Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Ocak '13

 
Kategori
Tarih
 

İstanbul hikayeleri: Büyükada I. bölüm "gözyaşları hiç dinmedi"

İstanbul hikayeleri: Büyükada I. bölüm "gözyaşları hiç dinmedi"
 

Çok uzun yıllardan beri İstanbul’u seyrederdi. Nice hazin öyküye tanıklık etmişti. Çok kereler ormanlarında, acı dolu çığlıklar yankılanmıştı.


Yine bu yıl ada sensiz
İçime hiç sinmedi
Dil’de yalnız dolaştım hep
Gözyaşlarım dinmedi
Osman Nihat Akın

Sonbaharın hüznünde, kuşların göç zamanıydı. Döne döne iniyorlardı üzerine. Göçmen kuşların konakladığı bir sığınaktı, çamların süslediği toprakları.

Kızıla çalan toprakları tarım için pek verimli sayılmazdı. Üstelik fazla su da yoktu. Ama yine de çam ağacından, meşeye, yaseminden mimozaya kadar yüzlerce çeşit bitkinin yetişmesi, O’nu her mevsim farklı renklere bezerdi.

O, masmavi bir derinliğin ortasında asaletle yükselen bir adaydı. Adı: Prinkipo… Prinkipo, prens demekti ve O, Prens Adaları’nın en büyüğü, en gizemlisiydi…

Çok uzun yıllardan beri İstanbul’u seyrederdi. Nice hazin öyküye tanıklık etmişti. Çok kereler ormanlarında, acı dolu çığlıklar yankılanmıştı.

Bizans İmparotorluğu’nun sürgün yeriydi Prinkipo. Taht kavgaları, dini ve siyasi içerikli anlaşmazlıklar sonucu tehlikeli sayılan herkes, prensler, prensesler, devlet adamları Ada’ya sürgüne yollanırdı. Ünlü İmparator Romanos Diogenes’de, Selçuklu Sultanı Alpaslan’a yenilmesinin ardından Ada’nın topraklarında aç, susuz ölüme terk edilmişti. Sürgünlerin, önce gözlerine mil çekilip kör edilir, sonra en ağır işkencelerle öldürülürlerdi. Bazen çığlıkların şiddetinden, ağaçların dallarındaki kuşlar ürker havalanırdı.

Prikipo’da, sürgünler ve işkenceler yüzlerce yıl boyunca tekrarlandı durdu. Derken günlerden bir gün, İmparator Justinianos ziyarete geldi Ada’ya. Justinianos, Bizans İmparatoru IV Konstantin ile İmparatoriçe Anastasia’nın oğluydu. Babası O’nu, 681`de ortak imparator olarak seçmiş ve törenle taç giydirmişti. “Kesik burunlu” lakabıyla anılan Justinianos, kendini imar edici bir imparator olarak görüyordu. Başşehir İstanbul’u, imar etme çabasıyla da çok sayıda saray ve manastır yaptırıyordu. Prinkipo’ya ve diğer kardeş adalara da birçok saray ve manastır yaptırdı. Bu nedenle adalara, Prens Adaları denilmeye başlandı.

Prinkipo’nun en ünlü kilisesi Aya Yorgi’ydi. Aziz Yoryeus’un efsanesiyle anılan kilise, Ada’nın en yüksek tepesi Yüce Tepe`de, 6. yüzyılda, Bizans döneminde yapılmıştı. O dönemde Yorgi`nin (Aziz Yoryeus) adını alan kilise, 4. Haçlı Seferi sırasında yağma edilerek yakılıp, yıkılmış; Bu olay sırasında kilise rahipleri, Haçlıların eline geçmemesi için Aya Yorgi ikonasıyla adak çıngıraklarını toprağa gömmüşler; yağmurdan korumak için ise kutsal masayı üzerine kapatmışlardı. Böylece Ada’nın tepesindeki efsane başlamıştı.

Efsane bu ya, bu talandan tam 6 yüzyıl sonra, bir gece Aziz Yoryeus, Ada’da yaşayan bir çobanın rüyasına girdi. Aziz Yoryeus`u, üç gece üst üste rüyasında gören çoban, Ada’nın tepesine, Aya Yorgi Kilise`sine doğru yürüdü. Çobana, bastığı bir yerde zil sesi duyacağını ve burayı kazdığında kutsal ikonaları bulacağını söyleyen Yoryeus, haklı çıktı ve genç çoban, zil sesini duyması üzerine toprağın içinden yüzyıllar sonra kutsal ikonaları ve adak çıngıraklarını çıkardı. Daha sonra, kilise yeniden inşaa edildi ve çobanın bulduğu ikonalar o tarihten sonra kilise de yerlerini aldı.

Büyük İskender’in babası II. Filip’e ait toplam 207 sikkeden meydana gelen Büyükada definesi ise gömülmesinden yüzlerce yıl sonra 1930’da bulundu ve İstanbul Arkeoloji Müzesi koleksiyonuna katıldı.

https://twitter.com/ozlemsuyev

http://www.istanbulajansi.com/9/1/33/171/istanbul-Hikayeleri:-Buyukada-l.-Bolum-

 
Toplam blog
: 65
: 722
Kayıt tarihi
: 18.07.09
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo- Televizyon Bölümü'nü bitirdi. 1987 yılından bu yan..