın hareketler yapıp bundan büyük haz duyardım. Yüksek sesle şarkı söyleyip ne kadar güzel bir sesim var benim derdim, sesimin kötü olduğunu anladıktan sonra ise sadece mırıldandım.

Annem odan dağılmış dediği zaman neresi dağını ki diye sızlanırdım. Tabağımdaki yemeği bitirirken söylenir ama aburcubur yemek isterdim. Hergün patates kızartması ve makarna olsa ne olurdu ki! Besleyeci diye yenilen şeylere ne gerek vardı, besleyici de neydi? Amaç karın doyurmak değilmiydi? Hep beni dinlesinler ama hiç ben onları dinlemeyeyim isterdim.Beni anlasınlar ama ben onları anlamak zorunda değildim ki! Onlar zaten her istediklerini yapan mutlu büyüklerdi. Bense her yaptığım şeyin onayını almalıydım. Akşamları büyükler geç yatabiliyorlarda ben neden erkenden yatıyorum, hem de uykum yokken diye düşünürdüm (Benim zamanımda televizyonda uykudan önce vardı sevgili Adile Naşit'in sunduğu ondan sonra uyumamız gerekirdi.) Annemin ve babamın Ajansları neden o kadar önemsediklerini anlamazdım. Bence o kadar sıkıcıydılar ki. Zaten ertesi gün gazete denen anlaşılmaz ve sıkıcı şeyi de okuyorlardı.

Zaman bir türlü geçmez, bir türlü büyüyüp ruj süremezdim ve annemin o topuklu yılan derisi muhteşem ayakkabısını giyemezdim. Parmaklarıma uygun daha doğrusu annemin o olağanüstü parlak yüzükleri parmaklarıma olmazdı bir türlü. Kendi başıma bir yerlere gidemez hatta bundan ürkerdim. Yalnız başıma biryerlere gidip kendimi ispatlamak isterdim kendime. Ben ne zaman yalnız başıma birşeyler yapacaktım bu zaman hiç gelmeyecekti sanki.

Erkeklerden hoşlanmamam gereken bir yaşta olduğumu zannedip nefret ediyormuş gibi yapardım. Kaçamak bakmayı da ihmal etmezdim diğer kızlar gibi. Birileri o şunu seviyormuş diyince ortalık karışır, çığlıklar ve itirazlar yükselerek inkar edilirdi.Sevgili olmak hem çok istenir hem de saklanırdı. Her birimizin platonik çocukluk aşkı yok mudur bazılarımızın kendinden oldukça büyük olan, aslında abi ya da abla dediğimiz. Ve beğenilmek her yaşta etkiler insan oğlunu. Şimdi kızımın da aşkı var en güzeli bunu benimle paylaşabiliyor. Şimdi farkediyorum ki aşk ile çok sevmek arasında farklı bir duyguymuş bu.

Bazı zamanlar ders çalışmak istemezdi canım, numaradan çalışıyormuş gibi yapıp kandırdığımı sanırdım. Annem herşeyi bilirdi ve ben annemin özel bir gücü varda ondan bildiğini düşünürdüm. Hatta gözlerime bakıp konuşunca doğru söylemek zorunda hissederdim, çünkü gözlerimin ona her şeyi söylediğini zannederdim (şimdi kızım bunun adını anneler her şeyi bilir diye adlandırıyor. Bu ne büyük mutluluk bilemezsiniz birinin sizi muhteşem görmesi ve sizi model olarak algılaması.)

Hayat pahalı diye birşeyler çalınırdı kulağıma istediklerini alıyorlar neresi pahalı ki derdim içimden.Bir oyuncak bebek benim için herşeyden önemliydi.Zaten sadece oyuncaklar alınmaya değerdi başka bir şey almanın gereği yoktu benim kafamda.

Dışarda daha uzun arkadaşlarımla oynamak isterdim (bizler çok şanslıydık) çağrılınca homurdanırdım. Evimizin arkasındaki devasa bahçe git git bitmezdi (yıllar sonra gördüğümde hayal kırıklığı yaşadığımı itiraf etmeliyim aslıda küçücükmüş, kimse duymasın) orada oynamak ne büyük bir zevkti. Oyun oynarken zamanın farkına bile varamazdık belkide hayata başlamamızın bir göstergesiydi. Özgür olduğumuz tek mekan bile diyebiliriz ( şimdilerde çocuklarımızın bizlerin eşliğinde parka gitmeleri ve kontrol altında oynamaları gerekiyor.Ne yazık!...).

Annem ve babam gözümde ulaşılmaz, mükemmel insanlardı onlar her şeyi bilen ve anlayan doğa üstü yaratıklardı, bende büyüyünce onlar gibi olmalıyım derdim çünkü güç onların elindeydi. Annem gibi oturmak onun kıyafetlerini giyinip onun gibi davranmak bambaşkaydı. Erkek olsaydımda babam gibi traş olabilseydim, onun gibi tamirat yapabilseydim keşke. Bir evlilik onlarınki gibi olmalıydı, babam gibi bir erkekle evlenip annem gibi davranmalıydım. Kendime göre dünyayı farklı yorumlardım sonraları hayal kırıklığına uğrasamda.

Annemin yaptığı yemekler muhteşemdi hiç onun gibi güzel yemek yapan olamazdı ki. Ben hiç o kadar güzel yemek yapabilirmiydim, hatta yemek yapabilir miydim?(Şimdi herkes hatta annem bile yemeklerime bayılıyor).

Hayat oyun ve dersten oluşan çoook büyük bir karmaşaydı.Bazı zamanlar bu karmaşa biran önce büyüsem de bitse artık derdim içimden. Ama zaman öyle yavaş akardı ki günler geçmezdi bir türlü. Uyuyup uyanınca hemen büyüsem, genç bir kız olup salınsam ortalıkta diye hayal kurardım. Ama o yılların zorluklarının farkında bile değildim.

Kadın toplantıları olan günlere gidince çocuklarla balkonda akrobatik hareketler yapılır hatta bazı cesur erkekler balkonun dışına çıkıp korkuluklara tutunarak yürürdü 5. katta ve bunlar çocuklar arası sır olarak kalırdı (kızımın böyle tehlikeli şeyler yapmamasını umarım.) Yenilmeyen pastalar gizlice çöpe atılır üzeri kağıtla desteklenirdi bunlarında anneler tarfından bilinmediği sanılırdı.

Otuzlu yaşlar çok yaşlıydı hatta kırkını geçmiş denilince çok çok yaşlı zanederdim, şimdi ise hayatın bu yaşlarda başladığını biliyorum.

Artık ben de bir anneyim ama bir zamanlar çocuktum bunu unutunca tekrar anne oluyorum. Çocukluk yıllarımı hatırlamak kızımın duygularını ve hisettiklerini anlamama yardım etti. Ben çocukluğunu unutmayan bir anne olmak istiyorum. İşte o zaman çocuğumu anlayıp ona daha iyi yol gösterebilirim. İşte o zaman arkadaş bir anne olma gururunu yaşayabilirim.

 
Toplam blog
: 5
: 606
Kayıt tarihi
: 09.06.08
 
 

Bir Nisan sabaha karşı Ankara'da doğumuşum. Önce dost sonra sevgili olan bir yaşam arkadaşına, dünya..