Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Mart '17

 
Kategori
Ruh Sağlığı
 

İnsan kendini nasıl gerçekleştirebilir?

İnsan kendini nasıl gerçekleştirebilir?
 

Hayaller kaderimize açılan kapıdır


Abraham Maslow’a sorarsanız hayatın anlamını size “KENDİNİZİ GERÇEKLEŞTİRMEK” olarak açıklayacaktır.  

Peki insan kendini nasıl gerçekleştirir?

Kendini gerçekleştirmek kolay olsa insanlar bunu çoktan yapıyor olur ve bu denli çok kişisel gelişim kitabı yazılır olmazdı. Hız, haz, tüketim sarmalında dışsal olarak mutlu görünen insanların çoğu bugün kendi içlerinde mutsuz.

Mutluluk, Aristo’nun dediği gibi herkesin aradığı bir şey.

Mutluluğu arıyorsak eğer, kendimizi gerçekleştirmek bizi mutluluğa götürecektir. Zira her birimiz bu Dünya’ya belli bir yaşam amacı ile doğuyoruz. Dünya Okulu dediğimiz ortam, ruhun tekamülü için var olan bir kozmik tiyatro sahnesinden başka bir şey değil. Her birimizin bu tiyatro sahnesinde biricik ve eşsiz rolü var.

Bu öyle bir tiyatro ki, her rolün bir yeri, vazifesi var. Hepsinin bir var oluş sebebi var.

Doğaya baktığımızda bunu görmemek imkansız. Doğadaki her canlı öyle bir şekilde birbirine karşılıklı bağımlı ki, her birisinin varlığı besin zincirinde birbirini etkiliyor.

Bizler de doğadaki canlılar olduğumuza göre her birimizin yaşam oyununda bize özel bir görevi var. Bizler buna kader de diyoruz veyahut yaşam planı ya da kaderi plan. Her birimizin yaşam amacı kaderimizde saklı.

Düşünsenize bir kere. Acaba kendi yaşam amacınızı bulsanız ve bunu her nefeste yaşasanız nasıl olurdu? Mutlu olmaz mıydınız? Huzurlu olmaz mıydınız? Tatminkar bir yaşam sürmez miydiniz?

Ancak kendimize özel bu yaşam amacımıza ulaşmak imkansız değil.

Şöyle anlatmama izin verin dostlar…

Maslow “zirve deneyimi” diye bir halden bahsediyor. Bazı anlar ve olaylar vardır ki siz bir şekilde yaptıklarınız veya hissettikleriniz sonucu her şeyin üstünde, büyük bir içsel güçle dolu, okyanuslar kadar içi mutluluk dolu hissedersiniz. Büyük bir huzur ve tatmin içinizi kaplar.

İşte bu zirve anları kendimizi gerçekleştirmenin anahtarını içinde saklar.

Yapmamız gereken şey bizi o güçlü ve olumlu duygu aline sokan şeyin ne olduğudur. O an neyi ve ya neleri yapıyordunuz da o kadar mutlu ve huzurlu hissettiniz? Yaptınız neydi de size bu denli mutlu kıldı?

Mutluluk derken hazdan bahsetmiyorum.

Bunun özellikle altını çizmek isterim. Hazdan gelen duygusal tatmin mutluluk değildir çünkü çocuğun elinden oyuncağının alındığı zaman ağlaması gibi hazlara bağlı duyusal tatminin durması insanı mutsuz kılar. Benim bahsettiğim mutluluk hali geçici değil kalıcı olan şeylere bağlı olan bir haldir. Hazlar ise gelip geçici ve fani olan dünyaya aittir. Bu yüzden de mutluluğu vermez. Hazlardan gelen olumlu hisleri mutsuzluk sanan, çölde seraba kapılan insan gibidir.

Hayallerden bahsediyorum dostlar. Hayaller…

Hayaller sayesinde bugün sahip olduğumuz teknoloji, sanat, edebiyat, Felsefe gelişebildi. Bir hayal ile Ay’a gittik, bugün ise Mars’a gitmeyi hedefliyoruz.  Bir hayal ile yeni kıtaları keşfettik. Bir hayal ile bin bir çeşit sanat ortaya çıktı.

Hayallerimiz bizleri kaderimize bağlayan bağdır.

Sorun şu ki, çocukken var olan hayallerimizi zaman ile gelişen aklımız ve hayatı anlamlandırma sürecimiz, kısıtlayıcı inançlarımız, bizlere dayatılan sosyal normlar ile unutuyoruz. Dünya yaşamına uyumlanan ruhumuz zamanla kendi geldiği kaynağı ve eşsiz potansiyelini unutuyor.

İnsan kendi özünü bir kere unuttu mu, bir daha uyanana dek kendisini hatırlamaz. Uykuda yaşar. Kendi hayatını değil, bir başkasının hayatını yaşar. Her birimiz içimizde yer alan Tanrı parçacığı olan ruhumuz sebebiyle muhteşem bir potansiyele sahibiz. Kendi suretinde bizleri yarattığı yazılan Yüce Yaradan, bizlere büyük bir potansiyel vermiş. Yapmamız gerek bu potansiyeli hatırlamak ve gerçekleştirmek.

İşte bu yüzden kendini gerçekleştiren insan mutlu ve huzurlu olur. Çünkü, artık kendi doğasıyla ve varlık sebebiyle uyum içindedir. Kendine bu kozmik tiyatroda biçilen role direnmeden o rolü severek oynamaktadır. Bu yüzden de mutludur.

Hız, haz, tüketim sarmalında kıvranan insanlığın mutsuzluk sebebi, kendi özünü bulamamasından dolayı ruhuyla, hayat ile, evren ile denge ve ahenk içinde yaşayamamasından başka bir şey değil. Hal böyle olunca “illa ben, illa ben” diye ve ya “sadece benim dediğim doğru” diye hayata ve her şeye kafa tutan insan devamlı dışsal ve içsel bir çatışma halinde yaşar. Kendini sevmez. Kendini sevmeyen insan ise bir başkasını ve varlığı sevemez.

O yüzden hayallerimizi bulalım ve kendimizi gerçekleştirelim. Tek bir hayatımız var ve zaman bu kısacık ömürde akıp gidiyor. Deniz Seki’nin şarkısı ne diyor? “Hayat iki bilet sadece”.

Ya rüzgarın önünde başıboş savrulan bir yaprak gibi bu değerli ve kısa yaşamınızı rasgele yaşarız ya da varlık sebebimizi hayallerimizin bize açtığı kapıdan girerek bulup bu kozmik tiyatrodaki hayat oyunumuzu bilinçli olarak yaşarız.

 

Sevgiler,

Kenan Kolday

 

https://twitter.com/Naacel

https://www.facebook.com/public/Kenan-Kolday

https://instagram.com/naacel/

http://naacel.blogspot.co.uk/

http://www.felsefetasi.org/author/kenan-kolday

 

 
Toplam blog
: 245
: 1347
Kayıt tarihi
: 29.10.12
 
 

Çocukluğumdan beri kendimden büyük bir şeyleri arayıp durdum. Ve 1999 yılında yaşadığım şoklar il..