Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Kasım '07

     
    Kategori
    İstanbul
     

    İstanbul vapurları

    İstanbul vapurları
     

    " Bu Şehri Bırakmak

    Doğduğum köye müşteri taşıyan
    Şirket vapurları bu şehirdedir.
    Hatıralarım bu şehirdedir.
    Sevdiklerim,
    Ölmüşlerimin mezarları…"

    Orhan Veli Kanık


    İstanbul…

    Tarihi yüz binlerce yıl öncesine uzanan yaşlı, asil, ama yorgun kent...

    Asya ve Avrupa’nın, Mikelanj’ın resmindeki İsa ve pederin parmaklarının birbirine değecek gibi yaklaştığı; denizlerin ve kıtaların kucaklaştığı büyülü, renkli şehir.


    O kadar çok anlatılacak öyküsü, aktarılacak efsanesi var ki... Ve tabii bir o kadar da kültürü, doğası, insanı...


    Ancak bir de yaşayan, gelişen, değişen ve bizle beraber soluk alıp veren bambaşka bir İstanbul var. Zamanın, mekanın ve yüzlerce ‘insani’ ve ‘evrensel’ değerin; -tanımaya, sevmeye, öğrenmeye bile daha fırsat bulamadan- tüketildiği, kaderine terk edildiği günümüzde, mütevazı ama bir o kadar vakur, güzel ve iyi değerlerimiz var koyun koyuna yaşadığımız...


    İşte, onlardan biridir vapurlar; İstanbul vapurları...


    Asırlardır sürüp giden deniz kenti geleneğinin bir devamı, teknolojinin hızlı gelişimine rağmen halen şehir içi ulaşımında önemli bir unsur, ve tabii İstanbul’un tadını anlamaya, en dişi ve güzel yanlarıyla onu hissetmemize yardımcı olan bir yakın dost... Vapurlar...


    İstanbul’dan vapurlara baktığımızda; doğal yaşama ve şehir estetiğine önemli katkılar sağlayan zarif bir figür, milyonlarca insanın günlük yaşam öykülerinin içinde yaşayan bir yardımcı karakter ve iki asıra yaklaşan birikimiyle, görünümüyle, kokusuyla doğal bir müze gibidir vapurlar…


    Vapurlardan İstanbul’a baktığımızda ise; içinde birbirinden güzel tabloların, sanat eserlerinin sergilendiği bir galeri olduğunu görürüz. Birçok öykünün canlandırıldığı tiyatro sahnesi, star ve figüranların boy gösterdiği bir film perdesidir vapurlar. Binlerce aşığa ilham kaynağı olmuş, can vermiş, ruh vermiş, alçak gönüllü ama bir o kadar da asil ve güzel bir dosttur… İnsana, doğaya, İstanbul’a…


    Vapursuz bir İstanbul düşünülebilir mi?

    Vapurlar, o denli İstanbul’un ve İstanbullunun parçası olmuş ki, çoğu zaman, çoğu kişi onları fark etmiyor; yolculuk sırasında çayını yudumlayıp denizi izlerken ya da uzakta bir yerlerde onları seyrederek gözlerini dinlendirirken ya da o heybetli, kalın sesini duyduğunda, martıların sesi ve ezan sesleri kadar aşina buluyor.


    Ancak, içten içe sevilse de, İstanbul’un yaşayan bir parçası olsa da vapurlar, o eski ilgi ve saygıyı göremiyor İstanbulludan. Eskisi gibi, insanlar isimlerini, özelliklerini, kaptanlarını bilerek, beğenerek binmiyorlar vapurlara. Günde on binlerce insanı ve binlerce aracı taşıyıp durmakta oysa ki vapurlar; bir o yakaya, bir bu yakaya. Adalara, Boğaz’a, Haliç’e... vakur ve alçak gönüllü.


    Her biri ayrı güzel.. Her anı bir başka özel…


    Çayı, simidi ve güvertede içilen sigara keyfiyle, sabahları okunan gazete ve martı sesleriyle…Yanaşırken gıcırdayan halatları ve lastikleri… köpüren dalgalar ve mis gibi deniz kokusuyla…Her biri başka notadan çalan ve “ben geliyorum” diyen düdükleriyle… Kimi yorgun, kimi kibar, kimi kabadayı, kimi edalı; ama hepsi podyuma çıkmış güzeller gibi…


    İnsan, bir an durup: “vapurları resmetmemiş bir ressam, mısralarında yer vermemiş bir şair, konu etmemiş bir yazar, ilham almamış bir sanatçı var mıdır acaba?” diye düşünmekten kendini alamıyor…


    Kimilerimiz hala zaman bulamamış olabilir… kimilerimiz hala keşfedememiş olabilir ancak; vapurlara binip yolculuk etmek te, vapurları uzaktan seyredip seslerini duymak ta bir ayrıcalık. Bu şehre has, özel bir keyif anı. Çünkü vapurlar, bir ulaşım aracı olmaktan öte, yaşayan İstanbul’un kültürel bir parçası hala...


    ... İstanbul vapurları, birer ikişer tarih sahnesinden çekildikçe, ortak “İstanbul kültürü” ve “İstanbullu olma bilinci” de sessiz darbeler yiyecek; tarih ve kültür mirasımızın yaşayan, değerli taşlarından biri, hak etmediği bir şekilde kaybolacak mı acaba? Siz ne dersiniz…


    " Şehit

    İstanbul'da bir şehir
    hatları vapuruna
    verildi adım
    iki kıyı arasında
    usanmadan dolaşır
    her iskelede
    seni ararım…"

    Sunay Akın

     
    Toplam blog
    : 1
    : 833
    Kayıt tarihi
    : 08.11.07
     
     

    Yönetmen Serdar Çilekar, 1968'de İstanbulda doğdu. Marmara Üniversitesi G.S.F. Sinema-TV bölümünde l..