Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Kasım '13

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

İyi polis – kötü polis meselesi…

Son yazımda başbakanın cumhurbaşkanı olup, başbakan yardımcısının da başbakan olma durumundan söz edip, iyi ve kötü polis örneğini vermiştim.

Bana göre Bülent Arınç başbakanlığa hazırlanıyor. “Hazırlanıyor” derken, şahsi olarak hazırlanmıyor elbette, parti olarak “hazırlanıyor”!

Nereden bu fikre sahip oldum derseniz; AKP öyle bir yapılanma sergiliyor ki bireysel olarak, başbakan hariç, hiçbir mensubunun fikir beyan etme durumu söz konusu değil.

Bunu nereden anlıyoruz? Her oylamaya sunulan teklif yüzde yüz onay alır ya da reddedilebilir mi? Mümkünü yok!

Aynı anne-babadan doğmuş, aynı ailede yetişmiş, aynı eğitimleri almış kardeşler arasında dahi bireysel farklılıklar olurken bambaşka ailelerde yaşamış, farklı eğitimler almış kişilerin her konu üzerinde, tartışmadan, uzlaşması mümkün müdür?

Tabii ki imkansız!

Böyle bir gerçek varsa yaşanan, demek ki bireysellikten söz edemeyiz.

AKP bu tek sesliliği nasıl sağlamıştır, bilmiyorum, şu an konum da bu değil zaten…

Bu tek sesliliğin gayet bilincinde olan kişiler en fazla durumu kurtarma amacıyla beyanat verirler gibi düşünülse de, hadi diyelim bir oldu, iki oldu…

Üçüncüsü olmaz arkadaş!

Ya bu deveyi güdersin ya bu diyardan gidersin, bu kadar basit!...

Yani, demek istediğim şudur: Bülent Arınç “Gezi” zamanı, diyelim ki, şahsi olarak mutedil yaklaştı olaya. Başbakan ise tam tersi!

Tek seslilikte bunun bedeli fazladır!

Diyelim ki, hakikaten şahsi davrandı, karşılığında ise hem küçümsendi, hem de acayip fırça yedi. (Yemiştir yani…)

Bu durum ile karşılaşan yetkili biri bir daha durum toparlamaya çalışır mı?

Yahu arkadaş, bırakın üst düzeyleri falan, çalıştığınız şirkette hiçbir fikrinize önem verilmiyorsa, patronun gereksiz çıkışları müşteri ilişkilerini olumsuz etkilediğinde müşteriyi, bin bir takla atarak, yanlış anlaşılma olduğu konusunda ikna etmeye çalışırsınız.

Sizin zar-zor ikna ettiğiniz müşteriye patron “Yok yahu, hiçbir yanlış anlaşılma yok! Aynen ben bunları dedim, işgüzarlık yapmış işte! Beğenmiyorsan çalışma lan!” diyor ve bir de üstüne sizi azarlıyorsa…

İki seçeneğiniz vardır: Ya istifa dilekçenizi verirsiniz, ya da sineye çeker, oturursunuz oturduğunuz yerde.

Lakin, hadi diyelim ders alamadınız, bir daha aynı durum yaşandı; üçüncüsünde “Hadi lan, ne hali varsa görsün gavat!” dersiniz.

(Şey, gavat kelimesini bu güne kadar hiç telaffuz etmemiştim, telaffuz etmediğim bir kelimeyi de yazmamıştım ama sayın vali kullanıyorsa pek kötü bir şey de değildir). (Bu arada TDK “Gavat” karşılığını da değiştirecektir bence, en yakın zamanda!)

Bir parantez daha açayım: Türk tanımı da Türkiye Cumhuriyeti tanımı da değiştiriliyor ya, az kaldı, TDK bu konuda da bir çalışma başlatacaktır, el mahkum! Parantezi kapattım!....

Bülent Arınç’ın Gezi’den sonra bir kez daha böyle bir davranışta bulunması, yukarıda söz ettiğim gerekçelerden dolayı, bana pek de “Şahsi” görüşleri olarak gelmedi.

Şahsi görüşleri değilse neden böyle davrandı?

Hah işte: İyi polis – kötü polis meselesi…

Başbakanın acayip güvendiği bir kesim var, ne yaparsa yapsın “İlahsın!” diyorlar. Bu kesimin de beklentileri var; verilen sözler falan…

“Türban” tek başına yetmiyor demek ki ve bu nedenle kaybedilen oyların tazelenmesi gerekiyor. T.C. ve Atatürk devlet nişanlarından çıkartılırken, ahlak ön plana alınıp, tekke ve zaviyeler kanununun kaldırılması bu amaca hizmet ederken yeni kanların da bulunması gerekiyor.

Hani sürekli eleştirdikleri CHP, hani kendi içlerinde bile bir karara varamıyorlar diye lanse ediliyor ya, demokrasinin var olduğu platformda elbette çok ses olacaktır, elbette her bir birey şahsi fikrini ifade edecek, o meyanda olur ya olmaz diye elini kaldıracaktır.

Bu demokratik tartışma ortamını karalayarak kafası karışanlara bir alternatiftir Bülent Arınç; şöyle ki: Başbakan’a karşın Gezicilerden yana olmuş, kızlı-erkekli öğrenci evlerine dokunulmayacağını beyan etmiş, üstüne bir de başbakan tarafından yalanlanıp, mağdur olmuş…

Yazık… Niyeti pekiyi, iyi niyetinden dolayı da mağdur…

AKP’yi sevmeyenin bile sevesi tutar Arınç’ı, AKP’yi desteklemeyenin bile destekleyesi tutar; malum, mazlum halimize bakmayız da mazlum sandığımıza acırız.

Tabii ki sırf acıma söz konusu değil, aynı zamanda başbakana karşı tavır koyabilen biri “Kahraman” olarak nitelendirilebilir.

Despot bir baba gün gelir bir espri yapar, sevinçten uçar tüm aile, öyle bir şey işte…

AKP’de bir kahraman var; bizi anlayan, kendini siper eden… Eyvallah!

(Bu fikirlerime örnek teşkil eden bir ayrıntıyı da belirtmek isterim: İzmir gibi yerlerde AKP milletvekilleri de ara-sıra minik çıkışlar yapıyorlar. Bu minik çıkışların seçmene karşı oynanan bir oyun olduğunu düşünüyorum. Yoksa, merkez onaylamasa bu çıkışları, bir tek fikir dahi fark ortaya koyamayan vekiller, bakanlardan farklı olmalarına göz yumulur muydu?)

 

http//twitter.com/Gulgunkaraoglu

gulgun_2006@hotmail.com

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..