İsrail, İran, Türkiye üçgeni ve Suriye, Gazze bağlantısı

Tabi afetlerin dışında, hiçbir olay bir anda ortaya çıkmaz. Belirli bir süreç olayları olgunlaştırır, küçük bir bahane ilede olaylar patlak verir. Suriye meselesi ve Gazze saldırıları sıcak birer örnek.

Uluslararası arenada, kapalı kapılar ardında, yıllar öncesinden alınan, kararlaştırılan planlar stratejiler uygulamaya konulur. Burada ülke çıkarları, menfaatleri ön planda yer alır. Almalıdır da yoksa girdiğiniz risk sizi ateş çemberi içinde nefes alamaz hale getirir, evdeki bulgurdan da olursunuz.

Bu durumlarla karşılaşmamak için, Uluslararası siyaseti yaparken attığınız adımları, bir satranç oyununda ki gibi, hamlelerinizi düşünerek yapmanız gerekir.

ABD'nin kimyasal silah fabrikalarını bahane ederek Irak'ı vurup, Saddam Hüseyin'i saf dışı bırakmasıyla, Ortadoğu daha karmaşık bir hal aldı. Irak'ta  Şiilerin güçlenmesi, Filistin'de Hamas'ın iktidar olması ve Suriye'de Esad rejimiyle sıkı dostluğu, İran'ın elini iyice kuvvetlendirdi.

Atom reaktörü kuran, zenginleştirilmiş uranyum elde etmeye başlayan İran, ABD ve İsrail'i haliyle tedirğin etmekteydi. Ve, atılan adımlar, İran'ı durdurmak üzerine proğramlandı. İran'a birtakım yaptırımlar uluslararası arenada alındı. Bu arada İran balistik füze denemelerini hızlandırdı. Bu arada Türkiye'nin İran ve Suriye'yle olan dostlukları gözardı edilemez bir seviyedeydi. Başbakan Tayyip Erdoğan, Ahmedi Nejat ve Hafız Esad arasında su sızmıyordu.

Erdoğan'ın İran'la, ABD arasında bir nevi arabulucu durumu oluştu. Türkiye, Brezilya ve İran dışişleri bakanları tarafından imzalanan (Tahran Antlaşması) Uranyum takasına ilişkin ortak formülle ilgili antlaşmayla, takasınTürkiye'de yapılacağı onaylandı.Türkiye komşularla sıfır sorun politikasıyla, adeta Suriye ve İran'ı batıya karşı koruyucu hami durumua geldi.

Bugün gelinen noktaya bakıldığında, sıfır sorun Ortadoğu'yu dizayn etmek istiyen güçlerin politikası paralelinde mi gerçekleşti? Obama, ilk ABD Başkanı seçildiği yıl, koltuğuna oturmadan Türkiye'ye geldi. Kapalı kapılar ardına Başbakan Erdoğan'la başbaşa yaptığı konuşmaların içeriğini bilemiyoruz. ?..  Ve Erdoğan'ın, İspanya  Başbakanı'yla  Büyük Ortadoğu Projesinin (BOP) eşbaşkanı olduğunu daha sonra öğreniyoruz. BOP'un bir Yahudi projesi olduğu düşüncesi ağır bastığında, Başbakan'ın Davos'ta yaptığı ''one minut'' çıkışıyla tırmandırılan gerginlik, bu projenin kapsamı içinde mi yer alıyordu? 

İsrail'in 24 Ekim'de Sudan'ın Hartum yakınlarında İran'a ait  füze tesisine düzenlediği saldırı, bugün Gazze'ye yapılan saldırının ilk işaretiydi. İran Irak üzerinden Gazze'ye silah sevkiyatı yaptığı, Hamas'ın elinde, füze stoklarının hatırı sayılır bir seviyede olduğu, bunu tehdit olarak algılıyan İsrail, Gazze'yi vurmakta bir tereddüt göstermedi. Filistin devletinin kurulmasına karşı olan İsrail, BM'de karar alınmasını engellemek amacıyla saldırılarına devam etmektedir.

Kara harekatını bir an önce başlatmak için çalışan Kor.General Benny Gantz 30 bin rezerv asker için hükümetten onay aldı. İran'ın Ortadoğu'daki zincirini kırma planları hızla devam etmekte, İsrail aynı zamanda Suriye'yi de uyarmaktan geri kalmadı. Golan'da  askerden arındırılmış bölgeler üzerinde hava sahasının ihlali halinde askeri hamlesini yapacağını bildirdi.

Şam'ı şu üç maddelik eylemlerinden vazgeçmesi için uyardı;

1-  Her türlü mühimmat parçaları ve kurşunlar dahil olmak üzere sınır ötesi uçaklarının uçmasına izin verilmemeli.

2- İsrail, Suriye'nin Golan'da askerden arındırılmış bölgelere giren güçleri İsrail'e girmiş sayılacak casuslarla aynı muamelleyi görecektir. Suriye'nin muhaliflerle yaptığı savaşta üç tankı tarafsız bölgeye girdi, bunun tekrarlanmaması için Şam'ı uyardı.

3- Suriye, avcı- bombardıman uçakları ve savaş helikopterleri bu bölge üzerinde uçamaz ve hava sahasını ihlal edemez..

İsrail, güney'den kendini güvende hissetmek için Gazze'yi vururken, bir yandan da İran'ın zincirini kırma cabası içinde hareket etmektedir. Kuzeyde Türkiye, Suriyeli  muhalifleri desteklerken, Büyük Orda Doğu Projesine su taşımaktadır. Bu projeyle 20 den fazla ülkenin sınırları değişecektir. Türkiye kendini bu melanetten kurtarma becerisini gösterebilecek midir?

Misak-ı Milli  Sınırlarını koruyabilecek midir? Siyasiler adımlarını atarken çok dikkat etmek zorundalar, yoksa yıkılan duvarın altında ilk önce onlar kalır...