İsrail’in 20 yıllık ömrü kalmış

Köşe yazarları tarafsız değildirler. Zaten bana göre kimse tarafsız değildir. Düşünen, muhakeme eden herkesin kendine göre doğruları oluşur. Buna göre de, az ya da çok, taraf olma durumu meydana gelir. Ama taraf olma illa ki kendi doğrularını başkalarına zorla kabul ettirme boyutuna getirilirse hem inanılırlık, hem de objektiflik ortadan kalkar. Düşünen ve muhakeme eden olmaktan çıkılıp bir düşüncenin doğruluğunu kanıtlamaktan başka amacı olmayan fanatizm başlar.

Bir şeyi temenni etmek başkadır, o konuda somut verilerin ışığında öngörülerde bulunabilmek yine başkadır. Temennilerimizi öngörü diye ileri sürersek yaptığımız işin ciddiyeti sorgulanır olur ki, ulusal gazete ve televizyonların bugün geldikleri durum buna yakındır.

***

Televizyonlarda tartışma programları oluyor. Bu programlarda üstat gazeteciler fikirler beyan ediyorlar. Zaman zaman sert tartışmaların da yaşandığı bu toplantılarda nedense hep aynı yüzleri görüyoruz. Nüfusu yetmiş milyon küsur olduğu söylenen ülkemizde ne yazık ki bu bilge(!) insanların sayısı yetmişi bile bulmaz. Onlar konuşur, biz dinleriz. Sonra yine onlar konuşur ve yine biz dinleriz. Artık konuşmasalar bile ne diyeceklerini anlayabilecek kadar çok dinledik kendilerini, ama yine de dinlemeye devam ediyoruz.

***

Geçen günlerde yine bir televizyon programında her zamanki her şeyi bilen üstatlar son olayları, yani İsrail’de büyükelçimizin refüze edilişini tartışıyorlardı. Onlara göre İsrailli bakan yardımcısının yaptığı affedilmez bir terbiyesizlikti de, bizim en yetkili ağızlardan söylediğimiz hakaret içeren sözler olağandı.

Danimarka basınında islama hakaret eden karikatürler için nasıl ortalığı ayağa kaldırdığımızı, bir zamanlar “Geceyarısı Ekspresi” filmindeki asılsız sahneler için ne kadar üzülüp kahrolduğumuzu, İsrail’in de “Kurtlar Vadisi”nde İsrail Devletine ve bayrağına yapılan hakaretlere duyarsız kalamayacağını hiç dikkate almadan ahkam kesmeye devam ediyorlardı. Hatta neredeyse İsrail’e savaş ilan etmemizi bile önereceklerdi.

Bu sözde tartışmalardan birinin en heyecanlı yerinde üstatlardan biri ağzından baklayı çıkardı:

“İsrail Devletinin 20 yıllık ömrü kalmıştır. Bu konu ABD istihbarat raporlarında da belirtilmektedir…”

Bizim üstat Türk istihbaratını bitirmiş, ABD istihbaratını da avuçlarına almış ki, bu mahrem değerlendirmelere ulaşabiliyor.

***

Bizim gazeteden Nezir Çetin kardeşimiz yazılarının sonuna güzel fıkralar ekler. Bu sefer ben de bir fıkra ekleyeceğim. Uysa da, uymasa da…

Ayı demiş; “Bu yıl armut çok olacak.”

Demişler; “Nereden biliyorsun?”

Büyük bir güvenle cevap vermiş:

“Çünkü canım öyle istiyor.”

***

Bizler bu bilimsel değerlendirmeleri umutla ve sabırla dinlemeye devam edeceğiz. Ne diyelim; bu da bir kader…