Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Mayıs '12

 
Kategori
Eğitim
 

İzzet Baysal’ı nasıl biliyorum?

1985 yılında Marmara üniversitesi’nde öğrenim görmeye başladım. 1986 yılında İzzet Baysal Vakfı’nın kurulduğunu öğrendim. Sanırım Ekim 1986 tarihinde Vakfa içinde bulunduğum koşulları anlatan bir mektup gönderdim. İki hafta kadar sonra burs talebim uygun görüldüğü için davet edildim. İstanbul Karaköy’de bulunan Vakıf binasına gittim. Sayın Ahmet Baysal Beyefendi birkaç soru sordu ve aylık 20 TL’lik (şimdinin parasıyla yaklaşık 200-250 TL) öğrenim bursumu başlattı. Bu katkı bana çok önemli bir destek sağladı. Zira Üsküdar’da bulunan Devlet yurdunda aylık 6 TL ödeyerek kalıyordum.

Üniversite öğrenimimin 2. sınıfında başlayan karşılıksız bursu her ay Vakıftan aldım. İlerleyen yıllarda katkı tutarı aylık 25 TL’ye yükseldi.

1989 yılında okuldan mezun olduğum ay Topkapı Maltepe’de bulunan İzsal Döküm adlı fabrikaya giderek rahmetli İzzet Baysal’a teşekkür etmek istedim.

İzzet Bey bir çok kereler İstanbul’un vergi rekortmenleri arasında yer almasına rağmen çok sade bir makam odasında beni karşıladı. Geleceğe, çalışmaya, ideallere ilişkin sözlerle bana yol gösterdi. “Size verdiğimiz burs karşılıksız idi. Siz okulunuzu bitirdiniz. Bundan sonra Türkiye için çok çalışınız. Tembel olmayınız. Üretiniz. Zor durumdaki başarılı öğrencilere her zaman yardım ediniz” dedi.

1989 yılında Edirne Uzunköprü’de öğretmenliğe başladığımda aklımda hep İzzet Bey’in nasihatleri vardı.

Kamu hizmetine başlayalı 23 yıl oldu. Hiçbir zaman yan gelip yatmadım. Hiçbir görevden kaçmadım. İzin günlerimin sayısı 5’i geçmez. Keyfi rapor da almadım. Kendimi yenilemek için 15 kadar hizmetiçi eğitim kursuna katıldım. İyi ya da kötü, kaliteli ya da kalitesiz 40 farklı kitap yazıp yayınladım. Elde ettiğim gelirin bir kısmını yoksul öğrencilere, yardım vakıflarına verdim. Bugüne kadar kendimin ve iki farkı yayınevinin batığı kitapların tirajı 1 milyonu geçti. Bu kadar satışa rağmen ultra zengin olamadım. Sadece “aracılar” köşeyi döndü. Maddi durumum ortalama bir memuru geçemedi. Hala kiralık bir evde ikamet ediyorum.

Yazıda kendi reklamımı yapıyor durumuna düşmek istemem. İzzet Baysal’ı yere göğe sığdıramayan bir çok zenginimizin “icraatinin” olmadığını biliyor, görüyorum.

Bolu’nun ve Türkiye’nin tüm zenginleri İzzet Baysal’ın yaptığının yüzde 10’unu yapsalar Japonya gibi olurduk. Gerçek zenginlerimizin çoğu hayır işleri yapmayı ilke edinmedikleri gibi vergiyi de isteyerek vermiyorlar. Türkiye’de 1 yılda toplanan vergilerin sadece yüzde 1’ini özel girişimciler, esnaflar, tüccarlar ödemektedir.

Dolaylı vergi olarak tanımlanan gelirler (tütün, taşıt, akaryakıt, içki, elektrik, LPG, doğal gaz vb.) ve emeğiyle çalışanlardan peşin olarak kesilenler olmasa halimiz harap olacak…

İzzet Baysal vefat edeli bunca yıl oldu. Onu tüm dünyaya tanıtacak nitelikli bir kitap, belgesel, DVD, web sitesi hazırlayabildik mi? Onun ilkelerini ayrıntılı olarak analiz edebildik mi? Bence bu konuda sınıfta kaldık.

Amacım kimseye kara çalmak değildir. Sadece biraz özeleştiri yapmak istedim.

Keşke daha çok İzzet Baysal’ımız olsa…

www.aliozdemir.net

 
Toplam blog
: 288
: 1733
Kayıt tarihi
: 24.04.11
 
 

Eğitimci - Yazar - Yayıncı. 1968'de doğdu. Marmara Üniversitesi, Teknik Eğitim Fakültesini bitird..