Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Eylül '14

 
Kategori
Deneme
 

İstiklal caddesi

İstiklal caddesi
 

alıntı


İş için karşı yakaya geçtim gene bugün. Ve her geçişimde olduğu gibi şeytan dürtüp Beyoğlu'na, İstiklal Caddesi'ne attı beni.

Atmaz olaydı.

Kocaman bir hayal kırıklığı yaşadım.

Taksim tarafından yürüyüşe başladığım ilk anda daha, Afacan Lokantası'nın yerinde yeller estiğini görmemle canım sıkıldı. Hemen oğlumun ilk yaşları aklıma geldi. Birlikte buraya gelip yediğimiz nefis yemekler, kahkahalı sohbetlerimiz... Ne güzel bir esnaf lokantasıydı, Olmazsa olmaz uğrak yerlerimizdendi. Başka yerde bulamazdık oranın keyifli ortamını.

Tarih oldu burası ve bizdeki anıları da.

 

Aynı binadaki Rebul mağazası da gitmiş, kim bilir nereye? Bilgilendirme yazısı falan aradım, yok.

Bulundukları bina yenileniyor, sebep o. Mutlaka Demirören gibi bir alışveriş merkezi yapılacaktır eminim. Caddenin dokusuna uyup uymadığını düşünen yok, para getirsin yeter.

Aynı akibete İnci Pastanesi de uğramıştı, Mis Sokak'ta faaliyet gösteriyor şimdi, Ne kadar insan gidiyor bilmiyorum, ben gitmedim daha mesela. Bir sebebi şeker yüksekliği ise diğer sebebi de üşengeçlik. Caddenin üstündeki konum gibi olmuyor.

Galatasaray'a varana kadar sağa sola bakındım, Artık bana yabancı bir sürü dükkan; çoğu giysi ve yiyecek satıyor. Kitapçılar ne kadar azalmış. Yapı Kredi Yayınları'na girdim, dayanamayıp gene bir kitap aldım. Bir an önce bir kafeye oturup kitabıma başlangıç yapma heyecanıyla çıktım ve kocaman bir Zara tabelasıyla göz göze geldim. Bilmediğim değişim değildi, Sanırım bir iki yıl oldu, ama alışamadım ki bir türlü. Burası Yapı Kredi'nin sanat galerisiydi. Ne sergiler gezdim orada, ne eserler gördüm tanıdım, tek başıma, arkadaşlarımla yahut oğlumla.

 

Odakule'ye yaklaştığımda Dilek Pastanesi'ne gitmeye karar verdim, nefis kahvesini özlemiştim. Fakat bakındım, durdum, yanlış yerde miyim diye sordum kendime bulamadım. Karşımda alüminyum perdelerle çevrili bir yer vardı, mutlaka burası olmalıydı. Orasıymış, tadilattaymış aylardır ama bir arpa boyu yol gidilememiş. Öyle söyledi ayakkabı mağazasındaki satıcı genç. Perdenin altındaki açıklıktan görünen manzara tamamen yıkıldığını anlatıyor. Kocaman bir temel çukuru var arkada. Benim anladığım burası artık Dilek Pastanesi değil başka bir şey olacak. Bilgilendirme yazısı orada da yok çünkü.

Anılarımdan bir demet daha tarih oldu ve içimde isyan duygusu kabarmaya başladı. İsyanla birlikte öfke.

 

Burası artık benim İstiklal Cadde'm değildi.

Buraya gelmemin bir anlamı da olmayacaktı artık.

Her şeyin paraya endeksli hale geldiği bu dünyada insanlar da artık para etmeyen bir şeye bakmaya bile tenezzül etmiyorlardı. Sanat galerisi neydi ki, hayal ürünleri bir sürü para etmeyen eserleri kim niye görmek istesin?

Görsel dünyaya alışmış, okumaya üşenen insanlar niye kitap alıp okusundu ki? Kitapçılar da bir bir kapanacaktı elbet.

Ayakta kalmaya çalışan bir ikisine de benim gibi saftorozlar girip idealist dinozorların kitaplarını alırdı, o kadar.

Tünel'e vardığımda oturdum bir yere, kahvemi söyledim, Bir iki sayfa okudum. İyi geldi.

Ama hayal kırıklığımın yarattığı kocaman boşluk ve öfke büyüyor içimde.

Ben bu dünyanın insanı değilim. Olamadım, olamayacağım.

 
 
Toplam blog
: 314
: 1210
Kayıt tarihi
: 07.08.11
 
 

Üsküdar İstanbul doğumluyum ve halen burada yaşıyorum. Okumak, yazmak ve seyahat etmeyi çok seviyor..