Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Aralık '14

 
Kategori
Güncel
 

İş arayanlar-İşçi arayanlar

İş arayanlar-İşçi arayanlar
 

Bir yanda iş arayanlar, diğer yanda işçi bulamayanlar…

Nasıl bir keşmekeş ki, hem iş arayan iş bulamıyor, hem işçi arayan bulamıyor.

Aslında ters giden bir şeyler var.

Bir yerde bir yanlışlık yapılıyor; ama nerede!..

Çarşı-Pazar, kahvelere bakıyorsun, hınca hınç dolu.

Soruyorsun niye çalışmıyorsun?

İş yok ki diyor.

İş mi yok, yoksa iş mi beğenilmiyor?

İşçi arayanlara soruyorsun?

Bu kadar işsiz varken, nasıl oluyor da işçi bulamıyorsun?

Geldiler de biz mi yok dedik, diyor.

İlginç, hem de çok ilginç.

O zaman, şöyle bir gerçek çıkıyor ortaya.

Ya iş arayanlar iş beğenmiyor.

Ya da işçi arayanlar ellerinde tutabilecek şekilde işçileri memnun edemiyor.

Aslında her ikisi de var.

İş arayan aradığı işi ve ücreti bulamıyor.

İşçi arayan da istediği vasıflarda işçi bulamıyor ya da memnun edemiyor.

İşsizler nedense iş aradıklarında; hem iyi iş olsun, hem de dolgun ücretli olsun, yoksa çalışmam, diyor.

İşçi arayan, hem ucuz çalışsın diyor, hem de çok çalışsın derdinde olunca, işçi bulamıyor.

Geçen gün, bir ortamda konuşurken; şirket sahibi bir bey, söylediklerimden alındı sanırım; kaç aydır elemen sıkıntısı çekiyorum, bir kişi bulup çalıştıramıyorum, dedi.

Belki ücret anlamında memnun etmiyorsun, dedim.

Mesele o değil, her gelen, ne iş olursa yaparım, diyor.

Kimse şu işi yaparım, demiyor.

Oysa biz kalifiye eleman istiyoruz, hem deneme süresi boyunca memnun kaldığımız takdirde, hem günümüz şartlarında iyi ücret veriyor, hem de sigortalı yapıyoruz.

Servisi, yemeği, izni da işin çabası...

Burada şu sonuç ortaya çıkıyor.

Kalifiye eleman sıkıntısı, usta ya da çırak eksikliği…

Esnafların vitrin camlarına bakıyorsun; “çırak aranıyor” yazılı

Bitmekte olan mesleklere bakıyorsun; çırak bulunamadığından meslek bitme noktasına gelmiş.

Fabrikalara, şirketlere bakıyorsun; işçi bulamadığından şikâyet eder durur ve ilânla işçi bulmaya çalışır.

Önce eğitip, sonra çalıştırmak için…

Meslek liselerine bakıyorsun yeterince talep olmadığı için, kalifiye elemen yetişmiyor.

Kahvelere bakıyorsun; çalışmayanlarla, iş beğenmeyenlerle tıka basa dolu.

N’olacak kuzum  bu işin sonu?..

Tabiri caizse; ağlanacak halimize gülüyoruz da haberimiz yok.

Kafamızı duvarlara vurarak, hesap soracağımıza…

Balık tutmayı öğreteceğimize, hazır konserve balık ikramı yapıyoruz.

Çırak olmadan, usta ya da patron olmak istiyoruz.

Bakalım nereye kadar devam edecek, nereye kadar dayanabileceğiz.

Nedenler üzerinde durup, çözümler bulmak gerekmez mi?

Ne dersiniz?

Resim netten alıntıdır 

Kerim BAYDAK

kbaydak61-artan@hotmail.com

 
Toplam blog
: 1022
: 214
Kayıt tarihi
: 06.11.12
 
 

Kerim BAYDAK 01.01.1961  ADIYAMAN  doğumlu.. 2003 yılında Anadolu Üniversitesi  İşletme Fakultesi..