Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ekim '17

 
Kategori
İnançlar
 

İnançsız Biri Mutlu Olabilir Mi?

İnançsız Biri Mutlu Olabilir Mi?
 

Kararı siz verin… İdama giden bir mahkûmun idam sehpasına kadarki yolunu en güzel yemeklerle, en sevdiği şeylerle, müzik ve bando takımı ile donatsan ne kadar mutlu olursa o kadar olunur.

Zira Allah’a ve Ahirete iman etmeyen kişi ölümü kendisi ve yakınları için bir idam ve bir yok oluş olarak görür. Ne zaman geleceği belli olmayan, her an gelip başını ebedi bir şekilde kesebilecek olan ölüm hakikati ile bir idam mahkûmu misali yaşanan bir hayat ne kadar dünyevi lezzet ve heveslerle dolu olursa olsun insanı mutlu edemez. Ölüm fikri ve hakikati bütün bu lezzetlerin tadını kaçırır, kişinin kalbine, yüreğine çöker. Ancak şu var ki kendini gaflet ile dünyaya adayan kişi gafletin kalınlığı ve verdiği sarhoşluk nispetinde geçici olarak bu hissi hissetmez. Ama bu hal geçicidir. İnsanın yakınlarının, dostlarının kaybı, günün geceye dönmesi, mevsimlerin geçmesi, yaprakların dökülmesi gibi dünyanın faniliğini hatırlatan her hadise insanın yarasını deşer ve ölümün buz gibi hakikatini ruhuna ve kalbine üfler, aldığı ve almaya heves ettiği tüm lezzetlerin tadını kaçırır.

Hele bir de şu ihtimali hatırladığında bütün bütün ağzının tadı kaçar. Başta 124 bin sadık Peygamberler olmak üzere, sayısız evliyalar, âlimler ve milyarlarca insan Allah’a ve Ahirete iman edip haykırır ve derler ki: “Ey gafil insan, bırak kafanı kuma gömmeyi de, kâinatı ve seni yaratan Rabbi’ni tanı, O’ndan kaçma, O’na koş. Bu gafil ve imansız hayatın neticesinde bir haps-i ebedi olan cehenneme atılacaksın.” Bir yolun başında durmuş bir tek adam size dese: “Bu yoldan gitme, yolun sonunda canavarlar var. Seni parçalarlar.” Ve buna rağmen kişi o yola girse bu kişinin o yolda yapacağı tüm yolculuk endişe ve korku içinde geçecek ve kişi bu korku ile o yolculuğunda hakiki bir lezzet alamayacaktır. İşte bunun gibi de tek bir adam değil milyarlarca insan ihtar ederken, bu yolun sonunun cehennem olduğunu söyleyip dururken, kişi nasıl bu duyduklarına rağmen bu dünya hayatı denen yolculuğunda huzur ve sükûnet bulabilir? Bulamaz ve her daim korku ve endişe içinde yaşar ve hayatın içine ve hayatın fani eğlencelerine dalıp unutmaya çalışsa da ağzının tadı hep kaçar ve kaçacaktır.

İşte o sebeple Üstad Bediüzzaman’ın dediği gibi deriz ki: “Hakikî zevk ve elemsiz lezzet ve kedersiz sevinç ve hayattaki saadet yalnız imandadır ve iman hakikatleri dairesinde bulunur. Yoksa, dünyevî bir lezzette çok elemler var. Bir üzüm tanesini yedirir, on tokat vurur”. İman etmeyen kişi bedeni her türlü dünyevi imkanın içinde dahi olsa kalbinde bir nevi manevi cehennem tohumu taşır ve onu her daim rahatsız eder, taciz eder ve tüm lezzetlerin tadını kaçırır. Buna mukabil iman eden kişi ise bedenen zindanda bile olsa manen kalbinde bir Cennet huzur taşır. Zira bilir ki dünyevi meseleler fanidir, geçicidir ve kendisine verilecek ebedi bir Cennet hayatına her an kavuşmak arzusu ve iştiyakı ile Rabbi’nden gelene sabır gösterir, kanaat eder, hayatın lezzetini alır.

Üstad Bediüzzaman Hz. bu hususları 13. Söz’de mükemmel şekilde aktarmıştır. Biz çok kısa ve nakıs bir özet geçmeye gayret ettik. Allah kusurumuzu affetsin. Daha detaylı olarak konuyu kavramak isteyenleri 13. Söz’ü okumaya davet ediyorum…

 
Toplam blog
: 37
: 1204
Kayıt tarihi
: 31.03.17
 
 

Hakikati salt aklına ve ilmine güvenerek aramak, karanlık bir gecede, ıssız bir çölde kafa feneri..