Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Mart '11

 
Kategori
İlişkiler
 

İçimizdeki o büyük kırmızı nokta

Sessizliğim içinde geçirdiğim günlerde okuyor, izliyor ve yaşıyorum. 

Hayatın bir o kadar içinde ve bir o kadar dışındayım sanki. 

Kavuşmalar , ümitler kadar ayrılıklar ve korkular da var çevremde ve hatta belki de bende… 

Zaman geçiyor. 

Zaman ; zaman zaman benden habersiz geçiyor öylesine. 

Aradığım huzurdu ve evet sanırım buldum onu gerekli bedeller karşılığında. 

Bedeli ödendi ve şimdi huzursuzluklarımı özlüyor içim yine. İçim yine on yaş genç , içim ne yaşımı ne de yaşantımı kabulleniyor. Özlemler ve umutlar var hala ama… 

Ama ……. 

İlişkiler, aşklar, dostluklar ve evlilikler var ardımda kalan . Yanılgıları izlemek ve yaşamak acı veriyor vermesine ama ….. 

Ama işte hayat diyorsun “sen başka planlar yaparken, başına gelen her şey”….. 

Hırslarım yok, olmaması iyi mi kötümü ??? Sanırım hırslanmaya da gerek yok artık bu saatten sonra. 

Amerika’da yapılan bir araştırmaya göre elli yaşından sonra yaşanan evliliklerde boşanma oranı çok düşükmüş. Kendini galiba ancak elli yaşından sonra anlıyor ve kabul ediyorsun sanırım ve sanırım kabul etmeyi karşındakini ancak o zaman öğreniyorsun… 

Kadercilik mi?? Tahammül mü onca yılın ardından buna sebep bilmiyorum, sadece ümit ediyorum … 

Kadınlarımı izliyorum çevremdeki, ailemdeki kadınları. Yarım yamalak , öylesine yaşanmış duygular ve özlemler var her birinin içlerinde . 

Siz hiç karşınızdaki sizden büyük olduğu halde onu kardeşiniz, yeğeniniz gibi görüp üzüldünüz mü?? 

Onun yüzündeki çizgilerde silmeye çalıştınız mı umutsuzluğu, korkuları hatta yanlış umutları ?? Korktunuz mu hiç onun adına ??? 

Her şey bu teknolojinin suçu belki de… 

Ufak dünyalarında kendi hallerinde yaşayan insanların daha ufak oluyor beklentileri elbet ve tabi acıları hayal kırıklıkları . 

Ne yazıyorum ben ?? 

Kafamda bölük pörçük satırlar aslında anlatmak istediğim çok şey var içimde en baştada hiçlik bana dair olan … 

Ama işte sevgili dostlarım sabrınıza sığınarak öyle sağdan soldan içimi döküyorum sizlere. 

Daha fazla yazamadan ufak bir hikayeyi paylaşmak istiyorum sizlerle yeni okuduğum ; 

“Hikayeye göre biz insanlar bir zamanlar böyle görünmüyormuşuz. Her birimizin iki kafası , dört kolu varmış.Yani bu iki insanın mükemmel bir şekilde birleşmesi ve tek bir varlık oluşturması gibiymiş. Üç farklı cinsiyet varmış ; dişi-erkek birleşmesi, dişi-dişi birleşmesi ve erkek –erkek birleşmesi şeklinde. En mükemmel eşe sahip olduğumuz için de çok mutluymuşuz. Eksik olan hiçbir şeyimiz yokmuş , karşılanmamış isteklerimiz mevcut değilmiş.Mücadele ya da kaos diye bir şey yokmuş. Bu bütünlüğümüz bizi kibirli yapmış. Bu kibrimizin ardından Tanrılara tapınmayı bile bırakmışız. 

Zeus bu durumu cezalandırmak için iki kafalı , sekiz kollu mükemmel yaratıkları ikiye ayırarak tek kafalı, iki kollu ve iki bacaklı mutsuz yaratıklarla dolu bir dünya yaratmış ve bu ayırma hareketiyle Zeus insanlığa en acılı tecrübesini bahşetmiş; “ aslında bütün olmadığımız duygusu”. Sonra bizler kendimizden bile daha fazla sevdiğimiz kayıp bir parçasının olduğu ve bu kayıp parçanın başka bir insan şeklinde kainatta bir yerlerde bulunduğu duygusu ile bıkmadan aramaya devam ettiğimiz takdir de bir gün kaybolan parçamızı , o diğer ruhu bulacağımız inancıyla doğmuşuz. Diğerleri ile birleşerek orijinal şeklimizi tamamlayacak ve bir daha asla yalnızlığı tecrübe etmeyecekmişiz.” 

İşte arayışlarımızın orijinal sebebi… 

Bana hoş gelen bu satırları Elizabeth Gılbert ‘in satırlarından alıntıladım . Bir yandan da kızdım kendime mitolojiye bu kadar düşkün olduğum halde bu hüzünlü hikayeyi kaçırmış olduğum için . 

Şimdi … 

Başa dönüp toparlamaya çalışacak olursam ; 

1…. İçimde bir yerlerde hiçlik duygusu var, sanırım bu romantik bir ifadeyle “natamam” olmamdan kaynaklanıyor. 

2…… Yaş ilerlemesi bir şey ifade etmiyor çünkü hepimiz ayrı ayrı kendi rüyalarımızın peşinden koşmaya devam ediyoruz kaç yaşın da olursak olalım ve ne deneyimlerimiz ne de rüyalarımızın dokunduğu kumaşlardaki farklılıklar bunu engelleyebiliyor. 

3….. Yaşantımız devam ediyor etmesine ancak her yeni gelen gün yeni plan ve kararları kısacası “umudu” getiriyor beraberinde….. 

4….. Vesanırım yaşlanıyor olduğumuzu da hiçbir zaman kabullenemiyor, bir genç kızın taze saflığında tamamlamakta israr ediyoruz natamamlıklarımızı …… 

Kısacası içimizdeki o büyük kırmızı nokta; beklemeye devam ediyor güzellikleri her atım arasında. 

Umarım sizleri sıkmamışımdır……………… 

 

 

 

 
Toplam blog
: 200
: 959
Kayıt tarihi
: 21.04.08
 
 

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Arkeoloji Bölümü mezunuyum . Maalesef bir tak..