Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Nisan '11

 
Kategori
Güncel
 

İnsanlıktan utandıran o ''An''

İnsanlıktan utandıran o ''An''
 

Bedri Baykam' la Cuma günü, ressam arkadaşımın sergisini ziyaret ettiğim sırada tanıştım.  

Sıcak, güler yüzlü yapısı, insanlarla olan samimi diyalogları, yeni eserlerini sergilemenin heyecanını yasayan genç ressamlara olan desteğiyle ve heyecanlarına ortak olmasıyla gayet sempatik tavırlar sergiliyordu .  

Sanatcı olmak duyarlılık mı getirirdi, yoksa duyarlı insanlardan mı sanatçılar doğuyordu ?  

Ünlü ressam Bedri Baykam’ın Beşiktaş Akatlar Kültür Merkezi'nde “İnsanlık Anıtı”yla ilgili katıldığı toplantının ardından bıçaklı saldırıya uğramasını sevenlerini hem çok üzdü hem şok etti …  

Kim ne amaçla, neye tepki olarak yapmıştı bu çirkinliği.  

Kimseye zararı olmadığını düşündüğüm bir sanatçının ne husumeti olabilirdi bıçaklayan kişiyle ?  

Aslında benim üzüldüğüm diğer bir konu ise haberin küçük bir ayrıntısında gizliydi…  

Her konuya duyarlı olan ünlü ressam, bıçaklı saldırıya uğradıktan sonra, sokak ortasında bağırarak araçlardan yardım istedi.  

"Beni hastaneye götürün" diye bağıran Baykam'a bazı araçlar kapılarını kilitleyerek yardım etmedi.  

Haberin bu kısmını okuduğumda durakladım . Yanlış okuduğum düşüncesiyle bir daha okudum, ‘’bazı araçlar kapılarını kilitleyerek yardım etmedi’’  

Neydi acaba araclarını kitleyip almamalarının sebebi,  

Araç mı kirlenirdi kanlar içerisinde yardım isteyen Baykam araca bindiğinde…  

Korkunun diğer adımıydı, araç kapılarını kitlemek…  

İnsanlık denen o değerin kaybolması mıydı diğer adı…  

Yoksa Vicdan denen, insanlık denen şeyin terk etmesi miydi yürekleri…  

Geçenlerde Taksim’e doğru yol alırken, önümüzde bir taksicinin ısrarlı korna çalışı dikkatimi çekmişti…  

Şoföre sanırım bir problem var, yol verir misiniz diye ricada bulundum, yan tarafımıza gectiğinde taksinin arka koltugunda bir adam ve adamın bacağına uzanmış birini fark ettim.  

Ya bir rahatsızlık, ya kaza gecirmiş ya da başka bir sebepten, sonuçta acil olarak hastaneye yetiştirilmesi gereken bir yaralıyı taşıyordu taksi.  

Çalan kornaya aldırış etmeden yollarına devam eden ve inatla yol vermeyen o beyinsizleri gördükçe sinirlerim bozulmuş ve söylenmeye başlamıştım.  

Belki normaldi, İstanbul’daysanız ve trafikte ilerliyorsanız herkes korna çalabilirdi ama bu ısrarlı çalışta bir problem oldugu belliydi, hadi onu da geçtim .  

Arabanın içindeki adam dayanamayıp arabadan indi ve öndeki araçlara yalvarıyorum yol verin arabada hasta var’ diye veryasın etti. 

Hala yol veren yok…  

O an arabadan inip bildiğim tüm küfürleri dolu dolu edip araca yol vermelerini sağlamak istedim .  

Taksi soförüne rica ettim, kornaya basın, var gücünüzle durmadan basın lütfen, yol versinler, o da benım o halimden etkilenmiş olacak ki hem kornaya basıp, hem kafasını uzatıp ‘el insaf yol verin arabada hasta var ‘ diye bağırmaya basladı.  

Ondan sonrasını görme sansım olmadı, umarım da yetiştirilmiştir zamanında .  

Ama öyle nefret ettim ki yaşadığım şehirden, insanların pervasızlıkları, duyarsızlıklarından öfkeyle doldum.  

Arkadaslarımla buluştuğumda hala en üst seviyedeydi sinirlerim.  

İstanbul mu yozlaştırıyor, duygusuz ve duyarsızlastırıyordu bizi, yoksa zaten içimizde mi vardı.  

Herkes ağız birliği yapmışcasına aynı şeyi konuşuyor  

‘ BURASI İSTANBUL’ 

Evet burası İstanbul, hayat zor , yaşam kosulları zorlayıcı, trafik stresli, şehir hayatı yorucu , hayat pahalı, ekmek aslanın ağzında değil midesinde ama bu saydıgım hiçbir durum yolda hastaneye can yetiştiren ya da yolda yaralanmış birine kapılarını kitlemeyi gerektiren bir sebep barındırmıyor.  

Bence hırslarımıza yeniliyoruz…  

İstanbul hayatı zor , calıstıkca daha fazlasını istiyoruz daha fazlasını istedikce uzaklasıyoruz değerlerimizden, hırslarımız yaşam değerlerimizin önüne geçiyor ve bazen insan olduğumuzu unutuyoruz.  

Dostluklar, arkadaşlıklar, değerler, aile kavramı hırslarımıza yenik düşüyor…  

Sadece bu olay değil, geçenlerde olmaz böyle şey dedirtecek bir olay yaşadığımda daha iyi anladım .  

Ve ‘’bu kadarına da pes ‘’ dedirtecek bir olayla karşılaştım…  

Mecidiyeköy'ün herzamanki hengamesinde yine takside arkadan sirenleriyle bir ambulans…  

Yine trafik, yine kaos, ama en azından yüzlerde yol verememenin telaşını görmek bile yetiyor bana canııım İstanbul’umda.  

Yan tarafımda bir otomobil, içinde bir kadın rujunu tazeliyor, arkada ambulans sirenlerine basa basa yol istiyor, kadın aynadan bakıyor rujunu tazelemeye devam ediyor, o an o kadına karşı içimden geçenler, şu anda sizin içinizden gecenlerden farksız değil …  

Bir kadının araç kullanırken aynı zamanda maskara ya da ruj sürerkenki azmi ne Bill Gates’te, ne Mark Zukenberg te, ne Einstan’da, ne de başka birinde vardır (!)  

Eee be kadın azmini anladık da, hiç mi vicdan yok, arkada can havliyle hastaneye yetişmeye çalışan bir yaralı, bu kadar mı insanlıktan çıkmıştık artık, yan yan ambulansa bakıp, aldırmayacak ve rujunu tazelemeye devam edecek kadar seni insanlıktan çıkaran hangi ruh hali olabilirdi ?  

Bir kez daha bu insanlarla aynı havayı solumaktan nefret etmiştim!..  

Gelelim Beşiktaş Akatlar Kültür Merkezi'nde “İnsanlık Anıtı”yla ilgili katıldığı toplantıda bıçaklanan Bedri Baykam ‘a …  

Bir Ülkenin Başbakanı ünlü bir sanatcının yapmış oldugu esere çıkıp Ucube benzetmesi yaparsa halk neylesin !  

Bir sanatçının eserinden bahsediyoruz . Beğenirsin, beğenmezsin ve hatta o anıtın o bölgeye uygun olmadıgını savunursun, bu ayrı bir konu…  

Yaptığı eser, hiçbir anlam da uyandıramayabilir nezdinde, ama bir sanat eserine nezaketten uzak bir tavırla tepki verirsen bu memlekette hastaneye yetişmeye çalışan kişiye de yol vermezler, arkada ambulansın siren sesini duydugu halde aldırış etmeden rujunu da tazelerler, sanattçıyı da yol ortasında bıçaklarlar ve hatta ve hatta, çığlık çığlığa yardım isterken arabalara almayıp, kapılarını da kitlerler.  

Ben uslübun ve tavrın savaş ya da barış ortamı yaratacağını düşünenlerdenim.  

Hani bir söz vardır ‘ tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır’  

Daha önce de yazdım, bu tarz olaylar oldukça da hep yazacagım .  

Bizlerki Kurtlar vadisi ilk çıktıgında etkisinde kalıp ‘ ‘Ben Polat alemdarım uleeen ‘ diyip adam vuran bir toplumuz .  

Bizlerki Küçük Sırlar dizisindeki gençliğe özenip kırmızı rujun trajını arttıran, dizide giyilen kıyafetlerin satış oranını tavan yaptıran, dizi oyuncularının imza gününde alış veriş merkezinde izdiham yaşatıp, mağazanın camlarını yere indiren, kepenkleri parçalayan bir toplumuz …  

Bizler ki çıkan hemen her diziye ‘Türk Aile yapısına aykırı, kişisel gelişimi bozan davranışlar içermektedir ‘ uyarısını yapan bir ülkeyiz.  

Niye ?  

Çünkü gercekten etkileniyoruz, izlediğimiz her karakteri, beğendiğimiz her kahramanı rol model alıyoruz ve onlara göre şekilleniyoruz.  

Bir Bihter oluyoruz, bir Fatmagül, bir Ayşegül ... Bazen Burhan Altıntop, bazen Polat Alemdar ...  

Öyleki bir ara ortalığı Issız Adam modelleri basmıştı, neyse ki Ramiz Dayı çıktı kurtardı bizi, herkesde bir felsefe bi nutuk (!)  

Özeniyoruz, etkileniyoruz …  

Ülkeyi temsil eden Sayın Başkan'ın çıkıp ünlü Heykeltraşın ‘ İnsanlık Anıtı ‘ eserine Ucube dikmişler şeklinde sanatı ve sanatcıyı rencide edecek kaba bir benzetme yapıp, insanları ayağa kaldıracak tavrı takınırsa, Halk neylesin…  

Kaldık i Bedri Baykam ‘’Heykel üzerinden gerçekleştirilen sanatçı dayanışmasının hükümete bir tepki olarak gelişmediğini, “Biz İnsanlık Anıtı'na, gerçekten estetiği ve temsil ettiği değerleri, sanatın içine kattığı felsefeyi sevdiğimiz için sahip çıkıyoruz” diye hükümete tepki vermediğini, Sanatçıya yakışır bir incelikte dile getiriyor.  

Bence , Sayın Başbakan çıkıp sanatı da, sanatçıyı da rencide edecek bir üslupla ‘Ucube’ benzetmesini yapmasaydı, ve sanat severlerin tepkisini bu uslubuyla çekmeseydi, sanatçıyı onure edip yaptıgı eseri taktir edip, Bakan Davutoğlu’nun takınmıs olduğu üslüpla ‘’ Kars’ın tarihi dokusuna uygun olmadıgını, Kars'ın o zengin kültürünü yansıtmadıgını, Kars’ın mimari estetiğine uymadıgını ‘’ uygun bir dille ifade etseydi ‘’ BİLMEM, BİLEMEM ‘’ belki de, Bedri Baykam, Akadlarda açıklama yapmayacak, bıçaklanmayacak, can havliyle yardım istemeyecek ve yardım isterken arabaların kapıları kapanmayacak, bizler bu acı gerceği bu sekilde görmeyecek ve insanlığımızdan birkez daha utanmayacaktık, kim bilir …  

Bu aralar Mecliste polemik yaratan deyimler atasözleri pek moda ..  

‘’Fransız kalmak ‘’ … 

Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” sözlerine karşılık 'cami duvarına işemek' tabiri …  

İş bu boyuta gelmişken ben de konuyla alakalı bi atasözüyle atıfta bulunmak istedim saygı değer büyüklerimize ;  

'' SÖZ VAR İŞ BİTİRİR, SÖZ VAR BAŞ YİTİRİR …''  

 

 
Toplam blog
: 58
: 3499
Kayıt tarihi
: 16.11.10
 
 

Mersin Üniversitesi Turizm Otelcilik Konaklama işletmeciliği mezunuyum. ..