Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Nisan '07

 
Kategori
Kültürler
 

Hoşçakal mini etekliler kenti

Hoşçakal mini etekliler kenti
 

Dünya'nın en güzel şehrine dönüyorum yine… İstanbul’a… Ama Kaliningrad’ı terketmekten çok da mutlu değilim. Bu Rus şehrinde kadın olmak mutluluk ve huzur verici. Bir ''Kadınlar ülkesi'' burası. Üretici de ‘’kadın’’, tüketici de... İnşaat da yapıyorlar, aşçılık da…b ahçıvan da ‘’kadın’’, tramvay şöförü de… Pazar ve marketlerdeki satışın hedef kitlesi büyük oranda ‘’kadın’’… Sanki herşey kadınlar için…’’Kadın’’ için burada yolda yürümek son derece doğal ve rahat. Hiç tehlike yok. Minicik etekler, derin göğüs dekoltesi, daracık pantolonlar herhangi bir sarkıntılık tehlikesi yaratmıyor. Uzun sarı saçlarını havalandırarak, adeta dans eder gibi yürüyen genç bir kızın bizim kentlerimizde nasıl bir saldırıya maruz kalacağını hepimiz hayal edebiliriz : ‘’Kuyruk sallıyordur!’’ e öyleyse ‘’Ne duruyoruz!’’dur. Burada aile oldukları her hallerinden belli bir grupta ‘’Anne’’nin böyle bir kadın olması hiç yadırgatıcı değil. Bu, onların çocuklarına çok büyük özen göstermelerine, evlerine düşkün olmalarına engel değil.

Tabii ki yaşını başını almış ‘’kadın’’ da öyle görünmezliğe bürünmemiş. O da hayatın çok içerisinde. Bizde yaşlı başlı insanlar sokaklarımızda böyle rahat ‘’var’’ olamıyor ne yazık ki…. Eğer hava yağışlı ya da aşırı soğuk değilse, sokak ve caddeler yaşlı kadın ve erkeklerle doluyor. Herkes yaşamın içinden kendi payını alıyor, satarak ya da satın alarak…

Yürüyüş yaparken ‘’-aman şu tenhaya sapmayayım ne olur ne olmaz!’’ Ya da ‘’-şu karşıdan gelen adam yanımdan geçerken omuz atacak aman dikkatli olayım!’’ gibi huzursuzluk anları yok. Sadece zaman zaman yanınızdan bir sarhoşun geçmesi ihtimali var. O da kendisine verdiği zarardan mahçup gibidir, acıma duygusu yaratır.

Kendi ülkeme dönüyorum. Ülkemin ve bence Dünya’nın en güzel şehrine…özledim de…

Kaldırımda karşıdan gelen adamın hiçbir şekilde yol vermeye yanaşmadığı, trafikte kadın şöföre hayat hakkı tanımadığı, dolmuşta otobüste yanına düşen kadını mümkün olduğunca sıkıştırdığı yaşam tarzına dönüyorum. Buraları görmeseydim belki bu kadar dokunmayacaktı, ama şimdi dokunuyor doğrusu…

Sıcak havalarda o pardesü, çarşaf, başörtüsü altında terleyerek dolaşan hemcinslerimin ne kadar da çoğaldıklarını, kendi kızlarını daha da erken yaşlarda kapatıp bu zulme maruz bıraktıklarını gördükçe, burada hissettiğim ferahlık kaybolup gidecek biliyorum…

Çarpık çurpuk çiçeksiz, ağaçsız, gecekondu mahallelerini tekrar tekrar gördüğümde, buradaki eski püskü de olsa, estetik bir bilinçle yapılmış, yeşilliklerde kaybolan renkli evleri özleyeceğim.

Boğaz vapurunda güvercinlere simit atarken, buradaki caddelerde, insanlarla birlikte ayakaltında her yerde gezinen güvercinleri anacağım muhakkak.
Kaliningrad’da gözlerimden beynime doldurduğum estetik duygusunun, İstanbul’da gecekondulaşma ve pejmürdeliklerle yırtılan yerlerini boğaz kıyılarında yamalayacağım herhalde…

Ne Rusya göklere çıkarılacak mükemmelikte, ne de benim ülkem yerin dibine sokulacak durumda… Ama Çetin Altan’ın bu günkü yazısında dediğine katılıyorum : ‘’Rusya bizden önce AB üyesi olursa hiç şaşmam.’’ İki ülkenin kadınları arasındaki farka bakarak bunu söylüyorum.

Fotoğraflar, eşimle birlikte şehirde çektiklerimizdendir.

 
Toplam blog
: 93
: 1712
Kayıt tarihi
: 12.12.06
 
 

Ununu elemiş, eleğini henüz asmamış bir ''Mimar''ım. Hep özel sektörde çalıştım. Yoğun çalışma yılla..