İnsanlık suçu Türkiye'nin üzerine kalacak

Bir süre önce Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın, muhaliflere karşı kimyasal silah kullanarak insanlık suçu işlediği iddia edilmiş, acayip deliller olduğu söylenmişti. Ancak kanıtların pek de iddia edildiği gibi güçlü olmadığı sonradan ortaya çıkmış, konu kapatılmıştı.

Bu sefer de; madem kimyasal olmadı işkence verelim denildi.

Bu maksatla ABD’nin Ortadoğu’daki önemli işbirlikçilerinden Katar’ın finansmanı ile, Türk Başbakanı Erdoğan’ın da müşterisi olduğu bir hukuk firması tarafından basına işkence fotoğrafları sızdırılarak, Suriye’deki yangının üzerine bir kez daha benzin döküldü.

İşkenceyi, suçluları konuşturmak için bir yöntem olarak kabul eden ve kendi ülkesinin yapılan işkencelere aldırış bile etmeyen bir halk, Suriye’de yaşananlar için ise derhal ağıtlar yakacaktı. Esed insanlık suçu işliyor diye inim inim inlemek, iktidarın Suriye politikalarını desteklemeyenlerin ise ne kadar duyarsız, kötü niyetli, riyakar, Müslüman düşmanı, omurgasız, Yahudi dostu vs. olduğunu söylemek için, fotoğrafların gerçek olup olmadığının ortaya çıkmasını bile beklemeyecekti.

____________

Suriye’de, bir çok ülkenin parmağını sokmuş olduğu, kirli bir iç savaş yaşanıyor. Yıkılmış bir ülke, perişan edilmiş bir halk, on binlerce ölü, milyonlarca yerinden yurdundan edilmiş mülteci var. Bu şartlar altında gerek rejim, gerekse de muhaliflerin bir çok insanlık suçu işlediğini tahmin edebilmek için, o fotoğrafların gerçek olmasına gerek bile yok aslında.

Fakat o suçların tamamını, sadece tetiği çekenlerin üzerine yıkma kurnazlığına kalkışmasın hiç kimse. Gerçek sorumlular, kavganın taraflarından çok bu savaşa benzin dökerek, uluslar arası platformlarda savaş kararı çıkarmak için çırpınanlardır.

Bir yandan bölgeye tırlar dolusu silah göndererek yüz binlerce insanın ölümüne zemin hazırlayıp, diğer yandan da “insanlık suçu işleniyor” diye yırtınanlardır.

Daha açık söyleyelim mi; Büyük Ortadoğu Projesi hayata geçebilsin diye, Suriye’yi kan ve gözyaşına boğan, ABD’dir, İngiltere’dir, Katar’dır, Suudi Arabistan’dır ve elbette Türkiye’dir.

Pekiyi dünya bunları görmüyor, hiçbir şey söylemiyor mu dersiniz..?

Söylemez olur mu. Alman milletvekili Jan van Aken bir konferansta, Suriye’de yakalanan El Kaide/ El Nusra terör örgütüne ait pasaportlardaki mührün Türkiye giriş-çıkışlı olduğunu söylemiş.

Yetinmemiş Alman vekil, insanlık suçu işleniyor diye inim inim inleyenlerin sahtekarlığını yüzlerine vururcasına; silah sevkiyatı yapanların hiçbir tıbbi malzeme göndermediklerine de dikkat çekmiş.

Hele ki Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim’in, ikinci Cenevre konferansında söyledikleri Türkiye için çok daha endişe verici. Muallim, tüm dünyanın gözleri önünde Türk Başbakanının adını da vererek, bütün olanların sorumlusunun Türkiye olduğunu söylemiş. Bizzat Suriye’li yetkililer, daha şimdiden Türkiye’yi  birinci dereceden suçlu ilan etmiş bulunuyor.

Aslında bu kirli oyunun içinde daha bir çok ülke var. Fakat Türkiye, gerek konumu ve gerekse de Suriye politikaları itibarıyla, bu olayda koçbaşı pozisyonundadır. Üstelik bunlar daha ilk tepkilerdir ve yaşanan insanlık suçlarının utancı ve sorumluluğu, büyük ölçüde Türkiye’nin kucağında kalacak gibidir.

____________

İyice anlaşılsın diye söylüyorum; Türkiye bir insan ismi değildir. Yukarıdaki o Türkiye kelimeleri ile üzerinde yaşamakta olduğunuz toprak suçlanmıyor. O toprağın üzerinde yaşamakta olan insanlar kastediliyor.

Yani yaşanan insanlık suçlarının sorumlusu olarak gösterilenler; bu ülkenin bütün vatandaşlarıdır. Ahmet’ler, Mehmet’ler Recep’lerdir. Ayşe’ler, Fatma’lar, Emine’lerdir.

Bütün bir halk, büyük bir günahın vebali altında bırakılıyor. Bunun sorumluları ise, sanki Katar’da, sanki Suudi Arabistan’da demokrasi varmış da, bir tek Suriye’de yokmuş gibi, “Esed diktatör” diye hala çemkirenlerdir…

____________

Mustafa Yener