Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Aralık '07

 
Kategori
Futbol
 

Holosko bombası nerede patlar?

Holosko bombası nerede patlar?
 

Holosko'nun Beşiktaş'a maliyeti ağır oldu.


Sonunda beklenen oldu. Gol yollarındaki verimsizliğine çözüm bulma amacıyla ara transfer dönemine hızlı bir giriş yapan Beşiktaş; Bakary Kone, Ariza Makukula derken ilk göz ağrısı Filip Hološko’da karar kıldı. Oyuncunun bonservisi konusunda Manisaspor kulübü ile anlaşmaya varan Beşiktaş yönetimi, Hološko karşılığında ödediği bedelle de yeni bir tartışmanın fitilini ateşledi. Siyah-beyazlıların Slovak golcüye karşılık Manisa ekibine 5 milyon Euro artı oyuncularından Burak Yılmaz ve Koray Avcı’yı bonservisleriyle verecek olması bir anda gündemin en hararetli konusu oldu.

Bu transfer hakkında elbette ki her futbolseverin düşüncesini söylemeye hakkı var. Hološko transferi resmen gerçekleştiği andan itibaren özellikle Beşiktaşlı taraftarlar cephesinde oluşan tepkiler çığ gibi. Taraftarın internetteki önemli buluşma noktalarından forzabesiktas.com’da ödenen bedel sebebiyle Başkan Yıldırım Demirören’i istifaya davet edenler bile var. Forumlarda süregelen tartışma Hološko bombasının elde mi yoksa sahada mı patlayacağı sorusu etrafında sabitlenmiş görünüyor. Borç yükü altındaki Beşiktaş’a ve verilen oyunculara bakarak bu tepkilerin haksız olduğunu söylemek açıkçası güç. Ancak şahsen ben, bu sansasyonel transferi tüm yönleriyle masaya yatırmanın bizleri çok daha sağlıklı bir noktaya götüreceği düşüncesindeyim.

Öncelikle şunun altını çizmek gerekir ki, Filip Hološko tamamen Teknik Direktör Ertuğrul Sağlam’ın ısrarlı talepleri sonucu Başkan Yıldırım Demirören tarafından bitirilmiş bir transferdir. Peki, Hološko bir yıldız mıdır? Kesinlikle. 24 yaşındaki Slovak golcü kariyerini “Top Class” seviyeye yükseltebilecek tüm donanıma sahip. Hızlı, güçlü ve dengeli. Üstelik gol vuruşları konusunda Kezman, Nonda, Ümit Karan, Bobo, Mehmet Yıldız ve Gökhan Ünal gibi ligimizin kalburüstü golcülerinden bile daha meziyetli. Son vuruş kalitesi konusunda ona en yakın gördüğüm isimler Fenerbahçeli Semih Şentürk ve Galatasaraylı Ümit Karan. Slovak yıldızın dezavantajları ise kapalı defanslar karşısında ve dar alanda zaman zaman sıkıntılar yaşaması. Ayrıca hava toplarında da ancak Bobo kadar etkin bir oyuncu. Hološko’nun bu eksikleri doğal olarak kendisinin Beşiktaş için doğru bir transfer olup olmadığı sorusunu akıllara getiriyor. Tam teşekküllü bir kontratak silahı görünümü veren Slovak futbolcu Beşiktaş gibi büyük bir takımda beklentileri karşılayabilir mi? Bu soruya cevap vermek için Beşiktaş’ın bilhassa son iki sezondur oynadığı futbolun “büyük takım” kimliği ile örtüşüp örtüşmediğini sorgulamak gerekiyor. Beşiktaş’ın son iki sezonda rakibini yarı sahasına hapsedip sağlı sollu ortalarla bunalttığı yarı sahasından çıkarmadığı kaç maç hatırlıyorsunuz? Ya da şöyle soralım: Fenerbahçe’de “gol makinesi” olan Nobre’nin Beşiktaş’a geldiğinden bu yana büründüğü atıl görüntünün sebebi nedir? Tipik bir ceza sahası golcüsü olan Nobre’den faydalanmak için Beşiktaş’ın oyunu rakip yarı sahada hatta rakip ceza sahası içinde oynaması gerekmiyor mu? Kuşkuya düşenler Daum’un Fenerbahçe’sini ve o dönemde Nobre’nin attığı golleri hatırlayabilirler. Üstelik bir gerçek daha var ki, on yıl öncesine göre Anadolu takımlarının büyükler karşısında “Çanakkale geçilmez” ve “etten duvar” tabir ettiğimiz savunma kalıplarına başvurduğu maçların sayısı hayli düştü.

Ayrıca Filip Hološko’nun güçlü fizik yapısı ve net vuruş özellikleriyle kapalı savunmalara karşı kendisini geliştirebileceğini de hesaba katmak gerekir. Beşiktaş’ın ilk yarı genelinde aldığı tek farklı galibiyetleri analiz ederek, zaten oyunun genelini rakibi boğarak oynamadığını da belirtelim. Teknik Direktör Ertuğrul Sağlam’ın da bahsettiğimiz bu tespiti yapmış olabileceğini ara transfer döneminde üzerine düştüğü futbolculara bakarak ortaya koyabiliriz. Bu dönemde Sağlam’ın tüm dikkatini verdiği iki futbolcudan Filip Hološko 1.84 boyunda Bakary Kone ise 1.63. Sezon başında yine Ertuğrul Sağlam’ın ısrarıyla alınan Federico Higuaín de 1.72. Peki bu üç futbolcuların ortak özellikleri ne? Elbette ki süratleri. Beşiktaş’ın yapısına uygun bulun ya da bulmayın Ertuğrul Sağlam’ın siyah-beyazlılara oynatmak istediği futbol, kontrollü oyuna ve baskın atak fırsatlarının değerlendirilmesine dayanıyor.
Bu transferin bir diğer boyutu ise maddi yönü. Hološko’nun transferi için Manisaspor kulübüne ödenecek 5 milyon Euro gerçekten de büyük bir bonservis bedeli. Durumun daha iyi anlaşılması için şöyle örnekleyelim: Geçenlerde Cruz Azul’un 140 maçta 60 gole imza atan Arjantinli golcüsü César Fabián "Chelito" Delgado 3 milyon Euro bonservis bedeli karşılığında Lyon’a transfer oldu. Werder Bremen’in ise sezon başında Portekizli 1.91’lik dev santrfor Hugo Almeida için Porto’ya ödediği bedel 3,5 milyon Euro idi. Bu oyuncuların Türkiye’ye gelmekte isteksiz oluşlarını ve kulüplerin direncini kırmak için ligimize %50 zamlı olarak geleceklerini düşünelim. Bu durumda dahi oyuncuların bonservis bedelleri Hološko’nunkine ancak yaklaşıyor. Verilen oyuncular da cabası.

Esasen Ertuğrul Sağlam’ın kendisi de Beşiktaş forması ile epey yüklü bir bonservis bedeli karşılığında tanışmıştı. 1994’te zamanın transfer rekorunu kırarak 70 milyar TL karşılığında Beşiktaş’a imza atan Sağlam’ın 167 maçta 103 gol attığı parlak kariyeri de patlayan böyle bir bomba sonrasında başlamıştı. Zamanın şartlarında 70 milyar’ın ne ifade ettiğini anlamak açısından o zamanın kurlarıyla dolar karşılığını yazmakta fayda var: 2,5 ila 3,5 milyon dolar arası. Günümüz futbolu için hiçbir şey ifade etmiyor değil mi? Oysa ki, efsane başkan Süleyman Seba’nın yönetim tarzını ve paritesini bilenler, bu rakamın gerçek karşılığı için 2 ya da 3 ile çarpılması gerektiğini de bilirler. Hemen hemen bugün Hološko’ya verilen para. Sanki bir kader birliği değil mi? Umalım da hoca ile talebesinin kariyerlerinde saçtıkları ışıklar da benzer olsun. Hatta halef selefini gölgede bıraksın.

Son olarak Slovak golcü karşılığında Manisaspor’a bonservisleriyle birlikte verilen oyunculara da değinmek gerek. Kestirmeden söylemek icap ederse Burak Yılmaz ve Koray Avcı’nın Manisa’ya verilmesi pek çok Beşiktaşlı’nın içini burktu. Her ne kadar oynadığı süre içinde bekleneni veremese de Burak Yılmaz’ın potansiyeli yüksek bir futbolcu olduğu yadsınamaz. Özellikle de Serdar Özkan’ın Serdar Özkan olana kadar başından geçen göçebe tecrübeleri biliyorsak. Koray Avcı’nın kaybı ise bana göre çok daha üzücü. Her şeyden öte karakter yapısıyla takımın çimentosu görünümündeki futbolculardan biriydi Koray. Yedekliği problem etmeyen, profesyonel düşünceyi öne çıkaran ve “ağabeylik” dediğimiz vasıfları taşıyan gerekli bir futbolcuydu. Koray Avcı’nın yokluğunda Edouard Cisse’nin bölgesinde potansiyel bir gedik oluşacak siyah-beyazlılar için… Görünen tek alternatif ise bir süredir sakatlıklarla boğuşan Serdar Kurtuluş.

Takımdan ayrılan oyuncularla ilgili Genel Sekreter Kenan Öner’in yaptığı açıklama ise trajikomik:
“Elden çıkardığımız Koray, Burak ve İbrahim Akın’a yılda 1,2’şer milyon, Diatta’ya ise 1 milyon YTL ödüyorduk. Çoğu zaman kulübede oturan bu oyuncuların bize 1 yıllık maliyeti 4,6 milyonu buluyordu. Biz öncelikle bu paradan kurtulduk. Bunun yanı sıra, İbrahim Akın’ın bonservisi için de İstanbul Büyükşehir Belediyespor’dan 1,1 milyon YTL aldık. Yani, bizim toplam kazancımız 5,7 milyon YTL’yi buldu. Biz Koray, Burak, İbrahim Akın ve Diatta’yı göndererek hem kulübü büyük bir mali yükten kurtardık, hem de Holosko gibi geleceği son derece parlak bir futbolcu aldık.” Açıklamasına karşı söylenebilecek en kestirme yanıt futbolun cari hesaplar içinde değerlendirilebilecek bir faaliyet olmadığıdır. Filip Hološko’nun Beşiktaş’a transferi sonrası kulübün Başkan Yıldırım Demirören’e borcu 42,5 milyon dolara yükselmiş durumda. Nerede kaldı Kenan Öner’in hassasiyetleri? Üstelik şampiyonluk yolunda kulübe kalitesinin belirleyici olmadığını söyleyebilir misiniz? Beşiktaş ara transferde 3 futbolcu kaybetti (İbrahim Akın, Koray Avcı, Burak Yılmaz) ve kadrosuna kattığı tek isim ise Filip Hološko oldu. Bu açıdan siyah-beyazlıların Caner Erkin –ki çok doğru bir isim- ve stoper transferini de tez elden halletmesi gerekiyor. Bu da faturanın daha fazla kabarabileceği anlamına geliyor.

Esasen Türk futbolunda son dönemlerde 7’ye kadar yükseltilen yabancı sayısının yıldız açığından ve açlığından kaynaklandığını da söyleyebiliriz. Kabul etmek gerekir ki, altyapılardan eskisi kadar yetenekli genç çıkmıyor. Çıkanlar da “yıldız futbolcu” apoletini taşıyacak mental kapasitede değiller. Bu noktada Serpil Hamdi Tüzün’lerin, Hürser Tekinoktay’ların idaresinde 1’e 10 mahsul veren futbolcu tarlalarına dönüşen Fulya’daki toprak sahaları özlem ve takdirle anmaktan başka yapılabilecek bir şey yok. Kendi yıldızınızı yaratamadığınız noktada büyük bedeller ödeyip yıldız ithal etmek zorunda kalırsınız. Bu bir ayıp değil ancak transferde “ne pahasına olursa olsun” şeklinde bir argümana da yer yok. Filip Hološko Beşiktaş için çok faydalı olabilecek gerçek bir transfer bombasıdır. Geçmişte “8 milyon dolarlık adam” imajı altında ezilen Ayhan Akman gibi bir baskıya maruz kalmadığı takdirde siyah-beyazlıların gol sorununa çözüm olacaktır. Kim bilir belki de Ertuğrul Sağlam’ın “Hološko zamanla bize çok faydalı olacak.” açıklamasında olduğu gibi zaman ayarlı bir bombadır. Ne dersiniz?
 
Toplam blog
: 235
: 717
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Yazar 1976 yılında İstanbul'da doğdu. Tüm eğitim ve öğretim hayatını burada tamamlayarak, 1999 yı..