Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ekim '17

 
Kategori
Siyaset
 

İş Gördürmek İçin Siyasetçi Dayın mı Olması Gerekiyor?

İş Gördürmek İçin Siyasetçi Dayın mı Olması Gerekiyor?
 

İş Gördürmek İçin Siyasetçi Dayın mı Olması Gerekiyor?


 

“Kurban gelir payın yoktur
Haftan yoktur, ayın yoktur

Ankara’da dayın yoktur
Mamudo, kurban niye doğdun?”(1)

 

Türkiye’de zihniyet olarak gerçekten sıkıntılı bir milletiz. Çünkü her tarafımızı, zihnimizi bile siyaset sarmış. İnsana insan olduğu için değil de dayısı olup olmadığına göre muamele etmeye başlar olduk. Bir insanın ihtiyaç sahibi olması bizim için önemsiz bir hale geldi. İhtiyaç sahibi karşımızdakinin dayısı yoksa yapabildiğimizce yokuş yaparak eziyoruz o garibanı. Nasıl oldu da bu hale geldik? İnsanlığımız acayip bir kişilik aldı.

Başımdan geçen bir olayı anlatarak konuya giriş yapmak istiyorum. Bir gün hastaneye gittim. Kayınpeder ameliyat olacak. Hastane girişindeki güvenlik görevlilerine rica ettim. Kayınpederime emanet getirdim, önemli ameliyata girecek ve helallik dileyeyim. Güvenlik görevlileri olmaz da olmaz diye savuşturdular beni. Emin olun yalvardım beş dakika diye…

Merhametsizliklerini görünce patladım tabi. Dedim onlara işaret parmağımı uzatarak: Ben şu milletvekilinin şu görevlisi. Derhal bana başhekiminizi bağlayın. Ne deseler beğenirsiniz; Efendim baştan niye söylemediniz milletvekili yardımcısı olduğunuzu, buyrun, buyrun… İçimden ‘ Be şerefsiz illa işimizin görülmesi için dayımızın mı olması gerekiyor. Allah muhafaza dayımız olmasa geberip gidecez demek ki, dedim.

Utandım tabi yaptığımdan. Çaresiz kaldım. Helallik dilemekti sadece yapmak istediğim. Ama gördüğünüz gibi insanı insanlıktan çıkarıyorlar. Dayısı olduğu için iş görme, Allah rızası için iş gör değil mi? Rabbimizin rızasını kazan ki hayırlı ömür nasip etsin sana. Yunus Emre ne güzel söylemiş’ ‘Yaratılanı severiz yaratandan ötürü.’

Hiç kimse kusura bakmasın bu mantıkla Türkiye büyüyemez. Dayısı olanın iş görüldüğü ülke Türkiye olmamalı. İnsana saygı,sevgi,hoşgörülü olan bir ülke Türkiye olmalı.  İş görmenin, ihiyaç sahibi bir insanın ihtiyacını görmenin siyaseti olmaz. Hangi siyasi görüşten olursak olalım ama birbirimize yardım etmede siyaseti bir kenara bırakıp ortak payda da birbirimize yardımcı olalım.  

Sonuç olarak yazımıza Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün  konumuza tebessüm katacak anısı ile ile noktayı koyuyorum;

Yıl 1934. O dönemde Milli Eğitim Bakanlığı Ulus’tadır. Bakan ise, Niğdeli Zeynel Abidin ÖZMEN’ dir. Bakan, makamında çalışırken kapı çalınır. Bakan gür sesiyle:

-   "Giriniz!"  der.

ATATÜRK’ ün yaverlerinden biri, yanında iki çocukla makama girerler. Bakan konuklara yer gösterir.  Hoş beşten sonra, yaver Bakan Abidin ÖZMEN’ e bir zarf uzatır. Bakan zarfı alır,  ATATÜRK’ ten gelen bir mektuptur bu.  Abidin ÖZMEN zarfı özenle açar ve mektubu dikkatle okur:

-   "Bay Abidin ÖZMEN, Milli Eğitim Bakanı...."

"Yaver Bey’le, size iki fakir ve kimsesiz çocuk gönderiyorum. Bu çocukları, uygun göreceğiniz, bir liseye (parasız yatılı olarak) kaydını yaptırın..."

Bu, ATATÜRK’ ün bir emridir. Kesinlikle yerine getirilecektir. Bakan Abidin ÖZMEN, orta öğretim genel Müdürü’nü çağırtır ve şu direktifi verir:

-   "Yaver Bey’ in yanındaki bu iki çocuğun evrakını alınız ve bu çocukları Haydarpaşa Lisesi’ne paralı yatılı olarak kaydını yaptırıp, her ikisi için de üçer yıllık paralı yatılı makbuzlarının ’veli ve ödeyen hanesine ATATÜRK’ ün ismini yazdırarak’ bana getiriniz." der.

Bakanın emri yerine getirilir. Abidin ÖZMEN de kısa bir mektup yazarak, yaver bey ile ATATÜRK’ e yollar. Mektubun içeriği aynen şöyledir :

-   "Muhterem ATATÜRK,

Yaver Beyle göndermiş olduğunuz iki çocuk hakkında emirlerinizi aldım. Ancak, arkasında Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve Cumhurbaşkanı ATATÜRK gibi birisi bulunduğu için; bu iki çocuğu fakir ve kimsesiz olarak kabul etmeme, hem yasalarımız, hem de mantığımız izin vermedi. Bu nedenle her iki çocuğun da, emirleriniz gereği, Haydarpaşa Lisesi’ne PARALI YATILI olarak kayıtlarını yaptırdım. Çocukların üçer yıllık okul taksitlerine ait makbuzları, ekte takdim..."

ATATÜRK bu mektup üzerine, devrin Başbakanı İsmet İnönü’ye telefon ederek:

-   "Bak." demiş, "Senin Milli Eğitim Bakanın bana ne yaptı !"

Olayı özetleyip anlatmış. İnönü, Bakan’ ı adına özür dilemiş.

ATATÜRK: 

-   "Yok !" demiş, "Özür dileme. Çok memnun oldum. Keşke her devlet adamı bu medeni cesarete sahip olabilse ve gösterebilse..."(2)

 

Kaynak:       
(1) Âşık Mahzuni’nin “Mamudo” türküsünden alıntı

(2) Yüksek Mimar H. Rahmi ÖZMEN 15.09.1985 tarihli ’KOLAY  İLAN’  gazetesi.
(Cumhuriyet,  09.01.2002)

 

 

 
Toplam blog
: 358
: 662
Kayıt tarihi
: 22.12.12
 
 

4 Aralık 1982'de Kütahya'nın Tavşanlı ilçesinde doğdu.Tavşanlı Fevzi paşa ilköğretim okulu,İmam h..