Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Aralık '14

 
Kategori
Blog yazarları tartışıyor!
 

İş güvenliği, Fıtrat ve delik kara lastikler

İş güvenliği, Fıtrat ve delik kara lastikler
 

"Yanan bizdik, oysa siz kömür sandınız"

Ülkemiz kısa süre içinde önce Soma, sonra Ermenek'de meydana gelen maden kazaları/cinayetleri ile derinden sarsıldı. Büyük bir karamsarlık ve ümitsizlik içinde arama ve kurtarma çalışmalarını izledik. Doğal olarak neden bu kadar sık aralıklı ve ölümle sonuçlanan, kurtarmak bir yana ölen insanlarımızın bedenini bile çıkaramadığımız, çıkarmakta zorlandığımız maden kazaları yaşadığımız sorularını taşındı gündeme.

Kaza, mal veya can kaybına, zararına neden olan, alınan önlemlere rağmen beklenmedik bir olay olarak tanımlanabilir. Kaza günlerinde olaya bir de fıtrat açıklamasıyla yaklaşıldı. Fıtrat; yaradılış, yaradılıştan gelen, maya, huy, yapısal, varlığın doğası anlamlarını taşır. Kömür madenlerindeki ölümlere "bu işin fıtratında var" denirken tevekkülle boyun eğip, normal karşılanması gerektiği mi söylenmek isteniyordu. Ölmek madencini fıtratında varsa, dün Ermenek'de kaldırılan son beş şehitin birisinin tabutundaki bebek patikleri ne soruyor size dersiniz? Babasız büyümek madenci çocuğunun fıtratında mı var?

"Türkiye'de iş güvenliği ve sıkça meydana gelen iş kazaları hakkında ne düşünüyorsunuz, Ermenek maden kazası gibi kazalar nasıl önlenebilir?" diye soruluyor şimdi. Ne düşündüğümüz belli değil mi? Kısaca, olay bir sistem sorunudur ve bu sistemde ısrar edildiği sürece de engellenemez! Öyleyse çözüm kapatmak(mı)!

17-18.ci yüzyıl Avrupası feodal düzenden ve tarıma dayalı üretimden sanayi devrimine geçerken, üretimde tarımın ağırlığı azalır sanayi üretimi ağırlık kazanır. Bunu sınıfsal olarak burjuva ve proleteryanın yerini alması izler. Burjuvazi artık egemen sınıf olarak kapitalist üretim biçimi direksiyonunun başındadır. Artı değer kazanmanın kaynağı, işçinin emek gücünün ve alın terinin olabildiğince çok sömürülmesine dayanır. Kısaca bu gün kömür madenlerinde yaşananların özeti budur. Özelleştirmeler ve taşeron sistemi ile devlet aradan çekilmiş ve yetkisini para karşılığı devretmiştir. Oysa yetkinin devri devreden makamın sorumluluklarını ortadan kaldıramaz. İşçiler bu sistemin adını "hadi, hadi" olarak koymuşlar, sistem kendi adını kendisi koyarak yerleşmiştir kömür ocaklarına. Dayıbaşı sistemi!

İşçilerin iş kazalarına uğramalarını önlemek amacı ile, güvenlikli çalışma ortamını oluşturmak için alınacak önlemler dizisine "iş güvenliği" denir. Her iki kazada da görüldü, yerin üstü ve altındaki karanlık galeriler. Ocak girşine büyük puntolarla yazılan "Besmele", işi Allah'a havale etmiş olmanın güvenlik olarak yeterli görüldüğünün işareti gibi duruyordu. Yapılan denetimler sonucu kısa süreli kapatmalar ve yazılan sekizbin liralık para cezası, "ne tası ne hamamı" değiştirememiş göstermelik bir "dostlar alışverişte görsün" gayretinden başka bir şey değildi. İşçilerin soyunup giyindikleri ortam İkinci Dünya Savaşı Nazi toplama kampları görüntülerinden bile iç karartıcı bir durumdaydı. Bu insanların küçük de olsa bir sosyal alanları, duş yapabilecekleri bir yeri bile olamaz mı? Evden getirdikleri ekmek arası peynir zeytinden ibaret yiyeceklerini bile dışarı çıkıp yemelerine izin vermeden yerin altında yemelerini dayatanlar, onlara işlevini yitirmiş eski Çin malı solunum maskelerini dağıtıp soluğunu kesenler ve buna seyirci kalanlardır. Görünen köye kılavuz gerekmiyordu. Yerin üst neydi ki, altı ne olsun!

Evet, sorun kuşkusuz bir sistem sorunudur. Bu sistemde ısrar ne yazık ki ülkemizi ölümlü iş kazalarında Avrupa şampiyonu, El Salvador ve Cezayir'den sonra dünya üçüncüsü yapmıştır. Ülkemizde ölümle sonlanan iş kazası oranı yüzbinde 20,5 iken, bu oran Norveç, İsveç, Danimarka, Almanya gibi ülkelerde yüzbinde 2 dir. Durum budur. Bunun için her gün dört ölümlü, altı sürekli iş görmezlik ile sonuçlanan 122 iş kazası olmaktadır ülkemizde. Bu yıl yalnızca ilk sekiz ayda 1270 ölümlü iş kazası meydana gelmiş bunun 325i kömür ocaklarında olmuştur. Son kaza bir kez daha kömür ocaklarında "yaşam odası" gerekliliğini gündeme getirmiştir. Kim sağlayacak yaşam odalarını, Dayıbaşı mı? Dünyada kömür madenlarinde yaşam odası bulunmayan Pakistan ve Afganistan'ın yanında üçüncü ülkeyiz. Çoğunun dudak bükerek bakacağı Şili, 2010 yılında yaşanan maden kazasında yerin 750 metre altından 33 işçisini sağ olarak tam 69 gün sonra çıkarma başarısını gösterirken, biz yaklaşık aynı süre içinde son kalan beş işçimizin cansız bedenini anca çıkarabildik. Kuşkusuz dünyada bir ülkenin itibarını bu durumda gösterdiği başarılar ve insan yaşamına verdiği değer yükseltebilir ancak.

En düşük fiatı verene ihale edilen kömür ocakları, düşük fiatın riskini kaldırmak için işçisini olabildiğince fazla üretime zorlayan patronaj, kaçak ve sendikasız işçi çalıştırmaya müsait Rödovans sistemi, ciddiyetten uzak denetim, taşeronlaştırılan iş yeri sağlık hizmetleri ve Dayıbaşı sistemi ile kömür madenleri benzer felaketleri yaşamaya çok açık.

Güvenlik, lütufta bulunulup yenisiyle değiştirilen Recep Gökçen'in kara lastikleri gibi delik deşiktir kömür madenlerinin karanlıklarında. İnsan yaşamına saygı, insana saygının odak noktasıdır. Yaşam odalarını çok gören, eksikliğini görmezden gelip saray odalarını çoğaltan sistemdir sorumlu olan. Önemli olan "işçi kardeşlerimiz" i  bu sona kurban etmemektir. Ölüm kömür işçisinin, çocuğunun babasız büyümesinin, kalan ailesinin yoksulluğunun fıtratında olamaz. Gerçek tabutun üstündeki bebek patikleri olarak hazin ve iç acıtıcı olarak dururken karşımızda hiç olamaz. "Karar vermemiz gereken kimin tepede olmayı gerçekten hak ettiğidir."

Akın YAZICI

6 Aralık 2014/ İzmit 

 
Toplam blog
: 190
: 391
Kayıt tarihi
: 07.05.14
 
 

1965 Ankara Üniversitesi Tıp fakültesinden asker hekim olarak mezun oldum. Gülhane Askeri Tıp Aka..