Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Nisan '15

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

İnternet ve tüketim çağında satın alınan kimlikler

İnternet ve tüketim çağında satın alınan kimlikler
 

Maslow un ihtiyaçlar piramidini çoğumuz biliriz. Temel ihtiyaçlar ( eksiklik ihtiyaçları ) ve üst düzey ihtiyaçları ( gelişim ihtiyaçları ) gösteren bu piramitin modern çağa ait günümüz insanının ihtiyaçlarını hicv eden bu görsel çok anlamlı.

Gerçekten de internet, teknoloji çağının ve bunların yönlendirdiği tüketim toplumunun yeni insan modelinin kendini ve çevresini algılama, değerler oluşturma ve ruh sağlığında çok önemli etkileri var. 

Bilginin doğru, yanlış her kaynaktan süratle geldiği, sürekli yeni bir şeylerin empoze edildiği ve daha ne anlama geldiğini anlamadan kendisini ayak uydurmak zorunda hissettiği bu yeni dönem ve bu yeni dünya algısı karşısında zorlanmalar yaşıyor insanoğlu...

Bir yandan herkesin bilgiye bu kadar çabuk ulaşmasının ve küreselleşmenin birçok yararı varken, diğer yandan da bu bilgilerin nasıl yorumlandığı ve nasıl etkisinde kalındığı da başka sorunları beraberinde getiriyor.

Eğer kolay etkilenen ve kimlik arayışına devam eden biriyse; kendisi olma, birey olabilme amacından vazgeçerek onu sürüye ait kılmak isteyen ve eğer diğerleri tarafından beğenilmez ve onaylanmazsa yok sayılacağı kaygısını yaşatan bir güce farkında olmadan teslim oluyor.

Güçlü olmanın, güzel olmanın, ünlü olmanın, fit görünmenin, paralı ve başarılı olmanın çok önemli olduğu ve bunların mutluluk getireceği şartlandırması yapılırken, bunun nasıl olacağının da kuralları tüketim toplumunu oluşturan ve yönetenlerin elinde.

Televizyonlarda, sanal ortamda, magazin dergilerinde daha çok dış görüntü, ün, şöhret, lüks yaşam servis edilirken değerlerden de bahseden çok az! 

Popüler kültür denen oyunun kuralı gereği, ne yaparsa yapsın insanı eksik hissettiren " olmadı " diyen bir sistemle karşı karşıyayız. 

İnsanın değerli olmak ve beğenilmek için; beden ölçülerini, ne yiyeceğini, nasıl giyineceğini, nasıl bir evde oturacağını, hangi marka cep telefonu kullanacağını, hangi arabalara bineceğini, nerede eğleneceğini, nasıl güzel olacağını başkaları belirliyor. 

Sonunda birbirine benzetilmeye çalışılan, özenti, boş, kendisi olamadığı ve hep kendisine sunulan ama aslında model olamayacak rol modellere takıldığı için mutsuz olan ve bu çemberden çıkamayan gençler, kadınlar, erkekler...

Eğer izin verirlerse ne kadar para harcarsa harcasın, ne kadar uğraşırsa uğraşsın yine şişman, yine demode, yine güçsüz, yine çirkin hissetmelerini sağlayacak bir ruh haline sahip oluyorlar. Sürekli trendi yakalamak zorundalar. Böyle hissettirmek bu sistemin devamını sağlamak ve insanı önce aptallaştırmak sonra da köleleştirmek için gerekli çünkü.

Maalesef çoğumuz, yaşadığımız bu iletişim çağında kendi kişilğimizi inşa etmek yerine, bir kimlik satın almaya uğraşıyoruz. Bundan en çok etkilenenler başta gençler maalesef...Hele bir de aynı akıntıya kapılmış ebeveyne sahiplerse! 

Bu kültürün dışında kalmaya gayret eden insanlar da hızla diğerlerinden ayrılıyor ve bulundukları ortama kendilerini yabancı ve uzak hissederek başka türlü bir mutsuzluk yaşıyorlar.

Dergide gördüğümüz o evde oturmak, falancanın üzerinde gördüğümüz o elbiseyi almak, filan gibi estetik yaptırmak, televizyonda gördüğümüz o mekanda yemek yemek, gözde tatil ya da eğlence mekanlarına takılmak,marka kullanmak ve bunları da gösterme ihtiyacı bizi biz yapmıyor. Biz bunları yapmakla bir yaşam biçimi ya da bir kimlik satın aldığımızı zannediyoruz. Bu da insanı uzun vadede mutsuz ve değersiz hissettirecek bir durumdur. 

Kendimizi iyi, güzel hissetmek ve beğenilmek çok doğal ve gerekli bir ihtiyaçtır. Ama bunu kendi içsel gücümüzle, kendi tarzımızı oluşturarak, kendimizdeki değer ve güzellikleri fark ederek yapmak bu ihtiyacımızı tatmin eder diye düşünüyorum. 

Kendimizi sadece başkalarının beğenileriyle değerlendirmeyi ve bunu hedef almayı açıkçası biraz tirajik buluyorum. 

 

Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisine dönersek son basamağında gördüğümüz kendini gerçekleştirme, bireyin doğuştan getirdiği potansiyelleri tam olarak gerçekleştirebilmesi ve kullanabilmesidir. Bireyin kendi yeteneklerini kullanarak istediği hedefi gerçekleştirebilmesi ve kendini değerli ve mutlu hissetmesidir.

Gerçek mutluluk ve güven hissi içerden gelir.

Dışardaki değerlerde arandığında insanın bulduğu şey tatminsizlik hissi ve korkudur.

Yani fark eder insan bir şeyin eksik kaldığını ve içten içe korkar.

Gençlik ve güzellik eninde sonunda zamana ve doğaya yenilir.

Ünvan, şöhret ve paranın da birileri tarafından elimizden çekilip, alınabilme ihtimali her zaman vardır.

Ama içimizdeki değerler hep bizimle beraberdir.

O zaman hissedilen güç,cesaret ve güvendir ve içimizde olanı kimse bizden alamaz.

Onu bir kere yakaladık mı artık hep bizimledir.

 

Son söz: Kendi içinde mutlu ve tutarlı olmayı başaranın, dış dünyadan da korkusu kalmıyor.

 

 

 
Toplam blog
: 115
: 830
Kayıt tarihi
: 18.11.12
 
 

1967 yılında İstanbul'da doğdum.Hacettepe Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesinden 1988 yılınd..