Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Mart '17

 
Kategori
Sinema
 

İstanbul kızardı!

İstanbul kızardı!
 

Ferzan Özpetek hayatımıza Hamam filmiyle girmişti. Hatta onunla beraber Mehmet Günsür de öyle. İkisi de o kadar çok umut vadediyordu ki, biri çok kaliteli yönetmen, diğeri gerçek duygularca oynayan iyi bir oyuncu, hayatımızın içinde yumuşacık yer edindiler.
 
İtalyanca bilen biri olarak filmin yarı İtalyanca olması da ayrıca hoşuma gitmişti. İçindeki aşk kokan eşcinsel motifler de açıkçası, rahatsız etmemişti.
 
Arkasından gelen Harem Suare filmi ise resmen Ferzan Petek’in büyük bir yönetmen olacağı yönünde gerçek bir delildi. Konu karmaşık, film tarihsel, sonuç mükemmeldi. İnanılmaz ve -hatta şiirsel bir görsellikle beraber harem ağası ve genç kadın arasında işlenenen cinselliğin ötesindeki aşk- kesinlikle izlenilmesi gereken mükemmel bir film ortaya çıkarmıştı yönetmen. Bayıla, ayıla seyretmiştik. Her şey güzeldi.
 
Arkasından İtalya’da çektiği birbirinden üstün dramlar ve sadece insanı rahatsız edercesine her filmine yerleştirdiği “eşcinsel aşk mümkündür” sosu dışında filmler gerçekten iş yaptığı gibi yönetmenlik açısından değerli yapıtlar olarak zihnimize yerleşti.
 
Ta ki “İstanbul Kırmızısı”na kadar!
 
Tek kelime ile BERBATTI!
 
Kurtarır hiçbir yeri, sahnesi, konusu, ışığı, oyunculuğu falan, filan hiçbir şey yoktu. Tıpkı yıllar evvel Mustafa Altıoklar’ın Ağır Romanı gibi anlaşılmaz, gereksiz hikayesi ve oyunculuğu olmayan, bomboş bir filmdi.
 
Garip zaman/saat/sekans anlaşıyı, her yerde, her an ezan sesleri, devamlılığı olmayan karakterlerin psikolojik halleri, tiyatroyu andıran saçma karakter çözümlemeleri, devamlılığı zayıf görüntü geçişlilikleri, hayatımda gördüğüm en kötü oyunculuk performansları, -senaryoyu çözememiş oyuncular grubu-, plastik karakterler, Zerrin Tekindor dışında reel olmayan oyunculuk halleri, Mehmet Günsür’ün senaryoya yapıştırılan gay’lik, geyik karakteri, yani anlata, anlata bitiremeyeceğim, filmdeki kötülükler, bende müthiş bir hayal kırıklığı yarattı.
 
Mustafa Altıoklar sormuştu; “hiç mi beğenmedin” Ağır Roman için; “HİÇÇÇ” demiştim. Peki Ferzan bey de aynı soruyu sorsa 100 üzerinden 1 verirdim film için!
 
Bir yönetmen kötü bir film yapamaz mı? Tabi ki yapar ancak Ferzan beyin böylesine kötü bir film yapacağı aklıma gelmezdi.
 
Sadece “Kötü film nasıl olur?” diye görmek istiyorsanız lütfen bu filmi seyredin. Çünkü içerdiği her bir element, size doğru film yapmak konusunda ilham verecektir.
 
Ben diyeyim nazar boncuğu, siz deyin İstanbul’u ve yaşamını unutmuş olması, yapmış olduğu filmler listesinde anlaşılmaz bir film olarak yer alacak İstanbul Kızmızısı filmi.
 
Ben ise şöyle özetleyeyim: İstanbul kızardı!  
 
Toplam blog
: 631
: 293
Kayıt tarihi
: 10.04.11
 
 

Eric'i külden yarattım. Tamamıyla benim eserim. Söyleyeceği çok sözü, söylemek istediği az sözü. ..