Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Ocak '08

 
Kategori
Güncel
 

İnsan hakları ve türban

Türban meselesinin derinleri: Siyasi olarak;

Eskiden devletlerin yönetiminde din otoriteleri söz sahibiydi. Ülkeler dine göre yönetiliyor, halk da dine göre yaşıyordu. (Krallıklar)

Sonra anlaşıldı ki dinsel dogmalar yanlış, insan aklının doğruları bu dogmaları hep çürütüyor. (Bilimsel gelişmeler)

Bu yüzden dinin siyasi güç olması sonlandırıldı. (Devrimler)

Güç halka geçti. (Cumhuriyet)

Dinsel inanışlar, kültürel ve bireysel alana çekildi. Halkın her bireyinin eşit kabul edildiği ve bireysel haklarının tanındığı bir düzen kuruldu. (Demokrasi)

İnsanların bireysel düzeyde inançları gereği gibi giyinmeleri ve yaşamaları hakkını bu düzen tanıdı. (Modern devlet)

Felsefi olarak;

Türban bir dinin kutsal kitabının buyurduğu bir şey kabul edilir, (ki etmeyenler de vardır).
Bir dinin kutsal kitabı bir peygamberin iddiasına dayanır.
Peygamberin peygamberlik iddiası, kendi kişisel iddiasıdır.
Peygamberin varolduğunu iddia ettiği tanrı ise aklın doğrulamadığı bir sözde varlıktır.

Bu yüzden bu bilgi değil inançtır, ama inanç kendi iktidarını ve kültürünü yaratır, sorgulamayı yasaklar; dogmalar ileri sürer, kendi varlığını devam ettirmek ister. Bunu da bireyler üzerinden yapar.

Türbanın yarattığı çelişki:

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nde (1948) insan hak ve özgürlüklerine ilişkin otuz tane madde sayılır, sonuncusu şöyledir:

“Bu bildirgenin hiçbir kuralı, herhangi bir devlet, topluluk veya kişiye, burada açıklanan hak ve özgürlüklerden herhangi birinin yok edilmesini amaçlayan bir girişimde veya eylemde bulunma hakkını verir biçimde yorumlanamaz.”

Yani, ben sana özgürlük veriyorum ama, bu özgürlüğünü, özgürlükleri yok edecek şekilde kullanamazsın, diyor.

Türban meselesi de biraz böyledir.. Türkiye bireysel hakkı tanımıştır ama, bu hakkı, sivil düzeyde tanımıştır, siyasal düzeyde değil. Şimdi öyle olmaktadır ki, tanınan bir özgürlük, özgürlük tanıma iradesini yok edecek bir gelişim içindedir.

Neden yok etsin denebilir. Ama bu haksız olur çünkü. Din dogmatiktir. Tanrının üzerinde güç yoktur. Eger din siyasal güç olursa, kendi ahlakını, normunu, doğruluk anlayışını dogmatik bir şekilde dikte edecektir.

Efendim, buna gericilik denmesini nedeni budur. Çünkü modern devlet, bireyin hak ve özgürlüklerini tanıma aşamasına, dinin siyasal güç olarak alt ederek gelmiştir. Şimdi ise, tekrar din siyasal güç olsun, ahlak normu olsun, doğruluk ölçütü olsun, hayat pusulası olsun istenmektedir.

Peki, şu anki parlemontadaki siyasi irade, sizce modern devlet anlayışının bir gereği olarak mı bu türban olayını zorluyor? Bence cevap hayırdır. O dinsel eğilimleri güçlü olan bir ülke istiyor. Belki daha fazlasını istiyor, ama o aşama şu an için suçtur.

Türban zorlaması salt bir bireysel hak talebi değildir. Dinsel yaşantının baskın bir güç olmasının istendiği ve bunun mücadelesinin yapıldığı ve türbanın üniversitelere girmesinin önemli bir çıta olarak görüldüğü bilinmektedir. Modern devlet bu çabaya karşı kendini korumalıdır. Ama nasıl koruyacak ve koruyabilecek mi o meçhul.

 
Toplam blog
: 467
: 1012
Kayıt tarihi
: 21.10.07
 
 

Ankara'da yaşıyorum. Çeşitli güncel konularda, zaman zaman "Neden olaya böyle bakılmıyor?" diye düş..