İsimsiz Kitap (Aykut Oğut)

Aykut Oğut yine yapmış yapacağını.

Kitabın kapağında bir ayna var ve kitabın adı yok!

Birkaç sene önce yazarın “Evrenden Torpilim Var” adlı kitabını okumuş ve bugüne kadar çekim yasası ile ilgili kitapların en iyisi olduğuna karar vermiştim. (Hala aynı düşüncedeyim, fikrim değişmedi.)

İkinci isimsiz kitabında da bu başarısını sürdürmüş Oğut.

İlk kitapta “hayatın amacı nedir” diye bir konu vardı. Beni en fazla etkileyen bölümlerden biri olmuştu. Hayatın asıl amacı, her anımızdan mutlu olmak ve hayatın tadını çıkartmaktır, diyordu Oğut.

Bu kitapta da benzer yaklaşımlar ve fazlasını sunmuş okuyucuya.

Şu an ne yaşıyorsanız, siz istediğiniz için diyor. Geçmişteki düşünceleriniz ve enerjileriniz, şu an yaşadıklarınızı oluşturdu. Şu anki düşünce, duygu ve enerjileriniz de gelecekteki yaşamınızı oluşturacak. Dolayısıyla an’da ne hissettiğinize, düşündüğünüze ve enerjinize çok dikkat etmelisiniz.

En güzel benzetmelerinden biri de şuydu, bayıldım. Evren bir fotokopi makinesi gibidir. Yani hayatınıza çektiğiniz her şey sizin odağınız sonucunda geliyor. Peki neden evren bize her istediğimizi anında vermiyor diye düşünüyorsanız cevabı şu; “Aslında veriyor, evren sadece “yorum” yapmıyor. Siz istediğinizde veriyor, ama biz istediğimiz şeye ait değilsek, odağımız farklı bir yerlerde ise, vız geliyor, tırıs gidiyor. Ya geldiğini fark edemiyoruz ya da geldikten hemen kısa bir süre sonra kaybediyoruz Çünkü gelen siparişi taşıyacak, sürdürebilecek farkındalıkta değiliz.

İstemediğimiz olayları neden yaşadığınızın cevabı da aslında tam olarak burada, odağınızın nerede olduğuna dikkat edin. Aksi takdirde “neye karşı iseniz, neye tepkili iseniz, hayatınızda neyi istemiyorsanız, hayatınıza davet etmek zorundasınız ! Çünkü evren aynen bir fotokopi makinesi gibidir ! Sayfanın üzerinde ne varsa hepsini çoğaltarak verir. Hatta istemiyorum bile söyleseniz dahi. Bu anlamda çoğu söylemi de değiştirmemiz gerekiyor hayatımızda. Örneğin kadınları koruma evi’nin adı, kadınlara huzurlu yaşam evleri haline getirilmeli…

İlişkilere de epeyce yer vermiş kitapta Oğut.

Sadece duygusal ilişkilere değinmemiş. Anneniz, babanız, kardeşiniz, patronunu, arkadaşlarınız ve hatta gittiğiniz restorandaki garsonla olan ilişkinize dahi değinmiş. Her ilişkinin yarat – deneyimle – yok et üçgeninin etrafında geliştiğinden bahsetmiş.

Hele bir de ilişkilerdeki sessiz anlaşmalar var ki (bunlara önceki yazılarımda değinmiştim) çok önemli.

Evliliklerle ilgili de ilginç tespitleri var Oğut’un.

“Mutsuz evliliklerin önüne geçebilmek için önce evliliğe bakış açınızı tekrar tekrar gözden geçirmeniz gerekiyor. Evlilik sizin için ne ifade ediyor ?

Oğut diyor ki; “Eğer şu ya da bu nedenden dolayı evlenmek istiyorsanız, evlilik sizin için bir araç olmuş demektir… Diyelim ki, artık ailenizle oturmaktan sıkıldınız ve acil bir koca, sizin tek kurtuluş yolunuz…. Bir koca bulup evlendiniz, artık kendi evinizde yaşama lüksünü doya doya deneyimlediniz. Aileyle ilgili sorunlar ortadan kalktı. Evlilik (araç) görevini tamamlamış oldu. Sorun ortadan kalktığına göre, araca bir ihtiyacınız kalmayacak demektir. “

“Yani bindiğiniz taksi, dolmuş sizi istediğiniz durağa götürdü, ancak şoför de inip sizinle gelmek istiyor… Sizin için evlilik yapması gerekeni yaptı. Ancak kocanız için durum böyle değil. Adamın beklentileri, kafasında çizdiği bir evlilik resmi var ve siz şimdi adama “hadi kardeşim, işimiz bitti güle güle” diyemiyorsunuz. Nur topu gibi bir kocanız oldu, güle güle kullanın.”

Fakir olmayı da ben mi seçtim canım, yok artık diyorsanız, parayla olan ilişkinizi tekrar gözden geçirirseniz hiç fena olmaz. Zenginlik tanımını nasıl yapıyorsanız ona bir bakın. Yani hem zengin olmayı isteyip, hem de zengin insanlara ve zengin olmanın getirilerine bakış açınız olumsuz ise zengin olmayı aklınızdan çıkarın. İlk önce bu bakış açısınızı ya da daha önce yapmış olabileceğiniz kodlamalara tekrar dönüp bir bakın.

Ego’yu biraz daha anlamak, başlığı altında ise egomuza dair ilginç bilgiler vermiş Oğut.

1. Ego bize her şeyi hatırlatan en büyük dostumuz :

Çünkü ego olmadan hayatta kalamayız. Ego bizi olası her kötülükten korur. Ego olmadan biz bir hiçiz.

2. Ego bizi korumaya çalışıyor bunu yaparken de illüzyonlar kullanıyor :

Çocukken aldığımız kararları tüm yaşamımız boyunca uyguluyor egomuz. Diyelim ki henüz küçük bir çocukken anne veya babamızdan “her insanın güvenli bir işi olmalı, devlet memuru olmalı” diye bir söz duymuşsak ve ego’da bu sözü kararı haline getirmişse, siz bu kararınızı değiştirmezseniz, ömür boyu bu karar neticesinde şekillenecek hayatınız. Yani bir müzisyen olamayacaksınız, çünkü ego aldığı karar neticesinde sizi müzisyen olmamaya her zaman ikna edecek !

3. Egonun yarattığı illüzyonlar sonucu formüller ortaya çıkıyor :

Siz ne kadar akıllıysanız egonuz da o kadar akıllı. Su uyur ego uyumaz ! Çünkü aynı beyni paylaşıyorsunuz. Ego sizin yaşadığınız tüm olayları yaşadı. Süper bir bilgisayar gibi tüm veriler topladı. Yeri geldiğinde tüm bilgileri tek tek torbadan çıkarıp kullanacak.

Ego formülü A (Anne, baba onayı ) + B (İş güvencesi) = SONUÇ (Müzisyen olmak)

Tam tersi de olabilir.

Anne baba istemiyor + Güvence yok = Müzisyen olamam.

Aslında ego hiçbir zaman negatif değil. Zaman içinde biz farklı yönlere gitmeye karar verince birdenbire zıtlaşmalar ve bunun doğal sonucu olarak da negatiflikler olur. Bu noktada siz, yeni bir yola doğru gitmek istiyorsunuz. Ama ego eski kazancından vazgeçmek istemiyor. Çünkü bütün bunlar yaşanırken aslında egonun bir KAZANCI var. Hem de çok değerli bir kazanç!

4. Bu durumdan egonun bir kazancı var :

Eğer hayatınızda sürekli istemediğiniz durumları yaşıyorsanız, egonuzun bundan kesin bir kazancı var demektir. Kazancınızdan vazgeçmiyorsanız, durumları yaratmaktan da vazgeçmeyeceksiniz demektir.

Daha uzun bilgi için lütfen kitabı okuyunuz :)

Kesinlikle tavsiye ederim, hatta lütfen okuyun !