Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ağustos '15

 
Kategori
Dostluk
 

Herkes dosta yazmış arzuhalini... Benimkini ürüzgara yazmışlar...

Annenizin ‘anneniz’ olduğunu anladığınız o ilk anı anımsar mısınız? Ya da babanızın…

Acıktığınızda, bezinizi doldurduğunuzda, emeklediğinizde, ilk kelimeleri konuşmaya başladığınızda, yürüdüğünüzde, uzun yıllar süren öğrenim yıllarınızda, delikanlılığa geçiş döneminizde yanınızda olan o kişilerin aileniz olduğu o anı anımsayabilir misiniz?

Hadi bir düşünün şimdi, annenizle ilk tanıştığınız anı anımsıyor musunuz?

Eğer aynı şehirlerde değilseniz örneğin amcanızla ya da teyzenizle ilk tanıştığınız anı anımsayabilirsiniz.

Sevgilinizle ilk tanıştığınız anı, eşinizle ya da çok samimi bir arkadaşınızla tanıştığınız anı anımsarsınız.

Hatta seçebilirsiniz onları, evlendiniz diyelim boşanabilirsiniz ya da samimi bir arkadaşınızla bir kırgınlık yaşayıp küsebilirsiniz…

Maddi kavramları bir kenara bırakarak, size bir şans tanınsaydı, başka bir kadını anneniz olarak seçer miydiniz?

Küçücük bir anımı anlatmak istiyorum. Dört-beş yaşlarındaydım sanıyorum, o yıllar İzmit’te oturuyoruz. Komşumuzun bir kızı var, benden bir yaş büyük, kulakları çınlasın Füsun’un. Onunla sürekli tartışırdık, senin annen mi daha güzel yoksa benim annem mi daha güzel diye. Şu an net olarak hatırlıyorum, Füsun’un annesi şişmandı, burun ve ağız yapısı simetrik değildi, gerçekten benim annem o yıllarda Türkan Şoray’ı andıran bir güzellikteydi. Ama Füsun için dünyanın en güzel kadını annesiydi…

Peki, şöyle düşünün, bir Türk filmi gibi. Birisi bir gün karşınıza çıkıp şunu söylese, o kadın senin annen değil dese ve bunu ispatlasa…

Nasıl da şaşırırsınız değil mi? Bunu uzun yıllar sakladıkları için bozulursunuz, gerçek annenizin kim olduğunu merak edersiniz vs..vs… Fakat size uzun yıllar ‘annelik’ yapmış ve benimsediğiniz bu insan annenizdir artık. Belli bir süre sonra, eğer yaşıyorsa biyolojik annenizi suçlarsınız. Çünkü anne dediğiniz insanı ‘anne’ yapan tek faktör sizin için döktüğü emektir, yaptığı fedakârlıklardır. Yani Füsun için Behtiye hanımın dünyanın en güzel kadını olmasının tek nedeni ‘annesi’ olmasıdır… Ve iyi ki benim babam ‘uzaklarda’ imiş o yıllarda yoksa Füsun’la ‘benim babam senin babanı döver’ kavgasını kesinlikle yapardık…

‘Dost’ dediğimiz insanlar vardır hayatımızda… Muhtemelen uzun yıllara dayanan ortak bir geçmiş vardır aranızda. Taaaa… ilk okul, orta okul, lise ve ya üniversite yıllarından. Örneğin üniversite döneminden başlayan bir dostluktur bu fakat tanıştığınız o anı anımsamazsınız. Yurtta mı tanışmıştık, okulun kantininde mi, yoksa ortak alınan bir derste mi?

Kadınları bilmem ama biz erkekler için şunu söyleyebilirim. Bir insanla ‘dostluk’ kurabilmeniz için o insanı, ya çocukluktan ya öğrencilik yıllarından ya da askerlikten tanıyor olmalısınız. Yani ‘para’ ve ‘kariyer’ icat edilmeden önce…  Bunun dışında tanıdığınız insanlar sadece arkadaşınız olurlar… Dostluk kavramı biraz daha farklıdır.

Tıpkı annenizi tanıdığınız o anı anımsayamamanız gibi… Dostluğun da geçmişi ezelidir. Her insanın kendi annesi ve babası vardır fakat tüm insanların ortak annesine/babasına ise ‘Tanrı’ denir. ‘Allah baba’ kavramını, ‘Meryem ana’ simgesini biliriz hepimiz.  Yani annelik, babalık ve dostluk biraz da tanrısal kavramlardır.

‘Dost’ tıpkı aileniz gibi, başarılarınızla öğünmüş, kırgınlıklarınızla üzülmüş, kustuğunuz yatağınızı temizlemiş, sizin için fedakârlıklar yapmış, elinde ne varsa sizinle paylaşmış, inandıklarınıza inanmış, savaştıklarınızla savaşmış, sizinle beraber kaybetmiş olandır. Kazandığınızda başarıyı size bırakmış olandır.

Ey dost! Bizi hüzne, yapayalnızlığa gömdün. Ve sen bunu isteyerek yapmadın. Bunu biliyorum. Ey dost, karın hamile, bir oğlun olacak… Yaşadığımız sürece seni anlatacağız ona… Senin nasıl da adamın hası olduğunu, yiğidin özü olduğunu anlatacağız… Biraz büyüsün hele, seninle yaptığımız her haltı, onurlu-şerefli olan her haltı anlatacağız. Vatan sevdasına nelerden vaz geçtiğini, nelere nasıl direndiğini anlatacağız… Kirvesi, emmisi, dayısı, ağabeyi, dostu olacağız… Birimize bir şey olursa diğerleri çocuklarla ilgilenecek diye ant içmiştik. Ve sen öyle yiğit bir adamdın ki, bu yemini ettiğimizde karın hamile bile değildi, çocuğun yoktu… Ve yaşımız elliye dayanmıştı…

Hayatın hançeri gök girip kızıl çıksa da bağrımıza; İnandığın her şeye inanmaya, kaybettiğin her şeyi kaybetmeye, gördüğün her düşü görmeye, uğruna hayatlarımızı harcamaya devam edeceğiz. Kızılelmalar verecek bir ağaç dikeceğiz başucuna. Yattığın o yerde yepyeni bir hayatı filizlendireceğiz. Tıpkı Ayça gelinin, bir tanecik eşinin, rahminde filizlenen yiğit bir hayat gibi…

Açık yaraya tuz: https://www.youtube.com/watch?v=9Gfka25k7Bo

Kazım Güzelsoy: https://www.youtube.com/watch?v=1eor1BO-Vx

 
Toplam blog
: 153
: 1481
Kayıt tarihi
: 16.09.06
 
 

Tıka basa dolu bir adam değilim. Balığı gördüysem derine inerim. Uzun süre gölgede kalamam. Okuru..