Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Şubat '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

İletişimde sadelik

Bizler şehirli çalışanlar;  

Çalışma yaşamını temel alarak yaşar, bütün düzenimizi buna göre kurarız.  

Yaşamımızın bir parçası iken çalışmak, artık değişen koşullarla yaşamımız bir parçası olmuştur çalışma hayatımızın.  

Ne demek istiyorum? Çalışma yaşamımız bütün hayatımızı iliklerimize kadar kaplıyor. Ancak küçük bir aralık yaratabilirsek, bir nefes alıyoruz, bazen bir küçük gezi yapabiliyoruz.  

İşte bu gezilerin birinde; bundan 5 yıl kadar önce Mardin'de bir küçük anımı paylaşmak istiyorum ve bu anım, Profesyonel Satış Yöneticilerine bir armağan olsun diliyorum...  

Bir grup arkadaşımıza Doğu Anadolu gezisindeyiz. Otobüs yolculuğu yaparak geziyoruz bazı doğu illerimizi ve süremiz çok kısa. Sadece beş gün.  

Sabahın ilk ışıklarıyla Mardin'e girdik. Mardin tepelere kurulmuş taş evleri, tarihini tüm güzelliği ile taşıyan kemerleri ve kubbeli çarşısıyla bizleri kucaklıyor. İlk aklımdan geçen: ''Mardin'i gezmeye bir gün yetmez'' diyorum.  

Gezi grubumuzu programa bağlı olarak çarşının içinde bıraktılar.  

Çarşısı tüm renkleri ve yöresel insan güzelliği ile ilgi çekici. Baharatlar, kumaşlar, boncuklar... Benim ise ilgimi çeken tek şey var; Kubbeli bedestenin orta yerindeki beyler kahvesi. Turist olmanın rahatlığı ile oturanlara tek tek bakıyorum. Pek çoğu yaşça büyük, gençleri oturaklı, duruşları bana çok özel geliyor. Biz eğitmenler bu duruşu verebilmek için genç çalışanlara resmen ders işliyoruz.  

Ellerinde kendi ailelerini temsil eden kınalı dövmeler, başlarında kiminin şapka, kiminin özel bir bağlama biçimi ile sarıkları, sırtlarında ceketler ve altlarında şalvar. Yakışmış. Hem de çok yakışmış, ciddi duruşları yanında bakıyorum, ya dama, ya da bezik türü bir oyun oynuyorlar ve neşeliler.  

Baktım bir güzel masa, üçücük saman tabureler ve üç yaşlı güzel insan bezik oynuyor. ''Oturabilir miyim'' dedim. buyur ettiler. Hani kahvedeki tek bayan olarak çok keyif aldım bu kabulden. Hemen iliştim yanlarına ve oyunu anlamaya çalıştım.  

işte tam bu sırada kocaman bir tepsiye dizilmiş değişik türde simitleri ile bir satıcı yaklaştı yanımıza, tezgah gibi çapraz ayaklara koydu tepsisini. Ben de bir simit sever. Hemen ayağa kalktım ve simitçinin yanına dikildim. Hafifçe simitlere doğru eğildim ve;  

- Alabilir miyim?'' dedim. Hemen sordu,  

- Paran yoh mi?  

- Vaaar...  

- Ne soriyon?  

Madem paran var ne soruyorsun. Böylesi bir sadelik ve dupduru bir zihin.  

Ne profesyonellik kadar abartılı, ne de sistemler kadar karmaşık.  

 

 
Toplam blog
: 8
: 638
Kayıt tarihi
: 15.01.11
 
 

Ankara doğumluyum. 1959 ODTÜ İşletme bölümünde eğitimi ile iç içe psikolojiye olan ilgi, davranış bi..