Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Ekim '12

 
Kategori
Çevre Bilinci
 

İçimi hüzün kaplıyor

İçimi hüzün kaplıyor
 

2012 YILI : Gözlerimi kaldırıp bakmak istemiyorum, o iğrenç görüntüleri görmek istemiyorum. Gördükçe İÇİMİ HÜZÜN KAPLIYOR. Bir tane dahi mi bırakmadılar ? Hepsini yıkmışlar. Nasıl kıydılar hepsine göz kırpmadan ? Peri masallarındaki o güzelim evler gitmiş yerlerine iğrenç ve çirkin apartmanlar yapmışlar. Şehir kalabalıklaşıp arsa değerleri artınca ev sahipleri evlerini müteahhitlere kat karşılığı vermişler ve birkaç yıl içinde sokakta hatta semtte tek bir ev kalmamış yerlerine bu görmek istemediğim beton yığını apartmanlar gelmiş. Ya bahçeler ? Onlar da yok. Apartmanları yaparken bari bahçeleri bıraksalardı. Ama hayır rant insanlar için doğadan daha önemliydi. Gözlerim ağaçları arar belki hatırladığım birkaç kaysı, kiraz, dut ve Japon elması ağacı bulurum diye bütün sokak boyunca yürür ve apartmanların etrafında tur atarım. Ama yok bütün ağaçları da kesmişler. Her birkaç yılda bir o sokağa gider ve yaşarım bu hüzünü.

1965 – 1969 : Mahallenin çocukları olarak sokak boyunca bahçelerde tırmanmadığımız ağaç kalmamıştı. Kiraz, kaysı, Japon Elması. Tırmanılmayacak kadar küçük dut ağaçlarından da dut toplardık. Bahçelerde doğum günü partileri yapar, kovalamaca, saklambaç, sokakta yakan top kız erkek karışık oynadığımız oyunlardı. Sadece erkekler ve sadece kızlar olarak oynanan tek oyunlar futbol ve sek sekti. Bazen onları dahi karışık oynardık. Evler 2 katlı ve geniş bahçeli peri masalarındaki evler gibiyidi. Sokakta sadece bir tane apartman vardı. O da güzel ve lüks bir apartmandı. Daha ziyade Amerikalılar otururdu. Kışın çok kar yağar, her taraf bembeyaz olur sevinçle kar topu oynar ve kardan adam yapardık.

Bunlar Türkiye İş Bankası’nın 1950li yıllarda çalışanları ve emeklilerine yaptırdıkları ve uygun koşullarla sağladıkları rüya gibi geniş bahçelerle çevrili evlerdi. Tüm bir semtte böyle onlarca ev yapılmıştı. Semtin adı da evlere çok uygundu : Bahçelievler. Ankara’daydı. Ben 1957 de Bahçelievler’de doğmuşum. Birkaç yıl yurtdışına gittikten sonra 1965 – 1969 da Bahçeievler 32inci sokak 32 numaralı evde oturmuştuk. Okumakta olduğum ALPARSLAN İLKOKULU’na evimizden yürüyerek 10 dakikada giderdim. Okulumuz Anıtkabir’i çevreleyen ve mis gibi kokan yemyeşil çamlıklarının dibindeydi. Çamlık ile okulumuz arasından sadece küçük bir dere geçerdi. Peki nasıl gelmiştik Bahçelievler’e ? Cevap bu yazının devamında.

1955 YILI : “ Bu kadar yeter” dedi genç adam. “ Beş yıl avukatlık yeter bana. Ulus gazetesindeki sütun yazarlığıma devam edeceğim ama avukatlık yeter artık. Bu sınava başvuracağım” dedi gazetedeki ilana bakarak , Ankara’daki avukatlık bürosunda. Gazete ilanı Dışişleri Bakanlığı’nın Hariciyeci sınavı ilanıydı. Genç adam sınava başvurdu kabul edildi ve sınavda başarılı oldu. Artık önünde uzun bir hariciyecilik kariyeri vardı ve Ankara’ya temelli yerleşmesi gerekiyordu. Bu nedenle oturmakta olduğu apartman dairesinden daha iyi bir kiralık ev aramaya başladı.

Gazete ilanlarında kiralık ev ilanında dikatini çeken bir ev sahibine telefon etti ve evi görmeye gitti. Onu karşılayan evin sahibi orta yaşlı bir kadındı. Türkiye İş Bankasın’da Ankara’da şube müdürü olan kocası birkaç ay önce vefat etmişti. İki katlı ev kadına, genç kız ve oğluna geniş geliyordu artık. Bu nedenle üst kata taşınıp ek gelir için evin alt katını kiraya vermek istiyordu. Anlaştılar ve genç adam evin alt katını kiralayarak taşındı. Adres ise Ankara Bahçelievler 32inci sokak 32 numaralı evdi. Sonra nasıl olduysa ben anlamadım, genç adam benim babam, kadının genç kızı annem, oğlu dayım, kadının kendisi de anneannem oluvermişler birden.

Rasih Bensan 23 Ekim 2012

 
Toplam blog
: 368
: 2280
Kayıt tarihi
: 05.05.12
 
 

BİLİM özellikle astronomi ve çeşitli konularda araştırmacı ve yazar Amatör fotoğrafçı, Ka..