Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Haziran '09

 
Kategori
Güncel
 

İran, kendi Gorbaçov'unu mu arıyor?

İran, kendi Gorbaçov'unu mu arıyor?
 

vikipedi'den..


Fransız ihtilalinden beri devrimler için daima şu söz söylenir: "Devrim, kendi çocuklarını yiyor..."

Fransız ihtilalinin gerçekleştiği 1739'dan beri, bu ihtilalin mayaladığı tüm ihtilaller, sonuçta kendi çocuklarını yemiştir, gerçekten de..

18.Yüzyılın ilk yarısında başlayan bi "ihtilal" süreci, Batının çoğulcu demokrasiye geçişiyle birlikte "hür dünya" da sona erdi.

Ancak, gelişmesini tamamlayamamış toplumlarda, ihtilal yoluyla iktidar olma alışkanlığı ya da hastalığı sürmeye devam etti.

Üçüncü dünya ülkeleri olarak adlandırılan bu ülkelerde, az gelişmişliğin doğal sonucu olarak, ihtilal yoluyla iktidar olanlar, aynı zamanda "diktatör" de oldular. Çünkü, devrimler, eski düzeni yıktıktan sonra, kendi düzenlerini "korumak ve kollamak" için zora başvurmaktan asla imtina etmezler.

İhtilallerin özünde "ideoloji" vardır. Hangi inancı yüklenmiş olursa olsun, ideolojiler iktidarlarını "kutsal" sayarlar ve bu kutsal devrimlerini yaşatmak için, her yola başvurmayı doğal hak kabul ederler.

İhtilallerin önce kendi çocuklarını yemesi de esasen bu gerçeğe bağlıdır. İhtilal gerçekleştikten sonra, ihtilalcilerin ideolojilerindeki farklılıklar ortaya çıkar; iktidar kavgaları başlar. Sonuç, daima kanlıdır.

Komünist ihtilaller başta olmak üzere 20.Yüzyılda ortaya çıkan ideolojik devlet yapılanmaları, eski düzenin muktedirlerini "temizledikten" sonra, kendi içinde temizlikler yapmaktan geri durmamıştır.

Adına "Türk devrimi" denilen, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurulması ve kurumlaşması süreci de aslında benzeri aşamalardan geçmiştir. Ama bu yazının konusu "Türk devrimi" olmayacaktır.

İran İslam devrimi, 20. Yüzyılın son çeyreğinde, belki de dünya üzerindeki en önemli toplumsal hareket olarak ortaya çıktı. İranda gerçek bir "halk ihtilali" örneği yaşandı. Hatta, tarihçi ve sosyologlar ne der bilemeyeceğim ama bence, Fransız ihtilalinden sonra, halk desteğini ardına almış en ciddi ve gerçek ihtilal İran devrimi olmuştur.

İran, devrimini uzun süre "dış güçlere" karşı başarıyla korudu. Özünü "ideoloji"den alan bu devrim uğruna çok can verildi; bugün bile can vermekten çekinmeyecek büyük bir kitle var İranda..

Ne var ki, ihtilalle oluşmuş devletler, zaman içerisinde demokratik dönüşümü yaşayamıyorsa, taşların yeniden yerinden oynaması kaçınılmaz oluyor. İhtilalle iktidar elde etmiş diktatörler, toplumlarını avuçları içerisinde tutmakta zorlanıyorlar.

Bugün İranda yaşananlar, taşların yeniden yerinden oynadığını gösteriyor. Demokratik dönüşümü zamanında ve yeterince yapamadığı için İran devrimi, her ne kadar tüm kabahatı "dış güçlere" yüklüyorsa da, aslında içerden ciddi bir zorlamayı yaşıyor.

Özünü ideolojik önyargıların oluşturduğu ihtilal devletleri, içerdeki iktidarlarını sürdürmek için, sürekli "dış güç fobiasını" kullanır..Her zaman, "kutsal ihtilali" tehdit eden, yıkmak isteyen dış güçler vardır. Hatta bu dış güçlerin bu "kutsal devrimi" yıkmaktan başkaca hiç bir işleri yoktur..

İran'ın muktedirleri de bugün aynı söyleme sığınıyor. Dış güçler İran'ı karıştırıyor retoriğine başvuruyor. Ancak, bütün dünya şunu biliyor ki, İran üzerindeki "dış etki", dış güç etkisi değil, artık ülkelerini "kapalı kutu" halinde tutamamalarıyla ilgildir. Bu iletişim çağında, kapalı kutu olarak kalmanız mümkün değildir çünkü..Bir dış etkiden söz edecekseniz, bu ancak dünyayı küçülten uyduların, internetin "dış etkisi" olabilir..

İran, bugün Gorbaçov'unu arıyor. Komünist SSCB'yi "glasnost"la yumuşak bir şekilde ihtilal zemininden çıkaran Gorbaçov, ülkesinin gümbür gümbür yıkılmasının da önüne geçmişti.

Şimdi, İran ve İran gibi idelojik yapılanmalı "ihtilal devletleri" kendi Glasnost'larını yaşamak zorundalar..

Bunu başaramazlarsa -ki bu ihtilal yapmaktan daha kolay değildir- hiç bir zaman taşlar yerine oturmayacak; baş yarmaya devam edecektir.
 
Toplam blog
: 1645
: 822
Kayıt tarihi
: 19.01.08
 
 

Edebiyat, kamu yönetimi ve gazetecilik tahsili... 27 yıllık eğitimcilik hayatından sonra emeklili..