Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ekim '07

 
Kategori
Ruh Sağlığı
 

Herşeyin daha fazlası

HŞDF ( Her Şeyin Daha Fazlası )

Bir tek bireyden başlayıp, bulaşıcı bir hastalık gibi, yeryüzündeki diğer insanlara son hızla yayılan bir virüs...
Amansız bir hastalık...
Dur durak demeden yayılıyor...
Genç, yaşlı, kadın, erkek, çocuk… Hiç fark etmiyor..
Okumuş, kültürlü veya cahil, köylü, kentli, din-irk gözetmeden, hiç ayrım yapmadan herkesi pençesine alıveriyor bu illet…

Bu korkunç virüsün adı, HŞDF...
Açılımı şöyle … HER ŞEYİN DAHA FAZLASI…

Hiç gülmeyin… Hiç şaşırmayın…
Benim dahiyane buluşum değil bu…
Önce kendinize, sonra yakın çevrenize, sonra memleketimize, sonra daha uzaklara, komşu ülkelere ve denizler aşırı ülkelerin insanlarına bir bakın…

Her türlü görsel ve işitsel medya ile her saniye iç-içeyiz hepsiyle…
Tüm kavgaları, savaşları, görkemli hayatları, sanat dünyasının renkli yüzlerini ve onların imrenilen renkli hayatlarını, cinayet ve şiddeti, hırsızı, uğursuzu, hortumcuyu evlerimizde misafir etmiyormuyuz.

Bunların hepsinin ardında HŞDF mikrobu yok mu sizce de ?
Bu tüm insanlığı, ya da büyük çoğunluğunu pençesine alan bu canavar virüs, nasıl böyle sinsice ruhlara işledi, dal budak saldı ? Dev tusunami dalgaları gibi kapladı üstümüzü…

Şaşılası olan nedir biliyormusunuz ? Bu iletten kimse şikayetçi değil…. Hiç kimse “neler oluyor , ne yapıyoruz, bu gidiş nereye “ demiyor…
Ne kadar ilerlerse, nerelere yayılırsa, o kadar da mutlu olunuyor ve sevinçle karşılaniyor… Ölümcül cazibe bu olsa gerek…

Bunun başlangıç noktasına inmek için, insanlığı yutan bu dev dalgaların hangi denizlerden yola çıktığına bakmak gerek sanıyorum…

Çok klişeleşmiş , fakat çok doğru bir söz vardır…”İnsanlar iyi şeylere layıktır”
Buna yürekten katlıyorum…

Hayatımızı önce kendimiz, sonra sevdiklerimiz için güzelleştirme çabasına, ancak saygı duyulur… Çünkü bu bireysel çaba topluma da olumlu yansır her yönüyle…Ancak , burada bir durup soluk almak ve düşünmek gerekiyor… Bu çaba, giderek etik değerlerini çiğneyip, git gide arsızlaşarak, başkalarının sahip olduğu her türlü maddiyata hak etmediği halde adil olmayan yollarla sahip olmaya kadar varıyorsa durum ürkütücüdür…

Bu konu salt maddi degerlerle sınırlı kalmıyor tabii… daha güzel olmak için sayısız operasyonlar geçirmek, başka birinilerinin eş ya da sevgilisine göz dikmek, ya da iş yerinde ekip olarak başarılan bir işin sonucunda, hile yalan ve entrikalar çevirip o aslan payına tek başına sahip olmak gibi….

Özetle :yetinmeme ve gözleri bürüyen hırs… Bireylerden yayılan ve topluluklari icine alan, üzüm üzüme baka baka kararır sözünü dogrulayan olaylar, büyük devletlerin kücüklerin ve zayıfların topraklarına, kaynaklarına , varlıklarına göz dikmesine kadar uzanıyor…

Çekirdek şekliyle ve klasik bir sokak arası söylemiyle ifade edersek, evlerde eşler arasında başlayan, Ayşe hanımın tek taşı, burma bileziği, veya kocasının aldığı yeni araba, Fatma hanımı fena halde gerdikçe, fatma hanım da kocasını hırsla didikledikce devreye onların cocukları da giriyor… milyonlarca örnek ve ibretlik haller çıkıyor ortaya…

Üretmeden tüketime yönlendirilen ve hatta mecbur bırakılan bir ülkenin insanları olarak, aklımız başımıza alıp “bize ne yapmak istiyorlar” sorusunu kendimize sıkça sormamız gerek…

HŞDF mikrobu bizleri büsbütün tüketmeden …Ne olur benligimizi, cevremizi ve sevdiklerimizi bu virüsten koruyalim …

 
Toplam blog
: 4
: 754
Kayıt tarihi
: 17.10.07
 
 

17 Temmuz 1951, İstanbul'da Boğaziçi/Emirgan'da hayata merhaba demişiz. Kendimi bildiğimden bu yana,..