- Kategori
- Öykü
İki odalı boş ev
Giriş
Yalnızlık başka bir şeydi halbuki. Tadı çıkarılması gereken bazen, bazense büyük kalabalıklarda kurtulmaya çalıştığı. Garip derneklere üye olmak, enteresan
modern çağ hobileri edinmek, içmek, çılgınca alışveriş yapmak, çok çalışmak vs. hiçbiri görmezden gelmesine engel değildi; olanca ihtişamıyla yalnızlığı…
Yalnız çığlıkların gereksiz gürültülere dönüştüğü bir şehirde, aşk sözcüklerinin yalnız kalplerin tek gecelik iniltileri içinde kaybolduğu karanlıklarda, tek başına olmadığının farkında, sadece bekliyordu.
Büyük bir kaosun ortağı olduğunu hissediyordu ve mutlu yüzlerin, ışıltılı evlerin ardındaki yanılsamalara göz kırpıp geçiyordu çoğu zaman. Hüzünse, şimdi küçücük evinin camlarından içeri giren vakitsiz rüzgarlar gibiydi.
Tarot kartları, küçük kırmızı mumlar, eve servis yapan restoranların el afişleri, eski kitaplar, içki şişelerinin yanında bir dua kitabı ve her gün yanında taşıması gereken anahtar; işte bunlardı yalnızlığın ve çaresizliğin anlatımı.
Belki istese sahte mutluluklar icat edebilirdi kendine çünkü ona bakan gözler vardı, ona gülümseyen dudaklar, adını söyleyen sesler… Bir zamanlar onu aldatan vitrin mankenleri, oyuncak bebekler gibi. Ruh ruha dokunurdu halbuki, et ise ete… Bedeninin güzelliği, onu bu hapishaneden kurtarmaya yetmezdi. En azından tek başına. Geceleri uykuya ruhu sevgisiz, bedeni kirlenmiş dalacağına, soğuk bir rüzgarın esintisine sığınmayı tercih ederdi.
Soğuk rüzgarların pencerelere çarptığı o gece yarısı korkunç bir kabus görürken çığlık çığlığa aynanın karşısında buldu kendini. Yüzünde gezinde elleri, sonra saçlarında, garip bir rahatlama hissiyle yutkundu. Geceyarısıydı, İstanbuldaydı, iki odalı bir evde tek başınaydı, soğuk bir kasımdı. Geceleri hiç bilmediğini farketti birden, karanlık basmadan evine giderken yolda hissettiği telaşı, karanlıktan nasıl da korktuğunu farketti.
Annesinin sesini hayal etti birden, babasının yanından geçip lavaboya gittiğini görür gibi oldu. Camdan dışarı baktığında gördüğü ıssızlık ve sokak köpeklerinin sesleri içini ürpertti yine. Bu gece sanki hiç sabah olmayacakmışcasına karanlık ve uzundu.