Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ocak '18

 
Kategori
Bebek - Çocuk
 

Hoşgeldin 2 Yaş!

Hoşgeldin 2 Yaş!
 

Tüpoğlanlar 2 yaşlarını geçtiler şükür. 29 aralık ta doğan kuzuların doğum günlerini de yılbaşında kutluyoruz şimdilik. [Arada iki gün var iki ayrı kutlama yapmayalım dedik.) Yarın büyüdüklerinde  bu duruma itiraz ederler mi bilmem ama biz onlar bu duruma itiraz edene kadar hem doğum günlerini hem de yeni yılı birlikte kutlama kararı almıştık doğduklarında.

Baştan söyleyeyim 3 yaştan beklentim çok.  Elime aldığım her kitapta oyuncakta 3 yaş ve üzeri yazdığına göre üç deyince bir zeka zıplaması, büyüme göstergesi yaşayacak kuzular diye bekliyorum açıkçası. Aslında son zamanlarda büyümenin sinyallerini de alıyoruz usuldan usuldan.  Biz onları anlayamasak da onlar bizi çok güzel anlıyorlar. Kelime dağarcıkları her gün gelişiyor. Mutluluklarını, kızgınlıklarını, heyecanlarını ifade etmeye başladılar. Sorularımıza cevap vermeler hızla ilerliyor. Çok güzel söz dinliyorlar. Birbirlerini taklit ediyorlar, birlikte oynamaya başladılar, yeni yeni kavga etmeye bile başladılar. Yarım yamalak kelimelerle  kendilerini, isteklerini ifade etmeye çalışıyorlar.  

İki farklı tip, iki farklı huy, iki ayrı birey.  İkiz olduklarına inanılacak gibi değil. Aradaki boy ve kilo farkını görseniz: “Deniz çiğniyor Ekin yutuyor” galiba dersiniz. Deyimden de anlaşılacağı üzere,  ikinci doğan bebek Ekin yer, ama ilk doğan bebek Deniz nazlı yer.  Görünüşlerinde de belli zaten.  

Ve büyümeleriyle  zor günler geçiyor, yaşanan sıkıntılar unutuluyor, sanki biraz da kolaylaşıyor gibi, hatta daha da keyifli hale geliyor onları izlemek.

Eee bu  güne kadar az sorunla gelmemizin nedeni de zamanla bizim de onları keşfetmemiz. Bakışlarından, ses tonlarından, ağlayışlarından, kaşlarından, gözlerinden ne istediklerini anlayacak kıvama geldik şükür. Daha da önemlisi onları dinlemeye özen gösterip, seni anlıyorum mesajı vermeye çalışıyoruz  her konuşmaya çalışmalarında.  Bundan sonrası yukarıda da söylediğim gibi daha kolay gibi sanki. Ama illa sabır, hem de çok sabırla hepsi geçecek biliyorum.

Bu kıvama gelmek de çok kolay olmadı takdir edersinizki:)) bebeklerin bakıcısı, babamız, abimiz sağolsunlar çok ilgilendiler, ilgileniyorlar da ama  yine de analar çeker yükü diye boşuna söylememiş elleri öpülesi atalarımız.

Ağır geçen bir hamilelik, erkenden dünyaya gelmeleri, prematüre günleri, minicik bedenleri, gözlerini bile açamazken, uykusuz geceler, diş çıkarmaları, ek gıda serüvenleri, ilk adımları, ufak tefek hastalıkları gibi pek çok telaşe ve koşturmaca ile geçen 2 yıl.  Çok zorlanıp ağlama krizlerim, etrafımdan anlayış bekleyişlerim, güne sabah 5-6 gibi başlamalar (sanki gece çok iyi uyumuşlar gibi) derken bu günlere geldik çok şükür.

Bütün zorluklar bir yana; kuzuların evrildiklerini izlemek ayrı bir keyif.

Ben ise değişken duygular içinde gidip geldim bu süre içinde hep. Büyük kuzularımı ihmal ettiğim düşüncesi, 4 kuzuma yetememe hissi, vicdan azabı hep benimle. Duygusallık, şaşkınlık, sabır testleri,  bazen gözyaşları, bol kahkahalar arasında yuvarlanıp gitti, gidiyorum işte.

Anneliği her haliyle yaşıyorum, zorluklarıyla, güzellikleriyle, tatlısıyla, yorgunluğuyla, acemilikleriyle, tecrübeleriyle, öğrenmelerle, gelişmelerle.  Mükemmel anne değilim, olmak gibi niyetim de yok zaten. Elimden geldiğince mutlu çocuk yetiştirmek için çabam.  Ben de çocuklarımla büyüdüm, büyüyorum, öğreniyorum, olgunlaşıyorum. Kah ağlayıp, kah gülüyorum. Ne kadar acı yaşarsak yaşayalım, hayat son derece insani bir biçimde devam ediyor. Çabamı Allah görüyor ya, kulunun görmedikleri ya da görmek istmeiklriyle ilgilenmiyorm artık. Allahımın emanetlerine en iyi şekilde  canla başla yetişebilmek için  çabam. En zorlandığım anlarda bile; olsun, iyi ki varlar demek paha biçilemez…gerçekten.

O yüzden bir kez daha diyorum ki; anne olmak isteyen her kadına  bu duyguları yaşatsın yüce Rabbim.

Yirmi yıllık anneliğimde öğrendim ki; kilit kelime “Sabır”mış dostlar. Sabırla koruk helva olur dedikleri gibi.. elbetteki çok yorulup salya sümük ağladığım zamanlar oldu, oluyor. Ama o kriz anları geçtiğinde hep iyi tarafa odaklanıyorum. Biliyorum ki, o anlar da geçecek. Ve her şey o kadar geçiyor ki. yorgunluk, uykusuzluk, huzursuzluk… her şey ama her şey gerçekten geçiyor. Biraz zaman çokça sabırla…

İkizlerin doğumuyla  “sosyal hayat ne tarafa düşüyordu usta” modunda yaşayan ben; daha önceden de yaptığım gibi; yapılacaklar, gezilecek yerler, izlenecek filmler, okunacak kitaplar listeme bir gün izlerim, bir gün giderim, bir gün yaparım edasıyla  yeni filmler, yerler eklemeyi sürdürüyorum.  Listem amacından sapsa da liste oluşturmaya devam.

Yine kendime dönmüşüm, ne ara kendimi yazmaya başladım bilmiyorum. Oysa ikizlerin 2.yaşlarından bahsediyordum değil mi? Öyle 2 yaş deyip geçmemeli dostlar. Onların da yaşlarına bakmadan prensipleri var. Mesela her akşam saat 20 gibi sanki alarm çalmışda onlara hatırlatmış gibi bir şey oluyor çocuklara ve ikisi birden bayooooo bayoooo diye banyonun kapısında alıyorlar soluğu.  Güle oynaya bol kahkahalarla banyo yapmadan uyumak istemiyorlar. Birlikte yaptırıyorum banyolarını, hem oynuyorlar hem çok eğleniyorlar banyo yaparken Gece her ne kadar uyumasalarda, gün içinde ve akşam uyku saatleri  ve yemek saatleri de aynı düzen içinde geldi bugüne kadar.  .  Öyle alıştılar doğduklarından beri aynı rutin bizim evde.

 Yalnız şu bir gerçek ki, her çocuk ikiz de olsa kendi kitabını yazıyor. Öyle kitaplarla filan büyümüyor çocuk. Net.

Yine uzun yazmışım farkındayım, aslında bunlar özetJ uzun zaman yazmayınca dilim şişmiş napayım.

Eee ne diyorduk, hoş geldin 2 yaş! Tıp dilinde varolan, benim diğer çocuklarımda yaşamadığım 2 yaş sendromunu yaşamadan 3 yaşı görmemiz dileğiyle. Sağlıkla, mutlulukla büyüyün canlarım.

Sevgiyle ve mutlu kalın.

 
Toplam blog
: 184
: 2109
Kayıt tarihi
: 11.03.07
 
 

1974 Bremen doğumluyum. Hayatın Med-Cezir'lerle dolu olduğuna inanırdım; yaşaya yaşaya anladım ki ö..