Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Mayıs '07

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

İşsizlik dışı yoksulluk

İşsizlik dışı yoksulluk
 

Yoksulluğu, fakirliği tanımlamada “işsizlik” kavramının çok önemli bir yeri vardır. İşsizlik trendindeki gelişmeler bir iktidarın performansını ölçmede temel göstergelerden biri iken, işsizlik sorununa getirilen yaklaşım ve çözüm önerileri de bir raporun, bir sendika ya da sivil toplum kuruluşunun, bir siyasi partinin vizyonu ve kalitesinin değerlendirilmesi açısından son derece önemlidir. İşsizliğin ifade ettiği yoksulluk ve yoksunluk bataklığını değişik şekillerde ifade eden göstergeler ise daha ziyade uluslararası kuruluşlar, akademik çevreler ve bazı işçi sendikalarının değerlendirmelerinde yer almaktadır. Bunlar, özellikle istihdama dahil olan ancak yoksulluk girdabında bulunanları tanımlamada önemli göstergelerdir.

Yoksulluğu tanımlamada dünyada özellikle 2000’li yılların başından itibaren bir terim daha sık bir şekilde kullanılmaya başlandı. Working Poor. Bu terimi “Çalışan Yoksullar” şeklinde ifade edebiliriz. Yani bir iş sahibi, düzenli geliri olan insanlar. Bir işsize göre geleceğe dönük biraz daha fazla umut taşıyan insanlar. İşsizle benzerlikleri ise asgari yaşam standardının çok uzağında bulunmaları. Resmi istatistiklere göre Türkiye’de işsizler 2, 5 milyon kişiye tekabül eden bir kitleyi ifade ederken (Aynı istatistikleri farklı bir gözle ele aldığımızda işsiz sayısı ikiye katlanıyor.), yoksulluk ve yoksunlukla mücadele eden, açlık (gıda ihtiyacı) ve yoksulluk (gıda ve gıda dışı temel ihtiyaçlar) sınırını geçemeyen insanlar ise dörtte birlik bir topluluğu oluşturmaktadırlar. Bu durum çalışan yoksullar kitlesinin büyüklüğünü göstermektedir.

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından hazırlanan istihdam çalışmalarında, dünya genelinde istihdamın %20’sinin çalışan yoksullar kategorisinde olduğu ifade edilmektedir. Düşük gelir sağlayan istihdam yaratılırken çalışan yoksulların sayısının artması gibi bir ironiylede karşılaşılabiliniyor. Aynı çalışmalarda genel olarak işsizliğin azaltılması yönünde, bölgelere göre farklılıklar bulunmakla birlikte, adımlar atıldığı belirtilirken çalışan yoksullarla ilgili olarak iç karartıcı bir tablo ortaya konmaktadır.

İşsizlik dışı yoksulluğa işaret edebilecek diğer bir önemli gösterge ise işgücüne katılım oranıdır. TÜİK’in son olarak Şubat/2007 dönemi için yayımladığı istatistiklerde kurumsal olmayan sivil nüfus 73.190.000, 15 ve üstü yaş grubuna dahil olanlar 52.203.000, işgücü 24.158.000 kişi, istihdam 21.398.000, işsizler 2.760.000 kişi olurken istihdama katılım oranı %46, 3 (24.158.000 / 52.203.000), işsizlik oranı ise %11, 4 (2.760.000 / 24.158.000) olarak görünmektedir. İşgücüne katılım oranının Batıda %70’ler civarında iken ülkemizde son yıllarda iyice gerileyerek %45 sınırlarına dayanması ayrı bir vehamet tablosudur. 15 yaş ve üstü 52.203.000 kişinin 24.158.000’luk bölümü işgücüne dahil olurken, ev hanımları, öğrenciler ve emekliler gibi anlaşılabilir bir kesim ile iş aramak için resmi kurumlara başvuruda bulunmayanlar gibi ciddi tereddütler oluşturan ve istatistiklerin anlamını sorgulatan kesimle beraber 28.045.000 kişi işgücüne dahil olamamaktadır. %70’lik bir Avrupa ortalamasının yakalanması halinde 36.542.100 kişinin işgücüne dahil olması (52.203.000*0, 7) gereği ortaya çıkacak, diğer yandan bunun işsizlik oranına yansıması ise ürpertici bir boyutta olacaktır. Dolayısıyla üretken olması, katma değer yaratması gereken çok büyük bir kesim işgücü kapsamına dahil olamamaktadır. İşgücüne katılım oranının düşüklüğü büyüme, üretim ve yatırım gibi büyük bir potansiyelin kullanılamadığını göstermektedir. Bu durum ayrıca işsizlik başta olmak üzere sosyal ve ekonomik sorunların üzerini örtmede matematiksel bir örtü görevi üstlenmektedir. Rekabet ve üretim ortamının temin edilmesi ve bu yönde pozitif beklentilere sahip olunması tabiki istihdam artışının esas noktasıdır. Bir istatistiksel tablonun değişik faktörleri arasında rakam kaydırmaları reel hayatta karşılığını bulamamaktadır.

İşsizlik dışı yoksulluğun diğer bir göstergesi ise herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna bağlı olmadan çalışan kesimlerdir. TÜİK’in yukarıda belirttiğimiz raporunda; “Yaptığı işten ötürü herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna kayıtlı olmadan çalışanların oranının, önceki yılın aynı dönemine göre 0, 3 puanlık azalışla % 45, 6 olarak gerçekleştiği” belirtilmektedir. Sosyal güvenlik kurumuna bağlı olmayan ancak istihdama dahil olanların 9.757.488 (21.398.000*0, 456) kişi olduğu hesaplanmaktadır. Halihazırdaki çalışmasından ötürü emeklilik yatırımı ya da sağlık güvencesi kapsamında olmayanların sayısal büyüklüğü görülmektedir. Sosyal güvenlik şemsiyesine dahil olmadan çalışanlar doğal bir yoksulluk statüsüne sahiptirler.

 
Toplam blog
: 28
: 1654
Kayıt tarihi
: 22.08.06
 
 

İstanbul'dan tarih, ekonomi, siyaset ve kültüre ilgi duyan, güzel bir dille ifade edilen, edebi v..