Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Kasım '06

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

İstenmeyen mesela'lar

İstenmeyen mesela'lar
 

Ne gariptir ki istediğimiz gibi yaşamak yerine hep istemediğimiz bir yaşamın içinde buluyoruz kendimizi...
Hiç istemediğimiz halde yalan söylüyoruz mesela... Çoğu zaman beyaz yalanlar diyoruz bunlara... Kimseyi kırmamak için ya da birşeyleri onarmak için söylediğimiz yalanlar... Sonuçta aynı kapıya çıkmıyor mu? Bir insanın elinden alıyoruz gerçeği bilme hakkını ya da onardığımız şeyin ne denli zararlı olabileceğini bilmiyoruz yalanı söylerken... Sadece öyle olacağını umarak iyi niyetle yapıyoruz ama kandırıyoruz karşımızdakileri... Yalanın beyaz olması değiştirmiyor bu gerçeği...

Sonra pembe yalanlar söylüyoruz... Çoğu zaman kendimize söylediğimiz yalanlar bunlar... Pembe panjurlu evlerin hayaliyle başlayan, kurmaca hayatlar yaratmaya çalıştığımız ve tamamen samimiyetle söylemeye başladığımız pembe yalanlarımız; bir bakıyoruz ki; kendimizi bambaşka ve hatta olmayacak yerlerde görmeye kadar vardırılıyor yine kendimiz tarafından, bilinçsizce... Farkında bile olamıyoruz kendimize ne denli haince yalan söylediğimizin ve de pembe yalanlarımızın nasıl da renk değiştirip karardığının...

Hiç istemediğimiz halde kırıyoruz mesela insanları... Bazen konuşurken hararetlenen ısının nasıl içimizi yaktığını ve bizi nasıl deliye döndürdüğünü farkedemeyip; olur olmaz çirkinlikte sözler sarfediyoruz sevdiklerimize... İncitiyoruz, kırıyoruz ve hatta öldürüyoruz kimi zaman farkına bile varmadan... Oysa hiç istemiyoruz bunu yapmayı... Sonra oturup kara kara düşünüyoruz nasıl oldu da bu kötü sözler dökülüverdi diye ağzımızdan.

Hiç istemediğimiz halde nankör oluyoruz mesela... Kedilerin nankörlüğünden dem vurmak bile yakışmıyor bize, kendimizin yaptığı nankörlükleri düşününce! En büyük nankörlüğü de bize can veren, büyüten, okutan, bazen abartsalar da ve hatta fazlaca hayatlarımıza müdahale etseler de bunu sadece bizi çok sevdikleri için yapan analarımıza ve babalarımıza yapıyoruz hiç istemeden... Sonrası çorap söküğü gibi zaten... İnsan bir kere alıştı mı nankörlüğe hiç zor olmuyor diğerlerinin karşısında nankör olmak.

Hiç istemediğimiz halde sevdiğimizi terkediyoruz mesela... Muhakkak ki birşeyi yanlış yaptı... Hiç suçumuz yok bizim... Alıştığımız o pembe yalanlar bizi haklı çıkarmaya hazır o an! Sonra alıştığımız ve engel olamadığımız başkalarını kırma hakkımız da var... Bilinci bir kenara bıraktığımız ve ağzımıza ne gelirse söylediğimiz o an! Ayrıca bir kere tecrübe edip, sonrasında sahiplenip hiç bırakmadığımız nankörlüğümüz de var o an! Hatayı önümüze koyan ama yapılan iyi şeyleri hep unutturan nankörlüğümüz... Hepsi birleşip, tek vücut olup hiç istemediğimiz birşeyi yaptırıveriyorlar bize sinsice... Oysa biz o an farkında bile değiliz daha sonraları "ah, vah" çekip "şimdi ki aklım olsa" nakaratlarını bize ezber ettirecek bir yanlışın içinde olduğumuzun...

O kadar çok örnek var ki istemediğimiz halde yaptığımız ve bunları yaparak yaşamlarımızı şekillendirdiğimiz... Bu liste uzar gider... İstemediğimiz yaşamların içine düşmek alışkanlık olmuş sanki... Hepimizin ağzında aynı acıklı türkü. Her zaman bir şeylerin, her zaman birilerinin ve hep hayatın kurbanlarıyız bizler... Kendimize şöyle alıcı bir gözle bakıversek aynanın karşısında; görüvereceğiz aslında bunca suçladıklarımızın içinde en masum olanın hayat olduğunu ama bırakmıyor bizi beyazıyla, pembesiyle yalanlarımız, bırakmıyor bizi başkalarını suçlayıp kendimizi aklama dürtümüz ve bırakmıyor bizi içimize işlemiş nankörlük duygumuz... Yazık ki, biz bizden gittiğimizi bile göremiyoruz artık... Karşımıza değil ayna, her milimetrekaresi sırça kaplı duvar koysalar yok bir faydası...

 
Toplam blog
: 5
: 656
Kayıt tarihi
: 26.11.06
 
 

İstanbul'dayım, finans sektöründeyim... Sırlarım var paylaşmak istediğim... Kendi sırlarım... Öğrend..