Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Haziran '08

 
Kategori
İstanbul
 

İstanbul ve Boğaziçi

İstanbul ve Boğaziçi
 

Uydudan Boğaz ve Haliç. Sanki birisi çekip yırtmış gibi.


İstanbul'un uydudan çekilmiş fotoğraflarına baktığımızda, İstanbul Boğazı'nın ve Haliç'in nasıl meydana geldiğini kolaylıkla görebiliyoruz. Eğer, bu iki kıta parçası bir kağıt üzerinde olsa ve her iki yandan çekilse, ancak böyle ayrılabilirdi. Siz de uydudan çekilmiş bu fotoğraflara baktığınızda Boğaz'ın iki yakasını ve Haliç'in iki yakasını birbiriyle birleştirseniz neredeyse koylarıyla, burunlarıyla bire bir kenetlenecek. Bu, zaten bilinen bir gerçeği basit yöntemlerle bize öğretiyor: Deprem! Evet, belli ki İstanbul, kimbilir tarihin hangi döneminde olağanüstü büyük bir deprem yaşamış ve bugün Boğaziçi dediğimiz büyük yarık Avrupa ile Asya'yı bir birinden ayırmış. Büyük olasılıkla aynı deprem ve artçıları Çanakkale yarığını da ortaya çıkarmış, Haliç'in iki yakasını birbirinden ayırmıştır. Bu depremlerden önce göl olan Karadeniz açılan bu yarıktan bugün Marmara dediğimiz ovaya akmıştır. Fakat, aynı zamanda Ege'den de Çanakkale yarığına doğru büyük bir akıntı başlamıştır. Böylece Marmara Denizi, İstanbul Boğazı, Çanakkale Boğazı ve Haliç meydana gelmiştir. Bugün bile İstanbul Boğazı'ndan akan su hem Karadeniz'den hem de Ege'den zıt yönlü olarak alttan ve üstten olmak üzere devam etmektektedir.

Nasıl meydana geldiğini bildiğimiz Marmara Denizi, Çanakkale ve İstanbul Boğazları ile Haliç, zamanının en büyük felaketini yaşatırken, aradan geçen onbirlerce sene sonra dünyanın en güzel manzarasını insanlığa sunmuştur. İsterseniz ve özellikle İstanbul'da yaşayanlar ve İstanbul'u özümseyenler bir deneme yapabilir. Gözlerinizi bir an kapatın ve Marmara Denizi'nin apartman yığınlarıyla dolmuş eski bir ova olduğunu düşleyin. Boğaziçi yok, Haliç yok... Gözlerinizi açmayın. Çünkü daha düşleyeceğimiz konular var. Örneğin Marmara Denizi ve Haliç olmasaydı büyük bir olasılıkla İstanbul üç büyük uygarlığa başkentlik etmezdi. Bu topraklarda ne Roma olurdu, ne Bizans ne de Osmanlı. Ve ne de İslâm Peygamberi Hz. Muhammed İstanbul'un fethi ile ilgili komutan ve askerlere övgüler yağdıracaktı.

Sonuç olarak, İstanbul'u İstanbul yapan büyük deprem felaketleridir.

İşte bu depremlerden ortaya çıkmış olan Boğaziçi, bugün İstanbul'un en seçkin yerleşim yeri olmakla beraber doğa bakımından da en güzel yerleşim alanlarındandır. Fakat, büyük depremlerden sonra ikiye ayrılmış Boğaziçi, bugün de çok değişik koşullara sahip iki yaka insanını bir birinden ayırır. Boğaz'ın Avrupa yakasında oturanlar daha zengin, daha kültürlü, daha entellektüel ve daha uç kesimlerde yaşayan insanlardan oluşur. Boğaz'ın Asya yakasında oturanlar ise daha alçakgönüllü bütçelere sahip, genellikle edebiyatla uğraşan, daha halkın içinde olan ve daha sıradan insanlardan oluşur. Fakat, yine de mis gibi eski İstanbul tarihini bize veren Boğaziçi'nin Asya yakasıdır.

Boğaziçi'nin değeri Osmanlı padişahlarınca anlaşılmıştır. Boğaz'ın kıyılarına ve Salacak, Harem kıyılarına kurulan padişah sahilsaraylarından bugün ne yazık ki hiç bir iz kalmamıştır. Kala kala Üsküdar'ın, Harem adı günümüze kadar gelmiştir ki, bu Harem adının nereden geldiğini çoğu kişi bilmez, bilmek için de çaba harcamaz. Evet, bu Harem adı, Osmanlı'nın sahilsaraylarındaki haremlerinden adını almıştır.

İşin hoş yanı bugün de Boğaziçi'nin her iki yanı "Köy"lerle adlandırılır. Avrupa yakasında, Ortaköy, Arnavutköy, Yeniköy; Asya yakasında Çengelköy, Vaniköy... Bir de bu köylerin Boğaziçi'nde çalışan aynı adlı vapurları vardı ki hepsi birer inci tanesi gibi hoş ve zarifti. Şimdi bu güzelim vapurların yerine, "Şehit" sıfatını önüne takan bir sürü tipsiz vapurlar yapıldı. O eski vapurları yapanlar, vapurların Boğaziçi'nin şıklığına uyumunu gözönünde bulunduruyordu. "Güzel Boğaz'a en güzel inciyi takalım" diyorlardı. Oysa, artık bu Boğaz'dan çoooook sular aktı. Hanidir İstanbul'u İstanbullu yönetmiyor. İstanbul'u Gümüşhaneli, Sıvaslı, Rizeli Belediye Başkanları yönetiyor. Bunlar yönetince de Sultanahmet gibi bir tarihi meydandan raylı sistem geçiyor, aynı yere beş yıldızlı otel yapımına izin veriliyor, altı üstünden zengin olan Tarihi Yarımada'da metro kazıları yapılıyor. Boğaziçi'nin hem görüntüsünü hem de ekolojik dengesini bozacak olan dev otel ve iş merkezlerine izin veriliyor.

Şimdi dikkat edin: İstanbul'u yaratan büyük depremlerdi. İstanbul'u yıkan uluslararası ve onların yerli ortakları olan müteahhitler olmayacaktır. Çünkü, doğa buna izin vermeyecektir. İstanbul, çok yakında büyük bir depremle aslına dönecektir. Bu kenti yaratan deprem, bu kenti yok edecek ve yeniden yaratacaktır.

 
Toplam blog
: 278
: 3275
Kayıt tarihi
: 26.05.07
 
 

İstanbul'un Kadıköy ilçesinde doğdum. Bir daha da Kadıköy'den ayrılmadım. İstanbul Üniversitesi, Ede..