Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ocak '11

 
Kategori
Deneme
 

İyiler Kazanmaz!

İyiler Kazanmaz!
 

İyiler Kazanmaz !


Bugüne kadar ne öğrendik arkadaşlar. 

İyiler mutlaka kazanır ve kötüler de mutlaka kaybeder. Bu yaşıma kadar ben de bu yanılsama ya da yanlış bilgi ile büyüdüm, yaşlanmaya başladım. Birgün geldi; ve şu soruyu sormaya başladım. İyi tarafta olmak için azami gayret sarf etmeme rağmen ve benim gibi birçok iyi tarafta olan kişilerin birçok çeşitli konularda mücadele etmelerine rağmen neden hiçbir şey değişmiyordu. İşte o anda gerçek adeta gözlerimin önünde parladı. Yalındı. Gayet açık ve netti. İyiler kazanmaz ! 

Bu durumdan kötü tarafın kazanacağı çıkarımını yapmak ahmaklık olurdu. Peki evrensel sistem nasıl işliyordu ? Gerçek çok basitti. Her reaksiyonun karşılığında bir karşı reaksiyon oluyordu. İyilik yapıyor ya da iyi tarafı temsil ediyorsanız mutlaka kötülük yapan birileri oluyordu. Ya da kötü tarafı seçen birileri çıkıyordu. Biraz uzaklaşıp dünyaya şöyle birkaç ışık yılı uzaklıktan bakmak lazımmış.. O kadar yalın ki... Toplam denge hiçbir şekilde değişmiyormuş. Ne kadar iyi olursanız ve iyilik yaparsanız yapın; projeler geliştirin mücadele edin; bunların kaşılığında mutlaka ve mutlaka toplam dengeyi değiştirmeyecek kötülük yapan ve kötülük projeleri geliştiren ve mücadele eden birileri oluyormuş. Gecenin ardından Işık geliyor. Kışın ardından İlkbahar. Kuru bir yazın ardından çatlayan toprağı yumuşatan mis gibi kokutan yağmurlu bir sonbahar. Zorluğun ardından kolay zamanlar. Yalnızlığın ardından kalabalık, kalabalığın ardından yalnızlık. Sessizliğin ardından gürültü. Soğuğun arından sıcak günler. Parasız günlerin ardından bolluk günleri, sonra yine kemer sıkmalar derken yine bolluk. Sevgisizliğin ardından aşk; aşkın ardından ayrılık, sonra yine aşk, kavuşmalar. Ölümlerin ardından doğumlar. Doğumların ardından yine ölümler. Korkunun ardından güven.. Böylece terazi salınıp gidiyormuş.. 

Hayal kırıklığı mı? Önceleri evet... Tam bir hayal kırılığı olmak zorundaydı. Böylesine birşey kolayca nasıl hazmedilebilirdi? O an Yunus'u, Mevlana'yı, Hayyam'ı anlayıveriyorsunuz.. Bu daha çok hissetme aslında. Onları hissediyorsunuz. Yazdıkları ışık hızıyla zihninizden geçiyor; ciğerleriniz yırtılırcasına ve soluksuz kalmışcasına nefes nefese kalıyorsunuz. 

Yunus diyor ki: 

Ne varlığa sevinirim
Ne yokluğa yerinirim
Aşkın ile avunurum
Bana seni gerek seni 

... 

Cennet cennet dedikleri
Birkaç köşkle birkaç huri
İsteyene Ver anları
Bana seni gerek seni 

Ömer Hayyam da şöyle sesleniyor: 

Gören göze güzel, çirkin hepsi bir; 

Aşıklara cennet, cehennem, hepsi bir; 

Ermiş ha çul giymiş, ha atlas; 

Yün yastık, taş yastık, seven başa hepsi bir. 

Daha nasıl açıklasınlar.. 

 
Toplam blog
: 87
: 1739
Kayıt tarihi
: 04.08.10
 
 

Gökyüzünüz mavi, aklınız bilimle olsun. ..