Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Nisan '20

 
Kategori
Deneme
 

İyi(lik) Güzel(lik)

Sitemizin blogger doktoru, saygıdeğer fisun gökduman kökcü, benim Acı-Tatlı Anılar’ıma yorumda bulunmuş:

Ne güzel, biz de çocuktuk eskiden. İçimizdeki çocuk, biz büyüdükçe küçüldü. Büyümek, hiç güzel değilmiş meğer... Yüreğinize sağlık değerli yazarım. Saygılar, selamlar..” demiş.

Baktım yanıtım uzayacak, kısaca: “Yorumunuz için teşekkür ederim. Yeni bir blog fikri verdi. Ona da ayrıca teşekkür ederim. Umarım haftaya bugün tamamlarım. Saygılar benden efendim. :)” dedim.

İş bu blog, o nedenle dünyaya geldi.

 

Farkındayım... Başlıktaki kavramlar, yalın hâlleriyle, anlam olarak birbirilerine çok yakınlar ancak aynı değiller. Her güzel, “iyi” ol(a)mıyor, her iyi, “güzel” ol(a)mıyor. Ama ~lik eki biraz daha yakınlaştırıyor sanki. Ya da bana öyle geliyor.

Bir de “Büyümek, hiç güzel değilmiş meğer...” cümlesine takıldım. Haklı olmasına haklı da... Tek taraftan bakınca öyle gözüküyor.

Bence, her yaşın ayrı bir güzelliği var...

Çocukluğumda televizyon yoktu, bilgisayar + internet yoktu. Nasıl derler... “Buralar hep dutlukdu...” :D

Örneğin, o güzelim blogları/nızı, şiirleri/nizi, yorumları/nızı okumak şöyle dursun, var olabileceğini aklımın ucundan bile geçiremezdim. Daha nice güzelliğe ulaşabilmek için büyümem gerekti. Ama öyle bir süreç ki bu; güzelliklerin, iyiliklerin yanında çirkinliklerin, kötülüklerin de olduğu, bazen birbirleriyle, bazen de kendi aralarında kıyasıya çarpıştıkları bir süreç... Kısaca “hayat” demişler buna...

***

Aslında, bu kavramları, şu uçsuz bucaksız evrenimizin, milyarlarca güneşinden birinin çevresinde yine milyarlarca yıldır kendi hâlinde, garip garip dönen dünyacığımızda, çağlar boyunca, büyük büyük düşünürler, bilginler, yazarlar filan sorgulamışlar, tartışmışlar, haklarında kitaplar yazmışlar. (Hatta ben garip bloggerinizin de yıllar yıllar önce İyilik Üzerine [1] yazdığı bir makalemsi yazısı vardır sitemizde.)

Alman düşünür, Gottfried Wilhelm Leibniz (1646-1717) ... olabildiğince iyimserdir (optimist). Sanki Nietzsche’nin kötümserliğini (pesimist) yüz elli yıl öncesinden sezmiş de onu şimdiden karşılamak istermiş gibidir. Şöyle der: Dünyamız, mümkün olan dünyaların en yetkinidir. Bu yetkin dünyada her şey en iyidir. [mütedeyyinlerimizin “her işte bir hayır vardır,” demesini andırıyor.  BA]

Fransız düşünür, François Marie Voltaire (1694-1778), Candide adını taşıyan çok hoş kitabında, ona, mümkün olan âlemlerin bu en mükemmelinde sana bir temiz sopa çekersem bu da mı en iyidir? sorusunu soracaktır, ama bu soruya daha bir hayli yıl vardır (Leibniz öldüğü yıl, Voltaire yirmi iki yaşındaydı). [2]

***

Sonraları, güzellikle çirkinlik, iyilikle kötülük bir arada durduğunda hangilerinin daha uzun boylu olduğunu anlamak için İngiliz düşünürü John Stuart Mill (1806-1873) çıkar.

“Felsefenin doğuşundan beri,” diyor J. S. Mill, “düşünürler en üstün iyinin (summum bonum) ne olduğunu aramışlardır.”

Ancak, onun yararcılık öğretisi, toplumsallaşma çabalarına rağmen tipik bir bireycilik öğretisidir. Bütün değerleri bireyin memnuniyetine indirger. Bireysel mutlulukla toplumsal mutluluğu uyumlu kılabilmek için, metafizik bir anlayışla, eğitim ve öğretimden medet umar. En üstün iyiyi, mutluluğu, erdemi ve ahlâkı bireysel yararla aynılaştırır. [3]

 

Yüzlerce hatta binlerce yıl tartışılmış bir konu bu. Daha da süreceği anlaşılıyor tartışmaların. [Şu sıra Covid-19, gündemi değiştirdi de sakiniz biraz ;) ]

 

[1]: http://blog.milliyet.com.tr/iyilik-uzerine/Blog/?BlogNo=283971

[2]: Orhan Hançerlioğlu - Düşünce Tarihi

[3]: Agy

 

 
Toplam blog
: 92
: 521
Kayıt tarihi
: 01.01.11
 
 

Milliyet Bloga taşınmam kolay olmadı.. Varlığını aşağı yukarı başlangıcından beri bildiğim bu dev..