- Kategori
- Güncel
Hukukçu anne katili
Yorgun bir günün ortasında, bilgisayarımda, Milliyet gazetemi açtım. Niyetim, önce gazetedeki haberleri, sonra da blogları okumaktı. Alemdaroğlu, Büyükanıt, Cheney, Uğur Yücel vs derken, Ankara Üniversitesi, Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı'nın öldürüldüğü haberini gördüm.
Diğer haberleri okuduğum sırada katilin kim olduğu belli değildi. Bir süre sonra gazetenin üstünde Son Dakika Haberi olarak, katilin, Profesörün kızı olduğu geçti. Merakla tekrar o habere döndüm.
Anne profesör; katili, yani kızı, Hukuk Fakültesi, 2. sınıf öğrencisi.
Kanım dondu birden. ' Paralize olmak ' diye bir deyim vardır. Kilitlenip kalmak anlamına gelir. Henüz birkaç gün önce akıntı çağanozu olmaya razıyken, üstelik bundan da son derece hoşnutken, aniden paralize olma durumunda yakaladım kendimi.
Yaşamın bana öğrettiği en önemli şeylerden biri, tahsilin aslında pek de bir işe yaramadığıdır. İtiraz seslerini duyuyorum, merak etmeyin. Ama, itiraz sesleri ne yazık ki gerçekleri değiştirmiyor.
Hukuk tahsil eden biri, bir başkasını öldürmenin sonuçlarını en iyi bilendir. Bu, nasıl bir göz dönmesidir, nasıl bir öfkedir ki, kendisine can veren bir anayı, üstelik ülkemizde kolayca sayılabilecek kadar az olan, profesör bir anayı acımasızca katledebiliyor?
' Kavga ettik, ben de öldürdüm ' demiş, Hukuk tahsil edenlerin yüzkarası. Hangimiz genç kızken annemizle kavga etmedik ki? Aradan kısa bir süre geçtiğinde, bize can vereni üzdüğümüzün farkına varıp, pişmanlıklarla onun sevgi dolu kollarında bulmadık mı kendimizi?
Bir insan nasıl bu denli acımasız olabilir? Birgün kendisi de ana olabilecek bir insansa hele, hele ki o insan bir adalet sağlayıcı (!) olma yolunda adım atmışsa?
Öfkenin hitabet sanatı sayıldığı bir ülkede, Hukuk okuyan, gencecik bir kız, bir profesör kızı da katil olabiliyor demek.
Evet, paralize oldum. Dolmuşta, otobüste, sokakta, parkta yanımda oturan insanın potansiyel bir katil olabileceği düşüncesi kilitledi beni, kanım dondu.
Diğer haberleri okuduğum sırada katilin kim olduğu belli değildi. Bir süre sonra gazetenin üstünde Son Dakika Haberi olarak, katilin, Profesörün kızı olduğu geçti. Merakla tekrar o habere döndüm.
Anne profesör; katili, yani kızı, Hukuk Fakültesi, 2. sınıf öğrencisi.
Kanım dondu birden. ' Paralize olmak ' diye bir deyim vardır. Kilitlenip kalmak anlamına gelir. Henüz birkaç gün önce akıntı çağanozu olmaya razıyken, üstelik bundan da son derece hoşnutken, aniden paralize olma durumunda yakaladım kendimi.
Yaşamın bana öğrettiği en önemli şeylerden biri, tahsilin aslında pek de bir işe yaramadığıdır. İtiraz seslerini duyuyorum, merak etmeyin. Ama, itiraz sesleri ne yazık ki gerçekleri değiştirmiyor.
Hukuk tahsil eden biri, bir başkasını öldürmenin sonuçlarını en iyi bilendir. Bu, nasıl bir göz dönmesidir, nasıl bir öfkedir ki, kendisine can veren bir anayı, üstelik ülkemizde kolayca sayılabilecek kadar az olan, profesör bir anayı acımasızca katledebiliyor?
' Kavga ettik, ben de öldürdüm ' demiş, Hukuk tahsil edenlerin yüzkarası. Hangimiz genç kızken annemizle kavga etmedik ki? Aradan kısa bir süre geçtiğinde, bize can vereni üzdüğümüzün farkına varıp, pişmanlıklarla onun sevgi dolu kollarında bulmadık mı kendimizi?
Bir insan nasıl bu denli acımasız olabilir? Birgün kendisi de ana olabilecek bir insansa hele, hele ki o insan bir adalet sağlayıcı (!) olma yolunda adım atmışsa?
Öfkenin hitabet sanatı sayıldığı bir ülkede, Hukuk okuyan, gencecik bir kız, bir profesör kızı da katil olabiliyor demek.
Evet, paralize oldum. Dolmuşta, otobüste, sokakta, parkta yanımda oturan insanın potansiyel bir katil olabileceği düşüncesi kilitledi beni, kanım dondu.