Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ağustos '15

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

İyi ki doğdum

İyi ki doğdum
 

Günlerden bir gün, yapması en zor şeyleri düşünürken bir an fark ettim ki, bunların arasında insanın kendine mektup yazması bir çok şeyden daha zormuş meğer. 

Peki ben zorluklardan kaçar mıyım? Kolay kolay pes eder miyim? Yıldırır mı beni korkularım?

Asla!

Öyleyse ne yapmalı?

Oturup kendime bir mektup yazmalıyım.

Üstelik tam da doğum günümde…

“ Bir taneciğim;

Şaşırdın mı hitabıma?

Neden?

Senden bir tane daha yok ki…

Derdim uzun cümlelerle seni bunaltmak değil.

Sadece yıllar içinde önemseyip üstünde durmadığın birkaç noktayı ağdalı cümleler kurmadan hatırlatma niyetindeyim tamam mı?

Minicik bir bebektim ne kadar da çabuk büyüdüm diye hayıflanıyorsun bazen, biliyorum…

Elbette büyüme sancılarıyla kıvrandığın günlerin oldu.

Kolay değildi emeklerken yürümeyi öğrenmek.

O korkak, sarsak, seyrek adımları atarken gün geldi adımların sıklaştı, dimdik , cesur ve kararlı adımlar haline geldi.

Arada bir dengen bozuldu tökezledin.

Önündeki o küçük, önemsiz dediğin taşları görmeyip dizlerinin üstüne düştün.

Ama oluşan yaraların sana hep ders oldu. Bazılarını izlerini halen taşıyorsun. Şefkatle öp onları, çok değerliler çünkü.

Yaralarını sararken gözyaşlarını kimsenin görmesine izin vermedin nedense.

Gurur yaptın ulu orta ağlamayı.

Değer miydi bir tanem?

Yüreği, duyguları, vicdanı yanardağ  gibi  kabarıp patlayan insanların gözyaşlarından daha değerli bir şifa kaynağı olabilir mi hiç? 

Bırak onlar bir şelale gibi dökülerek yıkayıp ferahlatsın seni.

Kocaman kadın oldun kasma kendini bu kadar.

Yani bu yaşta bile öğreneceğin derslerden biri neymiş?

“ Gözyaşlarından utanılmaz, ağlamak güzeldir…”

Yaşamını kendi ellerinle şekillendirmeye uğraşıp, hatalarınla yüzleşip, başarılarınla gurur duymaya çalışırken unuttuğun çok önemli bir şey daha var.

Yeter artık, aklın başkalarında kalmasın. Yapman gereken her şeyi yaptın bunca yıldır.

Sırada kendin için bir dakika ayırma zamanı var.

 Ama bu öyle bir dakika ki; o altmış saniye bir türlü tükenmemeli. 

Çok hızlı geçen ömrünün kalan dakikaları olabilen en ağır akışta geçmeli.

Ve sen geriye kalan yıllarının zaman kumlarını çok dikkatli tüketmelisin.

Her bir kum tanesine pırlanta muamelesi yapmalısın.

Tek tek eline alıp, ışıldayana dek parlatıp zaman saatinin içine öyle bırakmalı, günü geldiğinde tekneni sonsuza dek demirleyeceğin limana ulaştığında kendine eşsiz bir kumsal yaratmalısın.

Yani yaşama tutkunla, hayallerinle, hedeflerinle parlatacağın kumsal senin en korunaklı sığınağın olmalı.  

Ömrünün kalan yıllarındaki diğer yaşam dersin neymiş?

“ Kendi değerini kendin belirleyeceksin.”

Sen çok değerlisin, unutma!

Büyüdüm ben, bu akıllara ne gerek var dediğini duyar gibiyim?

Kandırma kendini bir tanem. Bunları çok daha erken öğrenen insanlar tanıyorsun sen.

Ben ise hiç büyümeyen, bulduğu ilk fırsatta yaramazlık yapma hevesinde olan o küçük,  muzip kızı iyi tanıyorum.

O zaman son yaşam ödevini söylüyorum sana.

“Söz ver bana, o küçük kız hiç büyümesin ve hayat denizinde yelkenini cesurca açmaya devam etsin.”

Bak bir yerlerde Şebnem Ferah sanki senin için söylüyor.

Kapa gözlerini, yaslan arkana ve tadını çıkar ezginin.

 “ Sen nasıl başardın, yüzyıllık ağaç gibisin.

Nasıl böyle kaldın, büyürken eskimeyen eskise de değerlenen…”

Yaşlandıkça yaş alan değil, yaş veren kadınlardan ol emi?

Sen çok kıymetli bir emanetsin, o yüzden emanete iyi bak.

Doğum günün kutlu olsun, nice sağlıklı, huzurlu yaşlara.

Sevgiyle yüreğinden öpüyorum…

 
Toplam blog
: 11
: 350
Kayıt tarihi
: 11.02.15
 
 

Yazar, okur, düşünür, tartışır, ev kadını, iş kadını, anne, baba, çocuk, öğrenci... ..