Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Aralık '06

 
Kategori
İş Yaşamı - Kariyer
 

İyi bir profesyonel biraz "paranoyak" olmalıdır

İyi bir profesyonel biraz "paranoyak" olmalıdır
 

Eminim ki bir çoğunuz, başlığı okuduğunuzda; yazıya dikkat çekmek için, özellikle ve ustaca atılmış, spontan bir başlık olarak değerlendirdiniz, paranoyak olma meselesini. Ama inanın bu cümleyi, inanarak ve samimiyetle yazıma başlık olarak seçtim. Özellikle profesyonel yöneticilerimizin ve kendisini yönetici olmaya hazırlayanların, potansiyel bir lider adayı görenlerin dikkatlerine sunarım efendim.

Paranoya kelimesi, orijinali Fransız dilinden gelme olup (paranoia); abartılı gurur, kuşku, güvensizlik, bencillikle belli olan bir ruh hastalığı olarak tanımlanır sözlüklerde. Halk arasında ise genellikle bir şahsın, çevresindekiler hakkında aşırı şüpheciliğini ifade etmek için kullanılır. Psikolog ve psikiyatristler; genel bir açıklama olarak, en önemli veya yegane belirtinin kuruntulu inançlar olduğu, ruhsal hastalıklar kapsamı içerisine alırlar paranoyayı. Sözkonusu kuruntular daima ben merkezlidir. Yunanca'da "paranous" olarak kullanılan ifade, direkt anlamıyla delilik olarak karşımıza çıkar. Para=dışarıda, nous=akıl demektir ki 'aklını kaçırma'yı ifade eder.

Tipik, klinik paranoya örnekleri, yani artık psikologların sahasından çıkıp, psikiyatristlerin alanına kayan, ileri vakaların belirtileri; kişinin, kendisinin takip edildiği, elektronik araçlarla gözlendiği, yiyecek-içecek-eşyalarının zehirlendiği hatta ve hatta önemli biri veya tanınmış bir şahsiyet tarafından uzaktan sevildiği, korunduğu hislerini saplantısal hale gelmiş kuruntular olarak yaşaması ve kendisi ya da çevresine zarar verebilecek noktaya gelmesidir.

Paranoya hakkında bu kısa açıklamaları da yaptıktan sonra, iyi bir profesyonelin, başarılı bir yöneticinin biraz paranoyak olması gerektiğini nasıl izah edebileceğim konusunda ben bile ürktüm bir an için. Efendim, başlıktaki cümlenin can damarı olan kelime tırnak içerisine aldığım paranoyak kelimesi değil, hemen önündeki "biraz" sözcüğüdür. Çok takdir ettiğim bir yazar-danışman olan Murat Toktamışoğlu, Kot Pantolonlu Yönetici adlı kitabında, benim de paylaştığım fikirlerini ifade ederken "dozunda paranoya" tabirini kullanır. Buradaki temel espri, tabi ki ruhsal hastalık boyutuna gelmemiş bir "durumundan rahatsız olma, yarınından şüphe duyma" psikolojisinin, profesyonel performans ve başarıya yapacağı katalizör madde etkisidir.

Bazı duygular vardır ki insanları, gerek iş hayatlarında gerekse özel yaşantılarında başarısızlığa götüren olumsuz ruh hallerini ifade ederler. Mesela, heyecan. Heyecan; heyecanlanmak, heyecanlandığı için eli ayağına dolaşmak, dili damağı kurumak, nutku tutulmak, işleri allak-bullak etmek diye saymaya devam edebileceğimiz bir dizi olumsuzluğun baş aktörüdür. Heyecanlı bir insanın başarılı ve mutlu olabilmesi çok zordur. Ama "aşırı" heyecanlı bir insanın.

Öyle kişiler vardır ki çevremizde, "heyecanını kaybetmiş, bundan ne köy olur ne de kasaba" deriz. Yani o, olumsuz özellik olan "heyecanlı olmak" vasfı aslında her birimizde "biraz" ya da "dozunda" olmak durumundadır. Aynı şekilde hırs, ihtiras, hatta mücadele etmek anlamında kavgacılık dahi bu kategoride değerlendirebileceğimiz diğer örneklerden sadece birkaçıdır.

Aşı denilen mikrobu vücudumuza, direncimizi artırmak için enjekte ederiz. Ama aynı mikrobun alındığı dozu biraz artırdığınızda, yataklara düşmek işten bile değildir.

İşte "biraz paranoyak olma" ya da "dozunda paranoya" da böyle bir yaklaşım, değerli dostlar. Benim burada ele aldığım ya da simgeleştirdiğim paranoyanın içini dolduran kavramlar şunlar: Mevcut durumdan, statükodan rahatsız olma, arkamızdan gelenlerden, yarışta geçilmekten şüphe etme, bu şüphenin sıcak nefesini iş hayatında daima ensemizde hissetme ve bu evhamlardan kurtulmak için de sürekli gelişmeye çabalama, sürekli yenilik yapma ihtiyacı hissetmedir.

Bunların teknik anlatımı sürekli gelişim için kaizen, sürekli yenilik arama çabaları için de inovasyondur. Bu terimler üzerine üniversite kürsülerinde hocalar dersler verir, ciltler dolusu kitaplar yazılır, kongrelerde tebliğler sunulur. Çok geniş ve her gün geliştirilen bir konudur yani. Eserlerini okuduğum ya da okuyamadığım, her hangi bir şekilde istifade ettiğim ya da edemediğim, konunun uzmanları bilim insanlarımıza haksızlık ve ukalalık etmek aklımın ucundan dahi geçmez. Haddim de değil böyle bir şey. Ancak bu konunun en basit ve anlaşılır, çarpıcı anlatımı bence budur.

İyi bir profesyonelde, başarılı olmaya çabalayan, aday bir lider-yöneticide mutlaka bir miktar paranoyaklık olmalıdır. Biraz, dozunda, şöyle kararında bir paranoya, kişileri başarıya götürür. Yaptığı işe, ekibine, ürettiği mal ya da hizmetin her şeyine, insana, topluma ve çevreye tutkuyla bağlı, mesaisini çalışanlarının ne yaptıklarıyla, kimin eli kimin cebindeyle, günlük rutin işlerin basit karmaşasıyla geçirmeyen ve tüm performansını bugün ne tür bir yenilik yapabilirim, arkamızdan gelenlerin durumu nedir, önümüzdekilere yetişmenin formülü nerede saklıdır sorularının cevaplarına kanalize eden lider-yöneticiler, başarılı olmaya mahkumdurlar. Başkaca bir alternatifleri yoktur.

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..