Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Mart '12

 
Kategori
Anılar
 

İzzet Altınmeşe beni öldürüyordu

İzzet Altınmeşe beni öldürüyordu
 

İzzet Altınmeşe - Nazan Şara Şatana


Size başımdan geçen enteresan bir olayı anlatmak istiyorum. Gazetecilerin ve turizmcilerin anlatacakları çok şeyleri vardır. Düşünün bende iki meslekte olduğundan ne kadar anlatacağım, yazacağım olaylar var!

Gazeteciyim, o tarihlerde magazin muhabiriyim. Nasıl hevesle yapıyorum işimi tahmin edemezsiniz. Koşuşturma içindeyim ki sormayın gitsin. Meclis muhabirliğinden sonra TRT muhabirliği ile birlikte magazin muhabirliği de yapıyorum. Sanatçılarla röportajlar yapıyoruz resimlerini kendimiz çekiyoruz, falan… Filan…

İzzet Altınmeşe ile bir röportaj yapacağım. İzzet Bey, uzun bir Anadolu turnesine çıkacak. Bizde konuştuk kararlaştırdık, spor kıyafetler giyecek, eşofman, spor ayakkabı, koşuyor gibi yapacak resimlerini çekeceğim ve bir şeyler de yazacağım.

İzzet Bey, beni gazeteden aldı. Giderken dedi ki;

“Bahçelievler’de bir yerden alacaklarım var, oraya uğrayalım oradan gidelim.” “Tamam” dedim.

Hay - Hay. Zaten dostumdur İzzet Altınmeşe, eşi Müzeyyen Altınmeşe…

Neyse Bahçelievlere gittik. Tam neresi hatırlamıyorum. Yokuş yukarı bir yer onu biliyorum. İzzet Bey, arabayı durdurdu:

“Ben hemen mağazaya gidiyorum, geliyorum “

“Tamam.”

Bende İzzet Beyle röportajdan sonra da TRT’ye gideceğim ve orada da bir röportajım var, ona ne sorayım diye düşünüyorum. Dosya, çantamda onu çıkardım, sorularımı hazırlıyorum. Hiç dışarılara bakmıyorum. Bir ara başım dönüyor gibi geldi bana, sanki yer sallanıyor gibi.

“Hayırdır inşallah” dedim ama aldırmadım. O kadar yoğunum aklım karma karışık ki, hiçbir şeyin farkında değilim. Yan tarafımdan bir şeyler geçiyor gibi olup da hatta biraz da hızlı geçiyorlar gibi olunca baktım. Bir de ne göreyim. Benim içinde bulunduğum araba hızla aşağıya doğru gidiyor.

“Nasıl yani? dememe kalmadı. Karşıdan gelen otobüs durdu, içinden sürücüsü indi bu arabaya bindi el firenini çekti. Ben hala şaşkın bakıyorum. Şoför birde bana kızdı.

“Hanımefendi üstüme – üstüme geliyordunuz, el firenini niye çekmiyorsunuz?”

“El freni mi?”

Meğerse İzzet Bey yokuş yukarıda el firenini çekmemiş, araba önce yavaş sonra hızlı aşağıya doğru gidiyormuş, hatta oradaki esnaf filan sokaklara dökülmüş. Benim dünyadan haberim yok. Biraz sonra İzzet Bey koşarak geldi. Her zamanki esprili haliyle;

“Allah, Allah Nazan kardeş bir çıktım birde ne göreyim benim arabanın yerinde yeller esiyor.”

Ben korkan bir halde;

“Zaten otobüs şoförü arabayı durdurmasaydı, benim yerimde de yeller esecekti:” dedim. Güldü.

“Yapma ya desene gazeteci katili olmaktan son anda kurtarmışız.”

Biz gülüştük ama ne freni çeken otobüsün şoförü, ne de ödleri kopan esnaf bırakın gülmeyi tebessüm bile etmediler. Demmek ki, İzzet Bey dükkânda iken, bende arabada bi haber halde iken dışarıda bayağı bir şeyler olmuş.

İzzet Bey, hemen arabaya bindi, biz önce yavaş – yavaş sonra hızlanarak oradan uzaklaştık.

Geçen gün İzzet Beyle bunu konuşuyorduk. Yine aynı gülen sesiyle;

“Senin sayende az daha gazeteci katili olacaktım, Türkiye’de bir gazetecisini kaybetmiş olacaktı.”

İzzet Altınmeşe, sadece Türk Halk Müziği sanatçısı değildir, dostluğu ile de iyi olanlardandır. Hatırşinazdır, esprilidir. Güzel bir insandır. Aynı zamanda büyük bir ustadır.

 

 Nazan şara şatana

 http://www.facebook.com/#!/profile.php?id=100002892442552

 

https://twitter.com/#!/nazansarasatana

 

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....