Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Şubat '14

 
Kategori
İnançlar
 

İnsanın kendisi ile barışık olması

İnsanın kendisi ile barışık olması
 

Resim görsel netten alıntı


"Asra yemin olsun ki, İnsan mutlaka ziyandadır. Ancak iman edenler, salih amel (iyi işler) işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye eden ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır." Asr suresi(1.2.3. ayet)
Kişinin kendisinin farkına varabilmesi, iyileri ve kötüleriyle kendini tanıması, kötü yanlarını törpülemesi ve sonuçta kendisiyle barışık olması, ideal olandır.

Yaşar Hocamla bir sohbetimizde insanın kendisi ile barışık olmasını dini açıdan irdelemiştik. Günümüz insanın orjinal halinden uzaklaştığını dinini öğrenmekten uzak, kulaktan duyma bilgilerle, dine sokulmaya çalışılan hurafeleri dinmiş gibi kabul edip o şekilde dinini yaşamaya çalışmasının sebepleri üzerinde durdu.   

İnsanın kendisi ile barışık olması 2 şekilde olur. Birincisi, hani her insan islam fıtratı üzere doğar. Bu şekliyle bu fıtratını devam ettirmesi kendisiyle barışık olması demektir. Orjinal halini koruması ona sahip çıkması ve onunla yaşamaya çalışması gibi. Diğeri de normal yaşamı boyunca, dini inancı gereği yaşantısı ile gurur duyması ve kim olursa olsun karşısında, onurlu ve dik durmayı başarması. Kendisini sevmesi güzel görmesi gibi.Kibir değildir bu, gurur değildir bu. İnancıyla yaşantısıyla elinden geldiğince övünç duymasıdır. Bir yerde şükretmesidir, hamd etmesidir. Bir kalıba girmek ne kadar yetersiz, yani sadece namaz kılmak, sadece oruç tutmak, sadece kapanmak gibi... İnsanın bilgili olması neyi niçin yaptığını bilmesi, bir şekilde yaşayan din olması. Zaten İslamın da istediği bu değil mi?

İnsan bir kimliğe bürününce her yönüyle örnek olması gerekir. Bu anlamda bilinçli ve devamlı olmalı… Toplumun çok iyi örnek kimselerin olmasına gerçekten çok ihtiyacı var. Hem görüntüsüyle, hem yaşamıyla, konuşmasıyla, ahlakıyla…Bunun da tek yolu; Peygamberi ahlakla ahlaklanmaya çalışmaktan geçiyor. Başka türlü değil.Onu tanımakla ,İslamı bilmekle mümkün. Örneğin örtü konusunda; etrafta bazı acayip örtünenler görüyorum. Örtünüp de onlar gibi ahlaki davranışlar sergilemektense bırak farklı olsun…

Kuru cahil bir takım işleri yapınca sonuç kötü oluyor. Ben bazen sokakta çarşaflı kimseleri görünce acaba bunlar niye böyle diye onlara değil de, kendime sorarım. Eğer bilinçliyseler böyle olmamaları lazım derim, yok eğer değillerse sırf iyi niyete kötü örnek oluyorlar diye düşünürüm. Çünkü onları görenler gerçek İslamda bu tarz giyim şeklinin olduğunu düşünüyorlar, ve bize, Müslümanlara kötü gözle bakıyorlar, dışlamaya çalışıyorlar. Zamanla her şey değişti. Çerçeve esas olmak üzere esası kaybetmememiz lazım, yoksa içi boş şekillere kalıyor.
din= sakal
din=örtü
din= şalvar
din=çarşaf oluyor..

Oysa peygamberimiz(s.av) tek kelimeyle ne güzel özetlemiş İslamı; “ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” buyurmuştur. Güzel ahlak insanın kendisine başkasına ve Yaradanına karşı iyi birey olması demek değil mi? Başkasına karşı iyi birey olan başkasını rahatsız edecek giysi giyer mi? Kendi dışında ötekine karşı yararlı olacak kişi, hem sözel, hem davranışsal hem de görüntü olarak aykırı olur mu?

Kendisini seven kendisi ile barışık yaşayan insan hayatından tat alır, hem kendini hem tüm yaratılmışı sever. Hem kendine hem etrafına faydalı  güzel işlerde öncülük eder. Nitekim Asr suresinde; Yüce Allah içinde bulunduğumuz durumumuzu ve kurtuluş yolunu kutsal kitabımızda bize bildirmiştir.

Kendinizle barışık, mutlu bir yaşam yaşamanız dileğimle...

 

Muhabbetle,

Hanife Mert

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 149
: 4363
Kayıt tarihi
: 08.06.12
 
 

Anadolu Üniversitesi İktisat  mezunuyum. Emekli muhasebeciyim. Felsefe, İlahiyat, Sosyoloji ve Ps..