Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Mart '07

 
Kategori
İstanbul
 

İstanbul' un orta yeri sinema

İstanbul' un orta yeri sinema
 

Eminönü özellikle Tahtakale, Sadece İstanbul ve Türkiye' nin değil, tüm Ortadoğu' nun altın, döviz, oyuncak, elektronik, basın-yayın, hırdavat, kırtasiye, tekstil ticaretinin kalbi sayılabilecek önemde bir yerdir. Ülkemiz için, Cağaloğlu Bab-ı Ali Yokuşu, Mahmutpaşa, Tahtakale, Kapalıçarşı yaşayan, hayatın tam da göbeğinde bir ‘üniversite’ işlevi görmektedir.

Eminönü’ nün bir semti olan Tahtakale, Bizans döneminde Venedikliler' de, Osmanlılarda ise Galatalı Bankerler olmak üzere, Ermenilerin muhasebeci, Yahudi ve Rumların Tüccar olarak devam ettirdikleri, günümüz Türkiye’ sinde süren ‘Ticaret Üssü’ olma görevini kesintisiz sürdürmektedir. Tahtakale’nin Türkiye’nin kapalı ya da açık ekonomi siyaseti izlediği her dönemde de bu görevini devam ettirdiği ayrı bir gerçektir.

ABD Dolarına ‘yeşil’, Euro’ya ‘yumoş’, bir zamanların Alman Markına ‘çeyrek’, Riyal’e ‘hacı’ gibi kendi geliştirdiği lisanı bile var desek abartmış olmayız sanıyorum.

Kozmopolit bir görüntü veren, önceleri Musevi’ler, Süryani’ler sonraları Mardinliler, Antepliler diye bir değişimin halen sürdüğü, güven üstüne kurulu olan bir ticaret ve tefecilik sistemi bugünlere kadar süre gelmiştir diyebiliriz. Borsa’nın da ilk kuruluş yeri düşünüldüğünde bölgenin önemini anlatan örnekler yeterli görülebilir sanıyorum.

Tahtakale ve çevresi, işim olsun olmasın, yaklaşık her cumartesi uğrak yerimizdir desek doğru olur. O insan selini izlemek, kalabalık arasında kaybolmak, vitrin-mal araştırmak, Cağaloğlu basın ve yayıncılar yokuşu izlenimleri, piyasanın, dolayısı ile tüm Türkiye’nin nabzını tutmak benzerinden hazları yaşamak, artık müptelalık arz eden bir alışkanlığa dönüştü. Genellikle gün ve tur sonunda, Doğu Bankı tekrar bir keşfe çıkıp, birinci katındaki titiz ve temiz çay ocağının ince belli bardaktaki çayını, bir kıyıdaki boş bir kasanın üstüne tüneyerek içmek ayrı zevktir.

Tüm bunların yanında farkına varılmayan ya da farkına varılıp dillendirilmeyen birçok sorunu da ‘Tahtakale’de gözlemlemek mümkündür.

Anlatacağım sorun maalesef, örgütlü ve sistemli bir şekilde günümüz modası haline getirilen sorunlardan değil. Doğu-Güney Doğu veya çokca bilinen adı (Hiçbir küçümseme ya da inkâr anlamı taşımadığını not ederek) ile Kürt Sorunu olmadığı için, pek rağbet göreceğini de sanmıyorum.

Hal böyle olunca naçizane gözlemimin, buruşuk madam tarafından da desteklenmeyeceği aşikârdır.

Neyse uzatmadan ve hoş görünüze sığınarak kendi tabirimle, buna bilinmeyen ve az bilinen bir ‘Azınlık Sorunu’ adını verelim. İsteyen bir garip hocanın kuruntusu da diyebilir.

Bu sorunu anlamak için, yolunuz Tahtakale'ye düştüğünde küçük bir araştırma-soruşturma yapılması en kolay ve zahmetsiz yol olarak önerilebilir. Tahtakale sadece Türkiye’nin değil, tüm ortadoğunun deyim yerinde ise kalbi olduğu için, aynı zamanda sorunumuzu tahlil için iyi bir başlangıç yeridir diye düşünüyorum.

Eminönü’ne varan otobüsten iniverince, tüm meydanı parselleyen satıcılarından başlayarak, Mısır Çarşısı Esnafının, Mercan Esnafının, Yeşildirek Esnafının, Doğu Bank, Kastel Han ve çevresi Esnafının, Kapalı Çarşı Esnafının, Döviz Piyasası Esnafının, Vakıf Han Esnafının, Romen Pazarı Esnafının, İmç Blokları Esnafının, Park ve Hamaliye Esnafının, Gürün Han Esnafının, Kırtasiye ve Oyuncakçı Esnaflarının ve kopya cd ve her türlü elektronik eşya satan tablacı işportacı esnaflarının;

Gelmiş olduğu bölgeleri ve kökenlerini bir soruverin lütfen.

Kızgınlıktan demiyorum, çekememezlik ise hiç değil inanın.

Az bilinen ama hiç moda olamayan bir ‘Azınlık Sorununun’ ilk ipuçlarını yakalayabilesiniz diye.

Efendim yetmedi mi ?

Amerikan Pazarı Esnaflarına,
Karaköy’ün Esnaflarına

Uzak mı?
Yakınınızdaki semt pazarı esnaflarına,

Olmadı mı?
Hazine arazilerine konuveren, üç dört beş katlı, demir filizleri üstünde emre amade, hazır,
Uydu çanak antenli kondu sahiplerine,

Bir soruverin lütfen..

Arada göz ucu ile verdikleri(!) VERGİLERE de bir bakmayı unutmayın sakın!

Kim bilir?
Egemen olduğunuza, asimile eden, ezen olduğunuza, sömüren olduğunuza inandırılmışken ve hatta bunun için biraz da mahcupken;

Belki de, bin yıllık öz yurdunuzda AZINLIK kaldığınız hissine kapılıverirsiniz.

Ne demiş Şair!

İstanbul’un orta yeri sinema,
Garipliğim, mahzunluğum, duyurmayın Anama.

 
Toplam blog
: 15
: 1788
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

1960 yılında doğmuş, kendi tabirimle ''Kayıp Kuşak'' olarak adlandırdığım 1970 kuşağından, Eğitim..