Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ekim '06

     
    Kategori
    Kent Yaşamı
     

    İstanbulda bir yerden bir yere ulaşmak

    İstanbulda bir yerden bir yere ulaşmak
     

    Dün akşam, bütün haber bültenlerinde, yetkililer, toplu ulaşım araçlarını kullanmamızı tavsiye ediyorlardı yine. Çünkü yağmurun şehri esir almasını bekliyorlardı ve böylece ne kadar az insan şahsi arabasına binerse, o kadar rahat atlatacaklarını düşünüyorlardı bu esareti. Tabi, dinleyince gayet aklı başında bir öneri gibi geliyor insana. Diyelim ki, üstün şehirlilik bilinciyle dolu bir insansınız. Ve söz dinleyip ertesi sabah, arabanızı garajda bırakıp, otobüsle işe gitmeye karar verdiniz. Bakalım bunun için ne gibi bi aşamalardan geçmeniz lazım.

    Öncelikle evden çıkıyorsunuz. Durağa kadar yürümek lazım. Eminim sokağınızda tüm altyapı hizmetleri tamamdır. Onca yağan yağmura rağmen, kesinlikle ıslanmıyorsunuz. Yoldan geçen arabalar üzerinize su sıçratmıyor. Çünkü yetkililer çoktan bu hizmeti getirmiştir sokağınıza. Şimdi durağa geldik. Yine eminim ki, beklediğiniz otobüs tam vaktinde orda olacak. Eğer birkaç dakika erken geldiyseniz, durağın iç taraflarında bir yerlerde durmak lazım yer varsa. Neme lazım. Biraz üşüyebilirsiniz tabi. Ama sıkı giyinseydiniz sizde canım.

    Hah, otobüs de geldi. Şimdi karar anı. Ön kapıya hücum etmek mi lazım, yoksa arka kapının açılmasını umup, o yöne doğru bir hamle mi yapmak lazım. Malum, şoför bey, canı istemezse açmayabilir yani arka kapıyı. O zaman son bir hamleyle ön kapıya koşup, hala binmeye çalışan yolcular olmasına rağmen, hareket etmekten imtina etmeyen otobüse doğru atlamaya çalışmalısınız. Merak etmeyin. Sizden önce aynı hamleyi yapan bir yolcunun omzuna doğru elinizi atmanız yeterli. Bir sonraki durağa varana kadar, bir şekilde ilk basamağa ulaşırsınız. Burada tek dikkat etmeniz gereken şey, şoför kapıyı suratınıza doğru kapatırken, bir şekilde içerde kalmaya bakın. Bir an için her şeyin yolunda gittiğini varsayalım. Bu varsayıma, koltuğa oturmak dahil değildir tabi. O kadar değil. Klima mı? Sıkı giyinmenizi söylemiştik. Geriye kalıyor bi tek, içerinin havasız olması. Kolayı var. İki tane cam açtınız mı, bi şey kalmaz. Bunun şöyle bir faydası da var tabi. Diğer yolcularla, sadece bir bilet karşılığı, sınırsız bakteri, mikrop, virüs alışverişi yapabiliyorsunuz.

    Dışarıda hala yağmur var. Yetkilileri dinleyip toplu taşım aracına binmişsiniz, bilinçli bir vatandaş olarak. Fakat bakıyorsunuz ki, her şeye rağmen dışarıda trafik hala felaket. Aracınız ilerlemiyor. Sanki sizden başka söz dinleyen yok gibi. Üstüne birde bunca çileyi çekmişsiniz ödül olarak. Eminim ki ertesi gün gene arabanıza binecekseniz bu yaşadıklarınızdan sonra. Değil mi?

    İşte her zaman bunu düşünmüşümdür, ne zaman hava şartları kötüleşse. Tamam, toplu taşıma araçlarını tercih edelim de, ey sayın yetkililer, ne zaman insan gibi yolculuk yapabileceğiz bu taşıtlarda. Bi de bundan bahsetseniz. Nasıl olur?

     
    Toplam blog
    : 1
    : 731
    Kayıt tarihi
    : 31.10.06
     
     

    34 yaşında, İstanbul sevdalısı bir insan. Briç oynamak en büyük keyfi. Amatör bir tiyatro grubunda y..