Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Haziran '11

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

İçinde “Çemberimde gül oya” geçen bir mektup

İçinde “Çemberimde gül oya” geçen bir mektup
 

“Bazen o günleri yaşamış olmayı istiyorum, biliyor musunuz!” demişsin. 

O günleri yaşamış olmayı isteme. O günleri yaşamış ama o günlerde yeteri kadar cesur olamamış bir tanıdığın gibi mutsuz olursun o günleri başkaları anlattığında. 

25 yıl sonra bir televizyon dizisinde hapishane koridorlarında söylenen şiiri dinlediğinde gözlerin dolar ve o şiirin kitaplarını ararsın tozlanmış raflarda. Bütün yapabileceğin budur. Sonra o şiirin birkaç dizesini paylaşmak istediklerinin ne çok olduğunu düşünürsün yirmibeş yıl öncekilerden. Adlar gelir aklına ama yoklardır artık, oralara mesaj gitmiyor bilirsin. Adlar gelir aklına bilmezsin nerelerde olduklarını. Adlar gelir aklına ama “uygun düşmez şimdi” dersin vazgeçersin. Kala kala geride tek bir ad vardır henüz tanışılmış. 

Hapishane koridorlarında söylenen şiiri duyduğumda hemen odama koştum ve o şiiri bulabileceğim iki kitabı kapıp geldim televizyonun başına, kaçırdığım 38 bölümün üzerine kaçırılmış yeni dakikalar eklenmesin diye. Bulduğum kitapların ikisinde de vardı Nazım Hikmet’in şiiri: 

SİMAVNE KADISI OĞLU ŞEYH BEDREDDİN DESTANI kitabında 14. Şiir 

14 

Yağmur çiseliyor,
korkarak
yavaş sesle
bir ihanet konuşması gibi.
 

Yağmur çiseliyor,
beyaz ve çıplak mürted ayaklarının
ıslak ve karanlık toprağın üstünde koşması gibi.
 

Yağmur çiseliyor,
Serezin esnaf çarşısında,
bir bakırcı dükkanının karşısında
Bedreddinim bir ağaca asılı.
 

Yağmur çiseliyor.
Gecenin geç ve yıldızsız bir saatidir.
Ve yağmurda ıslanan
yapraksız bir dalda sallanan şeyhimin
çırılçıplak etidir.
 

Yağmur çiseliyor.
Serez çarşısı dilsiz,
Serez çarşısı kör.
Havada konuşmamanın, görmemenin kahrolası hüznü.
Ve Serez çarşısı kapatmış elleriyle yüzünü.
 

Yağmur çiseliyor. 

Nazım Hikmet’in güzel şiirlerinin en güzellerinden biriydi, koridorda söylenmeye başlanan ve demir parmakların arkasından bir sesin söylediği dizelerle süren. Konuşmasın diye kapatılan ağzı açtıran ve “yalnız değilsiniz” denilen güzel anların bile hüznü azaltamadığı “ihanet kokan” ama ihanetin olmadığını herkesin bildiği o zaman. Bir televizyon dizisinin kısa bir sahnesi nice filmlerin, yazıların veremediğini veriyordu. 

Şiiri bir kez daha okuduğumda dostlarla paylaşmak istedim ve gördüm ki paylaşabileceğim başka kimse yok, o anda diziyi seyrettiğine emin olduğum, o dizelerin ne anlama geldiğini anlayacağına inandığım ve o dizeleri göndermeye değecek... Şiirin okunduğu ve gönderdiğim zamanlar arasındaki uzun sürenin sorumlusu beklenen bir reklam arası ve hala hızlı yazmayı öğrenemeyen parmaklarındı. Her dize bir başka anlamlıydı ama gönderdiklerim en anlamlılarıydı: 

“Yağmur çiseliyor. Serez çarşısı dilsiz, Serez çarşısı kör. Havada konuşmamanın, görmemenin kahrolası hüznü. Ve Serez çarşısı kapatmış elleriyle yüzünü. N.H:R:” 

Yanılmadığımı hemen anladım, gönderdiğin yanıttaki anlamlı cümleyle: “Bazen o günleri yaşamış olmayı istiyorum, biliyor musunuz!” 

Ben de bir şey söylemek istiyorum: “Yeni kuşakta o yıllar için bu duyarlılığı görebildiğim hiç kimseyi tanımadım başka, biliyor musun!” 

Yayına başladığından buyana benim evde olmadığım saatlerde yayınlandığı için bir türlü seyredemediğim bir diziydi “Çemberimde Gül Oya”. Övgüler duyuyordum ama uymuyordu saati. En çok övgü senden gelmeye başladı. Zaman zaman seyredip tanıdım kahramanları ve geçen hafta son bölüm diye seyrettim ama sonunda anladım son bölümün bu hafta olduğunu. Bütünüyle seyredebildiğim yalnızca iki bölüm bile güzel tadlar ve hüzünler vermeye yetti. 

Ankara 2 Temmuz 2005 00:10 – 01:15 

İçinde “Çemberimde gül oya” geçen bir mektup yazmıştım 2005 yılında Çemberimde Gül Oya dizisinin son bölümünü izlediğimde, ısrarla izlememi öneren bir arkadaşıma… 

Televizyonda zaman zaman bakıp anlamaya çalıştığım ama yalnızca son iki bölümünü izlediğim Çemberimde Gül Oya dizisinin DVD’leri 2005 yazında yayımlandı. Hemen alıp kısa zaman içinde 40 bölümlük, 45 saatlik uzun bir sinema filmi tadında izledim. Aradan 6 yıl geçtikten sonra, geçtiğimiz haftalarda yeniden izlemek geçti içimden, ilk bölümden başladım, dün gece 40. bölümü izlerken ilk izlediğim zamanlardaki gibi etkilendim. 

O zamanlar yazdığım mektup geldi aklıma ve birkaç satır ekleyip Nazım Hikmet’in ölüm yıldönümünde yayımlıyorum. 

Hani, Haziran'da bir gece vakti Yurdanur öfkeyle evden fırlar, Mehmet de arkasından koşar… Yakın sokaklardan birinde duvarlara slogan yazan Mehmet’in arkadaşlarını görürler. Yurdanur onlardan fırça ve boya alır ve duvara yazmaya başlar “Haziranda…” ama bitiremez. Ertesi sabah yoldan geçenler yazıyı tamamlanmış okurlar: “Haziranda ölmek zor”. Ve 12 Eylül 1980’nin o kara sabahında Hasan Hüseyin’in şiirinin de o duvardan silinmekte olduğuna tanık olur Yurdanur. Hasan Hüseyin, Haziran'da ölenler için yazmıştı bu şiiri: Nazım Hikmet, Orhan Kemal... 

Ankara, 3 Haziran 2011 

 
Toplam blog
: 1735
: 2429
Kayıt tarihi
: 22.09.06
 
 

27 Mart 1959'da İnebolu Yeşilöz Köyünde doğdum. Yeşilöz Köyü İlkokulu, Yeniyol İlkokulu, İnebolu ..