Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ağustos '14

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

İnadına inadına, geberene kadar inadına!

İnadına inadına, geberene kadar inadına!
 

Meşe gölgesinde filizlenen yosunlar, çok kere kendilerini meşe fidanı sanır.” Cenap Şehabettin

İnadına yaşayanlar vardır. İnadına inadına… Ailede bir aile büyüğü inadına, evlenince eşi inadına, işte müdürü inadına, arkadaş ortamında sevmediği arkadaşı inadına. Ne mi yapar? Hiç, sadece inadına yaşar. Temel sağlam değildir yapı bozuktur. Bozukluğu görmezden gelir. Birey olamadığı için özgüveni de yoktur. Kısacası doğru bir eğitimi aileden alamamıştır. Zerre kadar tutarlı değildir. En nefret ettiğine bir süre sonra sevgisini ifade edebilir. Bunu da değişim formülüne uydurarak kendine yalan söyleyebilir.

İnadına yaşam bir seçimdir. Kendini ifade etme biçimidir. Çıkmazda gördüğü kendini rahatlatmak için yapılan davranış biçimleri takınılan tavırdır. Lakin kendi dışında hiç kimseyi de etkileyemez acınası “inadına”cılar. Bir fark yaratıyorum diye sergilediği her türlü inadına sakil davranış biçimi ya da söylev buhar olur uçar gider zira umursanmaz. Umursanmak, değer verilmek, kedi gibi sevilmek, inadınacılar için eksik kalmış yaşanmamış hissiyatlardır. Yaşam ıskalanır uzatmalarda gol peşinde koşulur. Hiçbir şey doğru yerine oturmaz. Ona inat, buna inat diye bir bakar ki hayat geçmiş ona inat.

Neye direndiği bilemeden direnme durumudur. Aslında 0-6 yaşa işin ehli tarafından döndürülse kayıp olan hayatının temeli ortaya çıkacaktır yani profesyonel yardım gereklidir bu tipler için. Direten inadınacılar yıpranır ve yıpratır. Takıntılı olduklarından bir talepleri varsa bunu delice yinelerler. Kişilik bozukluğu olan bünyelerinde tepki verme motorları o dönem öfke duyulana göre şekillenir.

İnadınacıların huyu sabır ile birleşince olumlu bir anlam kazanan inattan çok farklıdır. Yani bir şeyi yapmak için çabalamak, durduğu yerde sağlam durmak anlamında kullanılmaz. Onlarınki sadece ama sadece birine rağmen ben de bunu yapıyorum tarzıdır. Yani o an ki özne olmasa belki bu yolu seçmeyecektir. Yani yazık hayatlardır kısacası.

İradenin eşekliği denilen inattan sadece sözcük anlamını almış ama kendi yaratıcılıkları ile bir başkasına nanik yapmak için yaşanmış boşluk yaşamlardır. Bu şuna benzer biri ile birlikteyken şutlananın hemen ona nispet gözüne sokarca çula çaputa sarılıp ilan etmesi gibi. O kadar özgüven eksiklikleri vardır ki bu konuda da, yaşam boyu hangi cins ise diğer cinsin ilgisinin de hala onlar üzerinde olduğunu görmek isterler. Buna ihtiyaçları vardır. Bahaneleri ise her daim hazırdır; göremedikleri ilgi, sevgi açlıkları kabarmıştır bir kere. Siz ağlarken gülünecek hallerine, gülerler ağlanacak hallerine.

Anlaşılmamaktan hayal kırıklıkları vardır lakin her konuda adres güncel değil çocukluk çağlarıdır ve o dönemki besin ihtiyacını alamadığından gizli öfkesi vardır. Yalan dünyasını kurar kendince ve oynar gönlünce. Bir gün de aynanın karşısına geçip defteri temize çekmez. Ne yapar yok sayar. Kendince sıfırlar lakin bilinçaltının motoru onun istediği gibi çalışmaz ve vurur onu yerden yere.

Düşman değişir, sağırlık geçmez. Kendi içinde bir bağımlılıktır. İnadına sever, inadına sevmez. İnadına birine zarar vermek için karar verir ya da inadına kendi olduğu halden çıkar. Kayıp ruhlardır. Etrafında bulunan insanlar için bir sabır katilidir. Üç maymunu oynatmak zorunda kaldırır kendine karşı. Sürekli bir şeyler ister, bekler, beklentinin zehrinden tadıp kendi içinde kurarak tekrar inadına diye saldırıya geçer. Akıllara ziyan varlıklardır. Kendisi dâhil tüm çevresini soldurur. Bu hırslanıp çabalamak ve bir şey elde etmek için çalışmak değil, resmen soytarılıktır.

Mezar taşlarına “inadından öldü” yazılan kişilerdir. “Yapma denilen şeyi yapmak” gibi değildir. Onunki bir kişi ile kendince savaştığını düşünerek yaşamaktır. Bu kişiler de hayat boyu değişir. Düşman orada bir yerde sabit değildir. Koşullara göre inadınacılar gerekli yaratıcılığı gösterir. Bu sebepten aslında yönlendirilmeleri de kolaydır. Etki tepkiden doğduğunu söyleyenler için de adres çocukluk çağlarıdır. Yaşama yenik düşmüşlerin sığındıkları sığınaktır.

Egonun “gurur” gazı ile çalışan bünyelerdir inadınacılar. Hırs ve azimle kesinlikle karıştırılmaması gerekir. Övünülecek değil dövünülecek bir yapıdır. Sonu nedir? Pişmanlık. Bir çemberde hareket ederler ve kendilerini durmadan tekrarlarlar. Bir hamster gibi dönme dolabında çırpınır dururlar. Birilerini kızdırmak ya da birine rağmen bir şey yapmak tek amaç olunca yaşamdan edinilen haz da geriler. Büyük çaba karşılığını da çoğunlukla bulmaz. Mantık tatile çıkmış, akıl rafa konmuş püskürük duygular ile ego benliği esir almıştır. Hele bir de çevrede suflörler varsa galeyana gelip delirmesi ve zurnanın zırt dediği yere gelmesi içten bile değildir. Bünyeden aldırılmazsa o bireyi Bakırköy’e aldıracak bir yaşam biçimidir. Aklını kaybetme sebebini dışarda ararken, korktuğu ayna onu gösterir. Denk gelinirse seyreylemekte fayda vardır, hem sizin için eğlencedir hem de yanlışları ile kişiye çıkaracak dersler verir.

 “İnat ve gurur iyi arkadaştır, birlikte yenemeyecekleri değer yoktur. ”Niyazi Eres

 

Berk Yüksel 

 
Toplam blog
: 242
: 32770
Kayıt tarihi
: 09.03.07
 
 

21 Aralık 1973, Ankara doğumludur. Lisans ve yüksek lisansını “İşletme” alanında yapmıştır. Araşt..