Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Kasım '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

İnsana dair!

İnsana dair!
 

Bebeklik, ergenlik, olgunluk gibi her birimizin bildiği dönemler üzerine ahkam kesmeyeceğim elbette, ancak ülkemizde yapılan hatalar ile ilgili dönemlere değinmek istiyorum, naçizane…

Ebeveynler asgari on sekiz yaşına kadar çocuklarına hizmet verme ile yükümlüdürler.

Sağlamak durumunda oldukları temel şartlar: sevgi, beslenme, barınma, güven duygusu ve eğitimdir.

Bebeklik dönemi, insanoğlunun ebeveynine en bağımlı olduğu dönemdir ancak bu bağımlılık durumu yürüme, konuşma gibi başlayan dönemler itibariyle azalmaya başlamaktadır.

Kendi suyunu alabilir, yemeğini kendisi yiyebilir durumuna gelmektedir.

Toplum olarak en büyük yaptığımız hata onu hala bebek olarak görmek ve becerilerini fark edip, geliştirmesine yardımcı olmak yerine ısrarla beslemeye, ısrarla yerinde oturtmaya çalışmaktır!

Üşüdüğünü fark etmesine izin vermez, acıktığını anlamasına olanak tanımayız!

İstediğini giymesini de hoş görmeyiz, gidilecek yere uygun bulmayabilir, ille de “Aman ne ilgisiz anne demesinler”, “Aaa baba yeterli para kazanmıyor mu yoksa” diye eleştirmesinler isteriz!

Çocuk ise ısrarla giymek istediği giysi hoş bulunmadığından dolayı hayal kırıklığı içindedir, yanlış yapmış zannetmektedir, tercih hakkının olmadığını düşünmektedir!

Okul çağında sınıfının birincisi olsun isteriz, bu nedenle ödevlerini bile yapanlarımız bulunmaktadır, çocuğumuz değildir aslında o anda önemsediğimiz, farkında değilizdir ki, anne ve babalar olarak çocuğumuz üzerinden kendimizi kanıtlamaya çalışmaktayızdır!

Bir birey olmasını kabullenmediğimiz bebeğimizin(!) bizi utandırmamasını isteriz!

Çok değil, sekiz yıl önce, el becerileri için malzemeler istendiğinde, bütün veliler kırtasiyelere koştururlardı.

Sınıf içinde, çok iyi biliyorum ki, bir tek ben oğlumun eline parasını veriyor ve kendisinin halletmesini istiyordum. Onun sorumluluğuydu ve elbette ki becerebilecek donanımdaydı!

Resim dosyasını evde unuttuğunu fark ettiğim zaman, sanıyorum on yaşındaydı, işe geç kalmak pahasına okula götürsem mi acaba diye ikircikte kalmıştım, bir tarafım oğlum için üzülüyordu ama diğer tarafım “Gülgün, bunu yaparsan, sorumluluk duygusu yeterince gelişmez! Bir gün utansın, gerekirse iki gün, ama bunun kendi sorumluluğu olduğunu anlasın ve ödenecek bedellerin olduğunu da…” diyerek elime aldığım dosyayı aynen yerine bırakmışlığım vardır!

Amacım oğlumu yaşama hazırlamaktı!

Ebeveynlerin görevi bebeklik döneminden sonra bu olmalıdır!

Eğitimin de amacı aslında budur, bir takım bilgiler ile bilgilendirilirken, bir taraftan da birey olarak kişiliklerini bulmalarına, bireysel becerilerini fark etmelerine, geliştirmelerine aracılık etmektir.

Toplumumuzda yapılan en büyük hata, çocuklarımız üzerindeki tahakkümlerimizdir!

Nedense bireyselliğini kabul edemeyiz, nedense lafın gelişi, çocuklar üzerine kurulu yaşantıları tercih etmenin altında yatan gerçekleri aslında az biraz düşününce bulmamak mümkün değildir!

Bir çok kadın doğurduğu çocuk ile toplumda yerini bulmuştur, bu durumunu kaybetmek istemez!

Bir çok baba erkekliğini kanıtlamıştır!

Kendi bireyselliğini yaşayamamış ebeveynlerin çocuklarının bireyselliğini kabul etme gibi bir yetileri olmasını da beklemek anlamsızdır.

Hattı zatında karı-koca ilişkileri içinde dahi birey olma durumunu anlayamamış kişiler varken!

Ergenlik dönemi en sıkıntılı dönemdir, gerek hormonları deliler gibi çalışan genç kızlar ve erkekler, gerekse de ebeveynler açısından!

Erkek çocuğunun ailesi yalnızca fevri davranışlarından yakınırken, kız çocukları için durum vahametli bir hale gelmiştir: Namus!

Cinsellik bizim toplumuzda yasaktır! Nasıl yani demeyin, her bir birleşme günahtır! Karı koca arasındaki dahi, hemen deliller yok edilmeli, hemen arınılmalıdır, yoksa yanılır alimallah bu günahtan!

Hatta derler ki, cinsel birleşmeden sonra gusül abdesti almadan bebeğinizi emzirmeyin! Bebeğin gözü ile de temasa geçmeyin!

Yani, öyle çirkin bir şey, öyle utanılası!

Her cinsel düşünce ve eylem de çirkindir bu yüzden, o nedenle her bir küfür cinsel eylem içerir!

Öyle bir adiliktir yani!

Namussuzluktur, dine, imana!

Ama nedense herkes bu namussuzluğu yapar, yapana revadır, nasıl bir adalet duygusuysa!

Allah aşkına, var olan bir şey yok sayılır mı?

Özellikle sorum din, iman diye dövünenlere: Allah’ı mı sorguluyorsun be mübarek, böyle yaratmış, karşı mı çıkıyorsun?

Ergen hallerimi unutmadım, çok şükür, oğlumun gelişmesine de tanığım, bu nedenle gözlemlerim gerçekleri ifade edecektir: Ergen yaşa ulaşan her genç, öpüşmek de ister, sevgilisi olsun da, bu kadar basit!

El ele tutuşsun, güzel sözler duysun…

Anne babanın güzel sözleri yetmez artık, başkalarından duysun ister!

İçi kıpır kıpırdır, karşı cinsin teni dokunsun ister!

İyi ki de böyle ister, normalidir, istemeyebilir, aynı cinsi tercih edebilir, hastalıklı durumlardır bunlar, tedavi gerektirir, anomalidir yani…

Ailenin görevi aslında bu dönemde de yaşama hazırlamaktır, doğru seçimler yapması için yönlendirmek, flörtleri olmasını sevgiyle karşılamaktır!

Hangi bireye güvendiğinizi söyler ve doğru kararlar alacağına inanıyorum derseniz, otokontrolü hiçbir gücün beceremeyeceği kadar sağlıklı çalışır!

Toplumuzda ne yapılıyor, flörtün olmasın, erkek arkadaş yasak, yahu kız kıza gezerlerken tonla erkek takılır peşlerine, bırakın erkek arkadaşları da olsun ki yanlarında, korusunlar kızlarınızı, itten, uğursuzdan!

Namus!

Namus nedir, hakikaten?

Namusu dürüstlük olarak bilirim, onur olarak!

Yaptığının arkasında durmak, birilerini arkadan vurmamak!

Samimiyetsizlik de namussuzluktur nezdimde!

Genç kızlar ve erkekler, birbirlerine dokunsun isterler, hangi birimiz istemedik, ne olur anımsayın az biraz, öpüşmek isterler, sevişmek!

Almanya’da eğitim görmüş yaşı hayli yüksek bir tanıdığım anlatmıştı, öğrenciyken bir Alman ailenin yanında kalıyormuş, evin hanımı bir akşam toplamış kendi çocuklarını ve tanıdığımı, demiş ki, adı her ne ise, Helga diyelim, erkek arkadaşıyla özel bir gece geçirmeye gitti, geldiğinde yüzünde kızarıklıklar olabilir, görmezden gelin, lütfen onu utandırmayın!

Haa, bu arada aynı tanıdık şunu da anlatmıştı: Sevgili edinmek istiyorum, bir derneğe üye olmak istedim Almanya’da, derneğin üye yaş ortalaması on sekiz, yirmi yaşındayım diye kabul edilmedim!

Şapka çıkartmak gerekir!

Biz koruyoruz, aklımızca, namus belası uğruna, ya sonra?

Sonrasında baskılar yıldırıyor, hormonlar isyanlarda ve tek kurtuluş kırmızı kuşak sarılan beyaz gelinlik, çünkü anne ve babalar, hatta genç adamlar namusun bu olduğuna inanıyorlar!

Yanlış evlilikler, yaşanmamış gençlikler!

Adam da, kadın da arayışlarda, tecavüzler, ihanetler…

Namus bu şakaya gelmez!

Adam aldatır, kadının hakkı ise namludur!

Ey ebeveynler, günah ile doğurduğunuz için midir çocuklarınıza çektirdikleriniz?

Allah ise günahınızın sebebi, var ettiği gerçeği yadsımanız karşı gelmeniz değil midir?

Bu nasıl bir Allah sevgisidir?

Dünyaya getirdiğiniz canlar ucuz mudur bu kadar?

Yoksa canlarınız mı bu kadar ucuz?


Gülgün Karaoğlu
Kasım,01/08

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..