Herşey soru sormakla başlar..

Bugünün genci, tüketim toplumunun pazaryerinde yetişti…

Bugünün genci, televizyon ekranı ile bilgisayar ekranı arasındaki boşlukta eğitildi.

Televizyonu, boş zamanların boşa geçirme aygıtı olarak… Bilgisayarı ise, “çet” denen sohbet aracı ile elektronik oyun modellerinin arenası biçiminde yaşadı, oynadı, uyguladı…

Bugünün genci “F” klavyeyi bilmez.

Onun için temel, “Q” klavyedir…

Çünkü, marketlerde pazarlanan klavye Q’dur…

Bugünün gence, F klavyenin, bilim adamlarca yıllarca çalışılarak yaratılmış ve Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilerek “yasalaşmış” ve Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiş “milli” bir unsurumuz olduğunu bilmez…

Anlatsanız da, kolay algılamaz; algılayamaz…

Çünkü ona uygulanan eğitim, [sadece] verilenler arasında seçim yapma becerisi ile ilgilidir. Ve yaşadığı tüketim toplum ona F klavye ile Q klavye arasında bir seçim yapma imkânı tanımamıştır. Mesele bu kadar basittir!..

Markette onun eline Q klavye verilmiştir.

Ve o da, yetişme tarzının doğrultusunda davranarak, Q klavyeyi kullana/gelmiştir…

O’nda yeterince sorgulama becerisi mevcut değildir; gelişmemiştir.

Becerdiği işlerin büyük bir çoğunluğu, sorgusuz sualsiz önüne konan seçenekler arasından [genellikle deneme/yanılma yöntemi ile] kendisine daha yararlı olanı tespitten ibarettir. Doğru olanı ve gerçek olanı değil…

Çünkü o, “soruyusormak” geleneğinden değil, önüne konan seçeneklerden yanıtı “tutturmak”… kolaycılığı içinde yetişmiştir.

Katılmıyor musunuz bu düşüncelere…

Peki, gelin örneklerle konuşalım…

Avrupa birliği parasının ismi nedir?

- Euro, diyeceksiniz, biliyorum.

Ve Euro’yu, [yuro] biçiminde okuyacaksınız…

İşte size ikinci bir acı örnek…

Aynı F klavye örneğinde olduğu gibi, Avrupa Birliği parasının adı, Türkçe’de Avro’dur…

Avro ismi, birinci örneğimizde olduğu gibi, aynen Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilmiş; yasalaşmış ve Resmi Gazete’de yayınlanarak, yürürlüğe girmiştir…

Ama bugünün insanı ve özellikle de genci, Avro’yu Yuro olarak okur… Ve okumaya devam eder.

Alın size, bir üçüncü örnek daha…

Örneğin, garanti.com.tr’yi nasıl okuyorsunuz?.

Ben söyleyeyim: Garanti/kom/te-re… Doğru mu?.. Doğru.

Oysa, diliniz eğer İngilizce ise, [garanti.kom. ti-ar] olarak okumanız gerekir.

Ya da Türkçe konuşuyorsanız: [garanti.com.tr] olarak okuyacaksınız…

Yani, bir Amerikalı gibi, eğer com’u, kom olarak okuyorsanız, ardından gelen t ve r harflerini de İngilizce olarak ti ve ar olarak okumanız gerekmektedir.

Yok eğer Türk kültürünün koordinatları arasında kalmak gibi bir bilince sahipseniz, Amerikalının kom’unu, com olarak okumak zorundasınız…

Yani, ya Amerikan kültürü içinde dolaşıyorsunuz; ya da milli kültürümüz içinde soluk alıyorsunuz…

Ama gördüğüm kadarı ile siz, her ikisini çorba yapıp, çorbadan sonra da yahni yemeyi tercih ediyorsunuz…

Bütün bunları niye mi yazıyorum?..

Şunun için…

İnsanlarımız ve özellikle genç kuşakların, zihnin “sorgulama” işlevine yeteri kadar önem vermedikleri gerçeğinin altını çizmek için…

İnsanlarımız, çoğu kez, “soruyu sormadan” yaşıyorlar…

Önlerine konmuş yanıtları sorgulamadan, birer ön-kabul biçiminde, hatta sözünü ettiğimiz bu ö-kabulleri dahi algılamadan ve ayrımına varmadan yaşıyorlar…

İşte bu yüzden, kafa, kol ve beden emeğimizi birleştirerek yayınlamaya başladığımız yeni internet sitemizin adını http://www.soruyusormak.com/ olarak koyduk… Ve bir üst başlıkta da dedik ki;

- Herşey soruyu sormakla başlar…Ve yanıt, [çoğu kez] sorunun içinde gizlidir!..

http://www.soruyusormak.cokm