Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Kasım '07

 
Kategori
Anılar
 

İyi ki öyle olmuş...

İyi ki öyle olmuş...
 

Tarih 24 Kasım 2007 olmuş.

Bundan tam 15 yıl evvel, yine bir kasım günü başlamıştım öğretmenlik yapmaya...

Haziranda okul bitmiş, İzmir'den İstanbul'a kesin dönüş yapmıştım. Yaz tatili bitiminde hemen bir iş buldum. Başladım çalışmaya...

Kartal'da oturuyoruz. Benim iş yerim Beşiktaş'ta.

Erken kalkmayı hiç sevmem ama saat 6.00 civarı kalkıyor, dökülüyorum yola, saat 9.00 da çalıştığım şirketteyim.

İngilizce bilmemle bağlantılı işim. Ufak bir ofisteyim. Önümde bilgisayarım. Sıkılıyorum, pek iş yapmadığımı düşünüyorum.

İşte bir iki yazışma olunca bakıyorum o işe. Bir gözetim şirketi çalıştığım. Metal Departmanındayım. İlk birkaç günden sonra önüme demir standartlarıyla alakalı uyulması gereken metinlerin olduğu bir kitap veriyorlar.
Başlıyorum çeviri yapmaya...

Mühendis arkadaşlar var, habire soruyorum:

_ Ya, nervürlü demir nasıl oluyor?

_ Yumuşak sac lehva diye bir çeviri yapılır mı?

Gülüyor arkadaşlar. Bana anlatıyorlar...

Bu arada, öğretmenlik başvurumu da yapmışım, beklemedeyim.

Bir gün yine ofisimde oturmuş, bir işlerle meşgulken babam arıyor;

_ Kızım. Atama emrin geldi. Hayırlı olsun. İstanbul'a çıkmış tayinin. Gülsuyu'nda bir okula atanmışsın İngilizce öğretmeni olarak...

Şaşırıyorum çok. Beklemiyorum böyle kısa sürede tayin. Bakalım, gelince konuşuruz falan diyorum ama,
babam pek hevesli.

Akşam eve bir geliyorumki babam ağzı kulaklarında,

_ Bugün okuluna gittim. Hemen başla. Müdürünle, Müdür yardımcılarınla tanıştım...

Haydaaa... Bu da nerden çıktı? Madem ben başlayacağım, niye ben gidemiyorum okuluma kendi başıma?

Hani 15 gün müddeti vardı okula başlamamın? Bir oturup düşünseydim. Çalıştığım işyeri iyi. Belki orada kalma ihtimalini gözden geçirebilirim.

Ama babam bu ihtimali düşünmek istemiyor.

_ Sen bilirsin ama, öğretmenlik senin için iyi bir iş.

Tamam elbette öyle. Zaten ben isteyerek yazmışım öğretmenlik seçeneğini. İstediğim iş ama, bir anda önümde başka bir seçenek daha beliriyor. Belki çalıştığım şirkette kalıp, özel sektörde farklı birşeyler yapabilirim.

Ertesi gün gidiyorum işe, Genel Müdürümle konuşuyorum.

_ Ben bunca yıldır bu işi yaparım kızım, senin kadar çalışkan elamanım olmadı. Ama benim de kızlarım var. Seçim sana ait olmalı. Buradan kendi isteğinle ayrılmadığın sürece bizim seni gönderme ihtimalimiz yok. Ama öğretmenlik mesleği de çok kutsal. Neyi seçersen seni destekleyeceğim...

Bir hafta kadar sonra okul yolumdayım. Babam ısrarla " seninle geleyim " demiş ama bir şekilde ekarte etmişim.

Hiç unutmuyorum, çok babacan görünüşlü, bembeyaz saçlı bir müdür yardımcımız var. Beni görünce gülüyor;

_ Okula kendisinden önce babası gelen çocuk!

Okulda bayaa bir makara konusu oluyorum. Eve dönünce,

_ Sağ ol baba yaa... Sayende dalga konusu oldum...

Düşünüyorum zaman zaman, başka türlü karar alsaydım, nerede ne yapıoyor olurdum diye. Ama pişmanlık hissetmiyorum. Hem de hiç.

Her çocuk yeni bir dünya.

Bizim meslek bizi biraz daha çocuksu, biraz daha naif bırakıyor gibi geliyor bana...

 
Toplam blog
: 33
: 777
Kayıt tarihi
: 19.10.07
 
 

71 İstanbul doğumluyum. Öğretmenim. Şarkıdaki gibi, " bi' kızım var ve evliyim."..