- Kategori
- Dil Eğitimi
İngilizcemi geliştiriyorum - 7
Bu amaçla, birilerine ilham kaynağı olması, örnek olması amacıyla en az 12 dersten oluşan bir dizi hazırlamaya çalıştım. Birilerine yardımcı olursa veya ilham kaynağı olursa çok mutlu olurum. Elimden gelirse daha da bunu geliştirmeyi düşünüyorum.
İşte 7. ders.
Çeviri yoluyla daha çok ingilizce öğrenmek...
7. Ders
The protesters consisting of lawyers, trade unionists, doctors and deputies = Avukatlar, sendikacılar, doktorlar ve milletvekillerinden oluşan protestocular
Morsy became the symbol of democracy and heroism with his first stance = Mursi ilk duruşu ile demokrasi ve kahramanlık sembolü oldu.
Demonstrations in support of Morsy were also staged in Sudan = Mursi'ye destek gösterileri Sudan'da da sahnelendi
A big crowd gathered = Büyük bir kalabalık toplandı
Shouting slogans against the coup = Darbeye karşı sloganlar atarak
Deposed President of Egypt Mohammed Morsi appeared in court = Devrik Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi mahkemeye çıktı
Morsi refused to wear the white uniform usually worn by suspects in court = Mursi genellikle mahkemede şüpheliler tarafından giyilen beyaz üniforma giymeyi reddetti
He did not sign the papers he was handed = Teslim edilen kağıtları imzalamadı
Morsi told the judges "I am still the legal president of the Egypt. You are the ones who are illegal. You are also responsible for this coup." = Mursi, hakimlere, "Hala Mısır'ın yasal başkanıyım. Siz yasadışı olanlarsınız. Ayrıca bu darbeden de sorumlusunuz." dedi.
Due to security concerns = Güvenlik kaygıları nedeniyle
The court session was held in a saloon at the Police Academy = Mahkeme oturumu Polis Akademisi'nde bir salonda yapıldı
Amid tight security measures = Sıkı güvenlik önlemleri altında
Since the coup, Morsi has been held in a secret place = Darbeden beri, Mursi gizli bir yerde tutuldu
After the trial = Mahkeme/yargılama sonrası
He was transferred to Tora prison along with the other suspects = Diğer şüphelilerle birlikte Tora cezaevine nakledildi.
A new chapter is to open today in Brussels in Turkey's EU membership talks = Türkiye'nin AB üyelik müzakerelerinde yeni bir bölüm, bugün Brüksel'de açılacak
After an interval of more than three years = Üç yıldan fazla bir aradan sonra.
The opening of the chapter is expected to give momentum to the membership negotiations = Faslın açılması, üyelik müzakerelerine ivme vermesi bekleniyor.
At the inter-governmental conference = Hükümetler arası konferansta
One of the leading actors in the process = Süreçte önde gelen aktörlerden biri
Public opinion polls at home = Ülkedeki kamuoyu yoklamaları
Turkish public is not as enthusiastic about EU membership as it was at the beginning = Türk halkı, başında olduğu gibi, AB üyeliği konusunda hevesli değil.
Turkish Foreign Ministry issued a statement = Türk Dışişleri Bakanlığı bir bildiri yayınladı
The release in Egypt of all political prisoners = Mısır'da tüm siyasi tutukluların serbest bırakılması
The country's first democratically elected President Morsy in particular = Özellikle ülkenin ilk demokratik olarak seçilmiş Başkanı olan Mursi'nin
It will make an important contribution to the creation of a process of dialogue and conciliation = Diyalog ve uzlaşma süreci yaratılmasına önemli bir katkı sağlayacaktır.
Turkey has always stood by the principle of legitimacy = Türkiye her zaman meşruiyet ilkesinin yanında durdu
Giving support without any discrimination to administrations based on legitimacy = Meşruiyete dayalı yönetimlere herhangi bir ayrım gözetmeksizin destek vererek
Turkey is of the view that = Türkiye,... görüşünü taşımaktadır
The taking of steps within this framework on the basis of democratic principles and constitutional legitimacy = Demokratik ilkelere ve anayasal meşruiyet temelinde bu çerçevede adımlar alma
For an inclusive political process = Kapsayıcı bir siyasi süreç için
All segments of society have consensus on = Üzerinde toplumun tüm kesimlerinin uzlaşması var
Not only for Egypt's internal peace and order but also for the attainment of lasting stability in our
region = Sadece Mısır'ın iç barış ve düzeni için değil, aynı zamanda bölgede kalıcı istikrara ulaşılması için de
Free trade agreement currently negotiated between the US administration and the European Union = Şu anda ABD yönetimi ve Avrupa Birliği arasında müzakere edilen Serbest ticaret anlaşması
On John Kerry's agenda = John Kerry'nin gündeminde
Has the ability = Yeteneğe sahip
Concerns over electronic surveillance = Elektronik gözetim üzerindeki kaygılar
US intelligence agencies = ABD istihbarat kurumları/ajansları
To disrupt trade talks = Ticaret görüşmelerini bozmak için
The right balance should be found between ensuring citizens' protection from terrorist threats and their right to privacy = Doğru denge, terörist tehditlere karşı vatandaşların korunmasının sağlanması ve birey hakları arasında bulunması gerektiğini
Regarding missile defense system to be installed in Poland = Polonya'da kurulacak füze savunma sistemi ile ilgili olarak
Kerry gave reassurances = Kerry güvence verdi
Work is still underway = Çalışma halen devam ediyor
President Abdullah Gül replied to questions posed by newsmen at the press conference = Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, basın toplantısında haberciler tarafından yöneltilen sorulara cevap verdi
Regarding the opening of a new chapter in Turkey's membership talks = Türkiye'nin üyelik müzakerelerinde yeni bir fasıl açılması ile ilgili olarak,
Turkey's goal is to complete the membership negotiations successfully = Türkiye'nin hedefi başarıyla üyelik müzakereleri tamamlamaktır
Norway displayed the required sensibility = Norveç gerekli hassasiyeti göstermiştir
A big tradgey is unfortunately still unfolding in Syria = Büyük bir trajedi ne yazık ki hala Suriye'de gelişiyor
Turkey has happily spent $2 billion for them as it is part of being human = İnsan olmanın bir parçası olduğu gibi, Türkiye, memnuniyetle onlar için 2 milyar dolar harcadı.
The international community, though not at a desired level, has also extended aid = Uluslararası toplum, istenilen düzeyde olmasa da yardımı genişletmiştir
Turkey is well aware of Norway's sensibilities but more is inevitably expected = Türkiye, Norveç'in duyarlılıklarının farkındadır ancak daha fazlası kaçınılmaz bir şekilde beklenmektedir
Turkey's human rights records = Türkiye'nin insan hakları karnesi
Acknowledged the shortcomings observed in the past = Geçmişte, gözlenen eksiklikleri kabul etti
Some important reforms were carried out to remedy the drawbacks = Bazı önemli reformlar çekinceleri gidermek için yapılmıştır
Standards were raised = Standartlar yükseltilmiştir
This is something Turkey should be proud of = Bu Türkiye'nin gurur duyması gereken bir şeydir.
The process of Turkey's membership negotiations has resumed = Türkiye'nin üyelik müzakereleri süreci kaldığı yerden devam ediyor
Chief negotiator Egemen Bağış = Baş müzakerecisi Egemen Bağış
Favourable the democratization and reform movements in Turkey = Türkiyedeki olumlu demokratikleşme ve reform hareketleri
Bağış expressed his happiness = Bağış duyduğu memnuniyeti dile getirdi
Turkey's efforts being appreciated = Türkiye'nin çabaları takdir ediliyor
Turkey's primary goal is to join the EU as full member = Türkiye'nin öncelikli hedefi tam üye olarak AB'ye katılmaktır.
Regarding visa-exemption = Vize muafiyeti ile ilgili olarak
Enlargement commissioner Stefan Füle = Genişlemeden sorumlu komiser Stefan Füle
Bringing the Cyprus problem before Turkey as a pre-condition is a mistake = Bir ön koşul olarak Türkiye'den önce Kıbrıs sorununu getirmek bir hatadır
For a compromise = Bir uzlaşma için
EU is expected to assume a more participatory attitude = AB'nin daha katılımcı bir tutum düşünmesi bekleniyor
At the talks the duo took up Israel-Palestine peace talks = Görüşmelerde, ikili; İsrail-Filistin barış görüşmelerine başladı.
Reportedly the meeting was held in a strained atmosphere = Bildirildiğine göre toplantı gergin bir atmosferde yapıldı.
At the talks Israel's settlement project and Palestinian side's rejection to the project were high on the agenda = Görüşmelerde İsrail'in yerleşim projesi ve projeye Filistin tarafının reddi gündemin en önemli konusuydu
Bülent Arınç attended a reception hosted by Turkish Embassy in Belgrade = Bülent Arınç, Belgrad Türk Büyükelçiliği tarafından verilen bir resepsiyona katıldı
He took close interest in having conversations with Turkish expatriates = Türk gurbetçilerle görüşerek yakından ilgilendi
We were granted permission to build in the most beautiful corner of Belgrade a Turkish cultural centre = Bize, Belgrad'ın en güzel köşesinde bir Türk Kültür Merkezi inşa etmek için izin verildi.
We will also begin Turkish language courses and host exhibits, conferences and meetings = Türkçe dil kurslarına da başlayacağız, sergiler, konferanslar ve toplantılara da ev sahipliği yapacağız
To invest and create job opportunities = İş olanaklarını yaratmak ve yatırım yapmak için
We need to make our presence felt in terms of investments and job creation = Varlığımızı yatırım ve
istihdam yaratma açısından hissettirmeye ihtiyacımız var
Tension has marred relations = Gerilim ilişkileri gölgeledi
Talks will tackle a number of issues = Görüşmelerde, bir takım konularda ele alınacak
The visit reaffirm the strength of relations between the two sides = Ziyaret iki taraf arasındaki ilişkilerin gücünü teyit eder
An ideological offshoot = İdeolojik bir dalı
Egypt's new military-backed rulers = Mısır'ın yeni askeri destekli yöneticileri
Palestinians and Israel resumed their direct peace talks in July after a three-year hiatus = Filistinliler ve İsrail üç yıllık bir aradan sonra Temmuz ayında doğrudan barış görüşmelerine yeniden başladı.
Iranian authorities have been holding talks for two days = İranlı yetkililer iki gün boyunca görüşmeler yapıyor
The primary goal of the talks = Görüşmelerin temel amacı
To have Iran bring its uranium enrichment programme to a halt = Iran'ın uranyum zenginleştirme programını durdurmaya getirmek
They have made some headway = Bazı ilerlemeler yaptılar
The US representative has qualified the talks as constructive and serious = ABD temsilcisi, görüşmeleri yapıcı ve ciddi olarak niteledi
The talks have shown for the first time that they may end Iran's nuclear activities = Görüşmeler, ilk kez Iran'ın nükleer faaliyetlerini bitirebileceğini göstermiştir.
Kerry's unscheduled visit to Geneva = Kerry'nin Genova'ya plansız ziyareti
A comprehensive agreement on Iran's nuclear programme is close at hand = İran'ın nükleer programı ile ilgili kapsamlı bir anlaşma elimizin altındadır
With a sudden change in his programme = Programında ani bir değişiklikle
Netanyahu has claimed that = Netanyahu iddia etti
Come up with a proposition = Bir teklifle gelmek
Israel is outright against that proposition = İsrail, salt/düpedüz bu teklife karşı
His country reserves the right to defend itself = Ülkesi, kendisini savunma hakkını saklı tutar
On its own at all times and against all kinds of threats = Her zaman kendi başına ve her türlü tehdide karşı
Overcome these difficulties = Bu zorlukları aşmak/üstesinden gelmek
Turkish minister emphasized that = Türk Bakan şunu vurguladı
Turkey was among the top 25 countries to give UNESCO the greatest contribution = Türkiye, UNESCO'ya katkı veren en üsteki 25 ülke arasındadır.
Avcı also expressed his hopes = Avcı umutlarını da dile getirdi