İran, ABD ve İsrail çizgisi

İran ve ABD arasındaki siyasi ilişkiler 1800'lerin ortasında başladı, ancak 2.Dünya Savaşı sonrasındaki Soğuk Savaş dönemine ve Basra Körfezinden petrol ihracatının başlamasına kadar çok az bir önem ve gerginlik taşıdı. Bu tarihten sonra yakın birer müttefik oldular ve 1979'daki İran Devrimi sonrası açık düşmanlık sergilemeye başladılar.

Dostluklarının başlangıcı petrol ve çıkar ilişkisine dayandığı için aralarının bozulması gayet doğal günümüz şartlarında.

Şimdi iki ülke savaşın eşiğindedir. Ve tabi bu durumunun en büyük çıkarcısı ve İran’ın ortadan kaldırılmasını isteyen ülke her fırsatta dünya ve ABD’yi kışkırtan İsrail’dir.

İsrail ve ABD siyasileri, basını yıllardır dünyanın gözünde İran’ı tehdit olarak sokmayı başardı. İran petrolüne ihtiyaç duyan önemli Avrupa ülkeleri için bile artık İran bir numaralı nükleer tehdit.

ABD gizli servisinin yaptığı İran atom bombası üretmiyor ama uranyum zenginleştirme politikası var açıklaması hiçbir ülke için önem teşkil etmiyor bu saten sonra. İsrail’in yıllardır izlediği kışkırtıcı politikası son zamanlarda en şiddetli konumunda İran’ı ABD ye vurdurup başını yakacaklar yine ABD’nin bu gidişle. Zaten ABD raporunun tersine İran’ın atom bombası üretecek nükleer sisteme sahip olduğunu da savunuyorlar bu amaçları doğrultusunda.

İsrail’in kuruluş gününden beri en büyük politikası nükleer bir güç olmak isteğidir. Bunu da yıllarca gizli politikalarla sürdürüp sonuç aldılar. Gizli kapaklı yollardan uranyum getirdiler yıllarca ülkelerine. Kendileri bu gizli işleri yapmayı iyi bildiklerinden olsa gerek İran’ın da bunu yaptığını düşünüyorlar. Tabi insan kendisini nasıl biliyorsa karşısındakini de öyle görüyor.

Tüm bunlar karşısında da İran bu savaş dedikodularına Hürmüz boğazını kapatır ve petrolü keseriz söylemleriyle siz kimsiniz ki mesajı verip pek umursamaz bir tavır sergiliyor.