Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ekim '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

İyi Avukat Adamı İpten Nasıl Alır ?

İyi Avukat Adamı İpten Nasıl Alır ?
 

Avukatlık zor bir meslek.. Çoğu zaman doğru olduğuna yada haklı olduğuna inanmasalar da meslekleri gereği müvekkilin davasını alan avukatlar tanıdım.. Ne için ? Meslek etiği için !.. Peki bu nasıl bir meslek etiği ki, suçlunun suçu yokmuş gibi savunup, yargıçları, hakimleri ikna etmeye çalışılır. Bunun için çaba harcanır. Hatta çoğu zaman, suçluyu, haksızı savunan avukatlar öyle bir savunma yaparlar ki, suçlu sandalyesinde oturan kişi, biranda mazlum olur ve çoğu zaman hapis yatmaktan kurtulur, yada müebbede hapsedilen zanlı, bazı durumlarda muafiyetten yararlanarak, daha hafif bir cezaya tabi olur ve cezasını çektikten sonra hapisten çıkar. Ya da günün birinde birileri bir af çıkartır ve ölümü, hatta sonsuza kadar hapis yatmayı hak etseler bile, bir süre sonra özgürlüklerine kavuşurlar…

Dilimin uzunluğu ve altta kalmamam, bazı konularda inatla üstünde durmam, haklılığım konusunda kendimi sonuna kadar savunmamdan dolayı bana “sen avukat olmalıymışsın” derlerdi. Yada haksız gördüğüm birinin yanında olmam sebebiyle “sen onun avukatı mısın” diye dayılananlar da olmamış değildi, geride kalan hatıralarımda.. Şimdi düşünüyorum da, evet çene dersen çok okka gelir, hatta belki iyi bir avukat bile olurdum da; haksız yere suçlananın değil de, suçlanmayı hak edipte, hapis yatması gereken birini savunmak zorunda kalsam, ne yapardım diye çok düşündüğümden, bu işe iyiki bulaşmamışım diye de çok dua ettim.. Ama yine de bu işi yapanlara saygım sonsuzdur !..

Geçmişte hatırlarım, bazı avukatlık hikayelerinde enteresan anekdotlar var.. Eğer denk gelirseniz okumanızı ve düşünmenizi öneririm.. Örneğin, iki gün önce bir haber televizyonda : Suçsuzluğu 2 sene sonra anlaşıldı ve serbest kaldı !.. Bir suçtan ötürü, yargılanmış ve hapse atılmış genç bir adam, sonradan suçsuzluğu sabit görüldü diye “artık özgürsün” denilerek salıverilmiş. Peki bu vatandaş 2 yıl yatmış. Ya onlarca yıl yatıp da, suçsuz olduğu anlaşılan insanlar ne olacak ?Artık özgürsün denilmekle, iş bitiyor mu ? Bir de “özür dileriz, seni boş yere yatırmışız buralarda” denilse bile, geçen zaman, kaybedilen yıllar, kaybedilen itibar, sağlık vs.nin hesabını kim verecek ? Burada suçlu devlet mi ? Yargı mı ? Yargıçlar mı ? Avukatlar mı ? Kim ?

Bir başka örnek ? Bu da gazetelerden !.. Adamın biri yıllarca hapis yatmış. Yine suçsuz yere !. Hikaye şu ! Genç bir adam, köyünde çeşme başında, sözlüsüne laf atan bir delikanlı ile kavgaya tutuşuyorlar ve kavgada diğer delikanlı ölüyor. Ama bizim delikanlının hiç suçu yok, zira kavga sırasında diğer cabbar delikanlının belindeki tabanca ateş alıyor ve orada ölüyor. Sonra jandarma bizim delikanlıyı yakalıyor ve hapse atıyor. Suçu sabit görülerek idama mahkum ediliyor. Bizim ülkemizde idamlar meclis onayı gerektirdiğinden dolayı, yıllar geçiyor ve bir türlü idam edilmiyor. Bu arada, bizim delikanlının delikanlılığından eser kalmıyor ve oldukça yaşlanıyor. Daha sonra, yaşından mı yoksa genel aftan mı yararlanıyor belli değil ama bizim amca hapisten çıkıyor ve bir daha köyün geri dönmüyor. Diyar diyar gezip, sonunda bir köyde mola veriyor. Buraları çok seviyor ve burada kalıyor. Bir süre sonra köy haklıda bu amcayı sevip, ona iş ve ev veriyorlar. Sonra sonra, yöre halkı ile öyle bir uyuşuyor ve kaynaşıyor ki, önceleri oranın çobanı, çiftçisi sonra da muhtarı oluyor ve çok uzun yıllar yaşayıp, yine bu köyde ölüyor.. Şimdilerde adından rahmetle söz ediliyor bu zat-ı muhterem’in !.. Şimdi suçlu kim ?

Tam bu konuya ilişkin, aklıma gelen bir hikayeyi anlatmak isterim sizlere. Başlıktaki gibi, hani “iyi avukat adamı ipten alırmış” derler ya ! Bu sözün nereden kaynaklandığını biliyor musunuz? Efendim rivayet muhtelif.. Benim okuduğum böyle.. Hadi buyurun bakalım..

Yıl: Günümüzden birkaç yüz yil öncesi. Yer: İngiltere.

Adamın biri cinayetten içeri atılır. Hemen bir avukat bulunur. İlk görüşmelerinde avukat "Merak etme seni kurtaracağım" der. Adam da avukata güvenir ve mahkemeye çıkar. Karar: İdam.

Adam avukata kızar. "Hani beni kurtaracaktın?" der. Avukat da "Sen merak etme. Bu daha bir şey değil. Daha bunun temyizi var. Seni kurtaracağım" der. Dava temyize gider. Karar: İdam.

Adam yine avukata döner ve sorar. "Hani temyizde beni kurtaracaktın?". Avukat gayet sakindir. "Dur daha, bu karar Avam Kamarası’nda oylanacak. Seni kurtaracağım." Der. Dava Avam Kamarası’na gider. Karar: İdam.

Daha sonra Lordlar Kamarası ve Kraliçe’nin onayları vardır sırasıyla. Bu süreçte olanlar malum. Kraliçenin de onaylaması ile darağacı kurulur. Adamı sandalyeye çıkarırlar. Avukatla göz göze gelen adamın tüm öfkesi bakışlarına yansımıştır. Avukat ise hala son derece sakindir. Gözleriyle işaret ederek merak etmemesini, onu muhakkak kurtaracağını anlatmaktadır adama. Adamın ise artik hiç umudu kalmamıştır. Cellât gelir, sandalyeyi iter ve talihsiz adam boynunda iple sallanmaya baslar. O sırada avukat kalabalığı yararak darağacına doğru koşmaya baslar. Merakla ne yapacağını anlamaya çalışan cellâdı bir hamlede geçer, ipi keserek adamı kurtarır. Tabii ortalık ayağa kalkar, bu sefer hem idam mahkûmu adam, hem de avukat yakalanır. Avukata bunu neden yaptığı sorulunca cevabi şöyle olur: "Bu adam idam mahkûmuydu. Siz de onu idam ettiniz. Adamın olup ölmemesi sizi ilgilendirmez, kanunda "idam edilir" yazıyor, "idam edilerek öldürülür" yazmıyor. İdam gerçekleşmiştir." Bunun üzerine kimse adamı tekrar asmaya cesaret edemez. Olay karar için yeniden Kraliçe’nin önüne geli. Kraliçe, zekâsından dolayı avukatın iddiasını doğru bulur ve adamı da avukatı da affeder.

Bu olaydan sonra, ilgili kanun maddesi değiştirilerek "idam edilerek öldürülür" seklinde yeniden düzenleniyor. Olay biz de olsaydı ne olurdu acaba ? E, orası da avukatların işi !

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..