Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Temmuz '11

 
Kategori
Spor
 

İlk taşı en günahsız olan atsın

Futbolumuz öyle bir dönemden geçiyor ki her gün birbiri ardına ekranlarda görüp gazetelerde okuduklarımız, en usta komplo teorisyenlerini dahi şaşkına çevirecek cinsten.

Olayların tam ortasında Fenerbahçe var ve sarı lacivertliler için kalem de çoktan kırıldı. Fakat bize bir asır tecrübesi veren son haftada yaşadıklarımız hakkında doğru ve sağlıklı bir değerlendirme yapabilmek için gelişmelere sadece bu iki rengin penceresinden bakmamak ve yangın yerine dönenin aslen Türk Futbolu olduğunu gözden kaçırırmamak gerekir.

Söz konusu davanın konusu (bekli de sadece şimdilik) 2010-2011 sezonu ancak görüp işittiklerimiz, bize bir yandan geçen sene çevrilen kirli dümenleri gösterirken bir yandan da geçmişte yaşanan ama o zamanki saflığımızla “olur mu canım öyle şey” diyerek geçiştirdiğimiz onlarca belki de yüzlerce şüpheli maçı hatırlatmadı mı? Bugün, tüm bu maçları, geride kalan beş-altı günlük sürede açılan gözlerimizle izleyip bambaşka duygulara kapılmıyor muyuz? Sonuç olarak yaşananlar futbol diye takip ettiğimiz şeyin aslında futbolcusu, menajeri, teknik direktörü ve yöneticisiyle tam bir keşmekeş olduğunu hızlı bir tokat gibi yüzümüze çarpıp geride kalan tüm sezonlar ve garlardaki kirli çamaşırlar için kafamızda kocaman bir soru işareti uyandırmadı mı?

Söylediklerimin birilerini savunma veya masum gösterme çabası olarak algılanmasını kesinlikle istemem zira herkesin yanlış yaptığı bir yerde yanlış yapmakla kimsenin yanlış yapmadığı bir yerde yanlış yapmanın, yanlış yapan açısından hiçbir farkı yok; suç suçtur. Kaldı ki hiçbir gerçek taraftar yoktur ki takımının bu şekilde Süper Lig’de kalmaktansa cezasını çekmek üzere 1. Lig’e düşürülmesinden rahatsız olsun. Fakat altını çizmeye çalıştığım konu bugünkü sorunun hepimizi aynı derecede yakından ilgilendirdiği.

Bugün ne Fenerbahçe’nin şampiyonluğulunun olası iptali, ne işin içindeki takımların küme düşürülmesi ne de daha düne kadar padişah gibi gezenlerin içine düştükleri zavallı durum vicdanları rahatsız ediyor; milyonlarca saf ve masum futbol taraftarının elini kolunu bağlayan ve adeta onların yaşam enerjisini tüketen “aldatılmışlık” hissi kadar.

Takımına kimi zaman bir annenin çocuğuna gösterdiği şefkat, kimi zaman bir evladın gülen gözlerle babasına bakarken hissettiği mutlulukla yaklaşan; zaman zaman ona karşı öfkelense de bu olumsuz duygunun temelinde dahi saf bir sevgi barındıran gerçek taraftarların bugünkü hayal kırıklığı, yaklaşık bir haftadır yaşananların en dramatik boyutu ve bu taraftarlar düşünüldüğü gibi sadece takımı zan altındaki Fenerbahçeliler değil aynı zamanda kendini onların yerine koyup onların üzüntüsünü, kızgınlığını ve isyanını paylaşan Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor ve diğer takım taraftarları.

Sözün özü pazar sabahından beri yaşadıklarımız bir yandan gelecek yıllar için bize umut veren gelişmeler olsa da diğer taraftan yıllardır futbol olarak izlediklerimizin aslında bir tiyatro oyunundan çok da farklı olmadığını ve bazı futbol hainlerinin yaptıklarıyla ca’nım çim sahaları bataklıklara çevirdiğini, kabullenmesi oldukça zor bir şekilde, gösterdi. Tüm bu olanlardan sonra başkalarının yaptıklarını işaret ederek kendine teselli arayan Fenerbahçeli de, rakibine olanları ağzından salyalar akıtarak izleyen diğer takım taraftarları da kelimenin tam anlamıyla gaflet içindedir. Bugün zaman kendini savunma, karşıdakini suçlama veya hiç bir şey olamamış gibi davranma değil; düşünme, idrak etme ve temizlenme zamanıdır ve umarım en iyi şekilde değerlendirilir.

http://twitter.com/cannizamoglu,

can.nizamoglu@gmail.com

 
Toplam blog
: 788
: 1417
Kayıt tarihi
: 11.11.07
 
 

Çoğu çocuk gibi ben de futbolcu olmak istedim, olmadı. Bu oyundan kopmamak adına üniversite yılla..